Başlangıçtan bu yana günümüze kadar gelen, zaman aşımından etkilenip değişime uğrasa da özünü taşımaktan vazgeçmeyen olaylar vardır. Tıpkı bir gelenek gibi, bir bayram gibi; anlamı değişmeyen. Spor karşılaşmaları da benim için bir bayram niteliğindedir. Başlamasını sabırsızlıkla beklediğim, heyecanla izlediğim olaylardır.
Temelleri MÖ 8. Yüzyıla dayanan Olimpiya'da gerçekleştirilen antik oyunlara dayansa da, modern oyunların ilki, yani Olimpiyat Oyunları 1896 yılında Atina’da düzenlenmiştir. Gerçekleştirilen ilk oyunlarda kazanana “Kotinos” adı verilen bir taç takılırmış. Zeytin ağacı dalından yapılan bir taç. Manevi olarak anlamı ise “Barış” demekmiş. Anlayacağınız bu taç için koşulurmuş. “Barış için koşmak”. Yani kısaca demem o ki; tüm dünya sporcularının dört yılda bir yapılan büyük spor organizasyonunda bir araya getiren, zaman içinde modernize olsa da, evrilse de özünü değiştirmeden gelen Olimpiyat Oyunları'nın amacı; gençliği karşılıklı anlayış ve dostluk ruhu içerisinde eğiterek, daha iyi ve daha barışsever bir dünya kurulmasına katkıda bulunmaktır.
Bardağın Dolu Tarafı…
Bazı zamanlarda yakınımdakiler beni eleştirirler. “Bardağın boş tarafına bakma” derler. Ben de derim ki; “ben dışardan bakıyorum, dolu tarafın farkındayım, boş tarafı nasıl doldururuz diye düşünüyorum.” Pozitif bakmak evet çok güzel, negatifi pozitife dönüştürmeye çalışmak daha da güzel bir durum.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan tatsız bir spor karşılaşması oldu. Tabii olayları anlatmayacağım, mutlaka birçoğumuz görmüş, duymuş ve belki de yaşananların içinde olanlar bile olabilir. Göztepe-Altay karşılaşmasındaki olaylar hepimizin canını acıttı. Suçtan öte büyük bir sorun olan bu olayda, sonuçlara sebebiyet verenler yakalandı, cezalandırılacaklar. Bu bardağın dolu tarafı, peki boş tarafı nasıl dolduracağız. Sonucunda toplum olarak bir travma yaşandı. Dinlediğim sohbetlerde, ailesi ile maçı izlemeye giden çocukların bir daha maça gitmek istemediklerini öğrendim. Bunları nasıl düzeltebiliriz, nasıl tekrarlanmasını önleriz? Bu da bardağın boş tarafı…
Çözüm Biziz…
Doğal olarak hepimiz bu bütünün birer parçasıyız. Hepimiz ayrı bir değerde, farklı bir renkte. Taraftar olmazsa takım olmaz, takım olmazsa taraftar olmaz. İstemeden ya da isteyerek birbirimizden etkileniyor ve birbirimizi etkiliyoruz. Yaşanan ortak sorunlarda domino taşı oluyoruz. Bu travmaları birlikte onarmalıyız. Maça gitmeye devam ederek, çocuklarımızı maçlara götürmekten vazgeçmeyerek onaracağız. Ya o tarafta ya da bu tarafta olmak zorunda değiliz. Dahası oyunun içinde olacağız. Oyunda ve renklerin içinde olacağız. O renklerin şeffaflığında, sıcaklığında. Dışarıdaki etkenlere takılmayacağız. Öfke, hırs ve rekabete yenilmeden tat alarak, keyif alarak örnek olacağız.
Kelebek Etkisi…
Dünya kupası devam ederken renkli görüntüler de beraberinde geliyor. Favori takımların maçı olsun ya da olmasın tribünler dolu olarak turnuva devam ediyor. 80 bin kapasiteli tribünler doluyor ve sporseverler rengârenk takım formaları, geleneksel kıyafetleri, renkli materyalleri ile ülkelerini destekliyorlar. Yan yana oturan taraflar kimi zaman coşuyor kimi zaman üzülüyorlar. Ama o kadar oyunun içindeler ki, o heyecana kapılarak izliyorlar ki, rekabet umurlarında değil. Tek amaç var, o da keyif almak.
Turnuvayı izlerken çok etkilendiğim bir olayı paylaşmak istiyorum. Japonya maçında,Japon taraftarların maçı izlerken o rehavetle yere bıraktıkları atıkları maç sonunda topladıklarını öğrendim. O tertemiz alanı buldukları gibi bırakan taraftar.
Bu durumdan çok etkilendiğimi itiraf etmeliyim. Gittiğim kamplarda yerleşmeden önce koca çöp poşetleri ile bulunduğumuz ortamı önce temizleyen bizim bile aklımıza gelmeyen bir olay. Maçlara ve spor organizasyonlarına giden biri olarak etrafta hiç atık bırakmamaya hassasiyet gösteren biriyim. Ancak bundan sonra çantama bir çöp torbası alacağım ve karşılaşma sonrasında gitmeden eksenimdeki atıkları da toplayacağım. Kim bilir belki de kelebek etkisi başlatırım.
Aynı zamanda bu etkiye katkı sağlayacak sporseverlerin oyunun içinde olacağına, yanlış harekete dur diyerek sadece oyundan keyif alıp sporun renklerine dokunacağına inancım tam. Gerçek amacı hatırlamak ve hatırlatmak umudu ile;
Unutmayın ZEYTİN DALI…