Birlik Sağlık-Sen İzmir Şubesinde Bayrak Değişimi Birlik Sağlık-Sen İzmir Şubesinde Bayrak Değişimi

ALPER TEMİZ - 2003 yılında "Sağlık hizmetlerinin adil bir şekilde uygulanması ve organize edilmesi" iddiası ile başlayan Sağlıkta Dönüşüm Programı, şu günlerde trajik sonuçları ile gündeme geliyor. 2010 yılında Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında, Sağlık Ocakları, Aile Sağlığı Merkezi adı ile tekrar yenilenmiş ve Sağlık Ocağı sistemi organizasyon şekli, dönüşüme uğramıştı. Bu dönüşümden sonra ise Sağlık Bakanlığı, Aile Sağlığı Merkezleri'nde çalışan kişi sayısına göre; paspastan, reçete kağıdına, temizlik malzemesinden, kullanılan elektrik ve su giderlerine dek, bir ek ödenek aktarmaya başladı.

Ancak Aile Sağlığı Merkezi'nde çalışan hekimler, bu ödeneklerin yetersiz olduğunu, Aile Sağlığı Merkezi için özel mülklerde düşük kira bedelli 'iş yeri' aramak durumunda kalındığını aktardı. Öte yandan Aile Sağlığı Merkezi hekimlerinin, konut sahiplerinin kira fiyatlarını artırması nedeniyle de 'kiracı' sıfatıyla davalık olması gibi trajik vakaların yaşandığı da biliniyordu. Ancak Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni yönetmelik taslağında, kira ödeneklerinin enflasyon oranı kadar artırılması gerekirken kesintiye gidilecek olması şok etkisi yarattı. İzmir Aile Hekimleri Derneği Başkanı Muhteber Çolak "Biz en azından enflasyon oranında ödenekte artış beklerken, Sağlık Bakanlığı ödenekte kesintiye gidiyor" diyerek yaşanan skandalları tekrar hatırlattı. Öte yandan Sağlık Bakanlığı'nın sızan yeni yönetmeliğindeki bu kararına karşı Hekimler, 19 Ekim'de Ankara büyük bir eyleme hazırlanıyor. 

Images 3-5

Kiracı sıfatıyla davalık oluyorlar! 

Konu hakkında "Kamu görevi yürüten Aile Sağlığı Hekimleri, 'kiracı' sıfatıyla dava dahi ediliyor" diyen İzmir Aile Hekimleri Derneği Başkanı Muhteber Çolak, "İzmir'de oldukça trajik vakalar yaşandı. Bir kamu hizmeti normal bir vatandaş gibi 'kiracı' durumuna düşürülüyor. Bu acı bir sonuç" diye konuştu. Çolak, "Aile Sağlığı Merkezleri sisteminin ilk basamağıdır. İlk basamak bel kemiğidir. Hastaların yüzde 90'ı bu ilk basamakta sağlık hizmeti alırlar. Eğer ilk basamakta problem yaşanırsa, bugün olduğu gibi MHRS sisteminde yığılmalar yaşanır ve sağlık sisteminde oldukça kritik bir tıkanıklık yaratmış olursunuz. Tıkanıklık ise ilk basamak olan Aile Hekimliği Sistemi'nden başlayarak şu şekilde işlemekte; Sağlık Bakanlığı 'Çalışacağın mekanı, iş yerini sen belirle, iç temizliğini boyasını badanasını; hemen hemen tüm mekansal tasarımı yine sen yönet ve tamamla, ben de sana bir hak ediş ücreti vereyim' diyor.

Mesela bir emniyet müdürüne İç İşleri Bakanlığı, 'Karakol için iş yeri kirala, boyasını nezarethanesini sen yap, polis ekiplerini sen istihdam et, finansmanını yine sen organize et' dese nasıl bir görüntü ile karşı karşıya kalmış oluruz? İşte Sağlık Bakanlığı sağlık sisteminde bunu fazlası ile yıllardır uyguluyor ancak bu konu, kamuoyunda pek duyulmamakta. Aile hekimleri sadece hekimlik değil; işletmecilik, organizatörlük, duvar, boya ve temizlik ustalığı gibi işleri de yapmaya başladı. Bir hekime aynı anda birden fazla iş yükleniyor" diye aktardı.

 

I M G 20241016 W A0035

"Oğlum gelecek, Aile Sağlığı Merkezi'ni boşaltın"

Yine İzmir'de bizzat yaşadıkları örnek bir olayı dile getiren Çolak, "Bizim Aile Sağlığı Merkezimize ev sahibi 'Buraya oğlum gelecek lütfen çıkın' dahi dedi. Türkiye'nin sağlık sistemindeki bel kemiği olan Aile Sağlığı Merkezleri'nin durumu bu şekilde. Bu sistem tümü ile çökmüş vaziyette. Şehir hastanelerine harcanan finansmanlar gibi, birinci basamak olan Aile Sağlığı Merkezleri'ne de belirli bir finansman harcanmalı ve tüm organizasyon devlet tarafından sürdürülmelidir. Üstelik Aile Sağlığı Merkezlerinin kira sözleşmeleri bittikçe, kira fiyatlarında daha fazla artış yaşanacak çünkü 'devlet kira bedelini karşılar' algısı hakim oluyor ev sahibinde. Ancak karşılanmak yerine yeni yönetmelikte kesintilere gidileceğini öğrendik" diye konuştu.

"Aile Sağlığı Merkezi için dükkan kiraladık"

7 aydır Aile Sağlığı hizmeti verebilmek için kiralık 'dükkan' arayan Çolak, "Binamız 6 Şubat depreminden sonra depreme dayanıksız bina olarak işaretlenmişti. Zaten binamız Balçova Belediyesi'ne ait bir binaydı. Ancak mecbur olarak devam etme kararı almıştık. Fakat daha sonra biz bir dükkan kiraladık. Bu dükkanı Aile Sağlığı Merkezi'ne dönüştürdük. Ancak tadilat, boya badana derken çok astronomik bir rakam ortaya çıktı. Belki de 500 bin liralık bir masraf. Üstelik tüm yük bizim sırtımızda. Biz, işin organizasyon kısmını bilmiyoruz, hakim olmadığımız konularda iş yapmaya çabalıyoruz; yer kiralıyoruz, ödenekleri tadilata ayırmaya çalışıyoruz, dükkanı Aile Sağlığı Merkezi'ne dönüştürmek için uğraşıyoruz.

İnanılmaz bir sürecin içerisindeyiz. Esnaf gibi hareket ediyoruz oysa burası bir 'Aile Sağlığı Merkezi' ve sağlık sisteminin en temel taşı. Üstelik bakanlık bu süreçlerin sonunda 'Bu mekan Aile Sağlığı Merkezi'ne uygun bir şekilde dönüşmedi' diyerek ruhsat da vermeyebiliyor. Dükkanın kirasını karşılayabilsek de o kadar fazla gider ve iş yükü var ki, hekimlik yapacak enerji kalmıyor. Bakanlık bizlere bir taraftan özel bir kuruluşuz gibi davranıyor, diğer taraftan kamu organı gibi sorguya alıyor. Özel miyiz kamu muyuz belli değil. Son kiraladığımız dükkanın, eğer masraflarını karşılayamazsak ne olacağını dahi bilmiyoruz. Balçova'da hastalar mağdur durumda. Şuan kaldığımız bina depreme dayanıklı olmayan bir bina ancak başka bir çözüm de yok. Bu mantıklı bir iş değil. Bir çıkış ve çözüm yolu arıyoruz" diye konuştu.

Muhabir: Alper Temiz