Türk tarihinde astronomi, fizik, matematik gibi birçok alanda çalışmalar yaparak bilime öncülük yapan Ali Kuşçu'nun vefatının 550. yıl dönümü münasebetiyle hazırlanan "Semerkant'tan İstanbul'a Ali Kuşçu ve Çevresi Yazma Eser Sergisi", Rami Kütüphanesi'nde açıldı. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı (YEK) ve Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından hazırlanan serginin açılışına Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanı Dr. Coşkun Yılmaz, Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu ve akademisyenler katıldı.
“Alim daima el üstünde tutulmuş”
Programda konuşan Bakan Ersoy, “İster bir beylik, ister Selçuklu ve Osmanlı gibi bir cihan devleti olsun Türkün yönetimi altında, töremizin gereği olarak âlim daima el üstünde tutulmuş, baştacı edilmiştir. İlim, Türk-İslam medeniyetinde her şart altında aranıp bulunması, âlim ise himaye ve muhafaza edilmesi gereken bir hazine olarak görülmüştür. Çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmed, cihan sultanlığının yanında ilim sahasında da zamanının çok ötesinde bir lider, çok iyi yetişmiş ve sürekli kendini geliştirme, araştırma ve öğrenme çabasında olmuş eşsiz bir insandı. Bu bakış ve anlayış İstanbul'u bilim, kültür ve sanatın merkezi yapmıştı. Ali Kuşçu da Akkoyunlu elçisi olarak geldiği İstanbul'da bizzat Fatih tarafından kalmaya ikna edilmiş; bu büyük âlim üzerine aldığı vazifeyi tamamladıktan sonra gelip İstanbul'a yerleşmiştir” dedi.
“İfade etmeliyim ki eski âlimlerimizin adanmışlığı beni her daim şaşırtmaktadır”
Bakan Ersoy, “Uluğ Bey gibi, Kadızâde-i Rûmî ve Kâşî gibi çağın en önde gelen âlimlerinin ilim ocağında pişen ve yetişen Ali Kuşçu, matematik, astronomi, dil bilgisi, kelam ve fıkıh alanlarında eserler vermişti. İfade etmeliyim ki eski alimlerimizin adanmışlığı beni her daim şaşırtmaktadır. Günümüz imkânlarından çok çok uzak koşullar altında kendisini çok farklı alanlarda yetiştirebilmek, yetinmeyip bu sahalarda eser vermek ve bunun da ötesinde öncü olmak, ufuk açmak; asırlar sonra bile söylediğin sözün, ortaya koyduğun bilginin geçerli olmasıdır. Bizim medeniyetimizde bu silsile o denli uzun, isimler ve çığır açtıkları alanlar o kadar fazla ki insan hayret ve hayranlık duygusunu üzerinden atamıyor” şeklinde konuştu.
“Çocuklarımızın ve gençlerimizin varisleri oldukları muazzam medeniyet mirasını inşa edenleri bilmesi elzem”
Bakan Ersoy, “Özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin varisleri oldukları muazzam medeniyet mirasını inşa edenleri bilmesi elzem. Eğer optik deyince İbnü'l-Heysem, algoritma deyince El Hârizmî, robotik deyince Cezeri, tıp deyince İbn-i Sina, bulaşıcı hastalıklarla imtihan edildiğimiz günümüzde Akşemseddin, yaşadığımız atom çağında Cabir bin Hayyan gibi isimler çocuklarımızın aklına gelmiyorsa; Newton ve Galileo biliniyor ama Birunî bilinmiyorsa hepimizin şapkamızı önümüze koyup düşünmesi gerekir. Bakanlık olarak kültür, sanat, tarih, bilim gibi farklı başlıklarda yürüttüğümüz her projede, inşa ettiğimiz her eser ve gerçekleştirdiğimiz her etkinlikte bu husus daima önceliklerimizden biri olmuştur. Ziyaretçilerimizi bilgilendirmek kadar öğrenmeye, araştırmaya dair kişisel bir merak uyandırmak bizim için değerlidir. Kültür-sanat merkezlerimizden müze ve kütüphanelerimize geliştirdiğimiz uygulamalar, eğitim çalışmaları, sempozyum, söyleşi ve konferanslar ve elbette sergiler öğrenmeye dair bir teşvik olarak değerlendirilebilir” dedi.