Yerel seçimlerde ‘adaylar yarışır’ cümlesi Pinokyavari bir yalandır.
Partiler yarışır, bayraklar yarışır, logolar yarışır…
Adayların tek yaptıkları çarkın dişlilerini yağlamaktır…
CHP’de adaylar gökten zembille inmiş, meclis listeleri eş-dost-akraba kaynıyormuş, hepsi hikayedir…
En azından İzmir özelinde böyledir…
Siyasetin rantını bölüşen profesyonel ve yarı profesyonel kadroların kavgası sokaktaki adamın zerre umurunda değildir…
Böyle olmasaydı eğer 14 Mayıs seçiminde CHP İzmir’de öyle bir şamar yerdi ki, sesi Ankara’dan duyulurdu…
Son bir haftaya kadar kavgası da gürültüsü de eksik olmaz…
Ama sonra bir şey olur…
O seçimden seçime sandığa giden, adına seçmen denen, ne adı belli, ne sanı belli, ne yüzü belli olan kitle bir anda o kavgayı da gürültüyü de bir kenara bırakır…
Aman, partime zarar gelmesin diye yine gider aynı partiye oy verir…
Tarihin en büyük ekonomik krizini yaşayan, tarihin en büyük deprem faciası sonrası Kızılay’ın çadırlarının parayla satıldığını görmüş bir seçmen kitlesi ‘Ben bildiğimden şaşman arkadaş’ diyorsa, İzmir’de de seçmen kitlesi ‘ben bildiğimden şaşmam arkadaş’ diyecektir…
Sadece gözünüzden kaçabilecek iki ayrıntıya dikkat çekeyim…
Birincisi Hamza Dağ…
Ezberleri bozar İzmir’de yarışı kazanırsa AK Parti’de Erdoğan sonrası koltuğun bir numaralı adayı olur…
İzmir’i kazanan adayı benim diyen güç, zor engeller…
Kısacası Hamza Dağ kişisel siyasi tarihinin en büyük sınavını bu 31 Mart’ta verecek…
İkincisi Ümit Özlale…
Partisinden bağımsız, parti kimliğinden uzak ‘Ümit Özlale’ kimliğini markalaştırma, One Man Show yapma peşinde olmasının tek bir nedeni var.
Seçimi kazanmaktan çok, İYİ Parti’nin 14 Mayıs’ta İzmir’de aldığı oyun üzerine çıkmak…
Onu başarırsa Meral Akşener sonrası o koltuğun en iddialı değil ama, iddialı adayları arasında da olacaktır…
O da bunun farkında…
Tunç Soyer’e gelince… Haksızlığa mı uğradı?
Bence hayır…
Hangi yöntemle geldiyse, o yöntemle gidiyor…
Asıl haksızlık yapılan isim 5 yıl önce Aziz Kocaoğlu’ydu…
Bugün Tunç Soyer’in küllerinden yeniden doğma şansı hala var…
Bunu başarabilecek birikim ve yeteneği olduğu kuşkusuz…
Ancak bu yolda, son beş yılda kendi elleriyle besleyip büyüttüğü ve ilk kriz anında ona sırtını dönen kurmay ekibi yerine yeni, yepyeni bir kadroya ihtiyacı olduğu da su götürmez bir gerçek…