Ülke gündemimiz yorucu, kötü. Acaba daha ne kötü olabilir ki dedikçe daha kötüsünü ve daha da kötüsünü yaşıyoruz.

Geçtiğimiz yaz yaşadığımız orman yangınları, Diyarbakır’da Narin’in ailesi tarafından katledilmesi, herkesin hatta tüm köyde yaşayanların susması ve neden öldürüldüğünü hala bilmediğimiz cinayet, 2 yaşındaki Sıla bebeğin istismarı ve ölümü, daha sonrasında bir cani ruh hastasının iki kadını hunharca katletmesi, bir annenin kızının vücudundan ayrılmış başına feryadı, barınaklarda öldürülen köpekler, daha çok para için yeni doğan bebekleri öldüren bir çete ki tüylerim diken diken oluyor bu konuda - ve en son Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.’inde ki hain saldırı ile 5 şehidimiz… Daha kötü ne olabilir derken daha da büyük bir olay karşımıza çıkıyor. Yeter diye bağırmak istiyorum. Yaşadığımız travmatik olaylar hepimizi derinden etkiliyor. Beynimizin kabul etmediği, asla olmaz dediğimiz her şey oluyor ve yaşıyoruz. Bu da kendi psikolojimizde anksiyete ve kaygı bozuklukları yaşamamıza sebep oluyor. Daha da kötüsü ‘normal hayatımıza da devam etmeliyiz’ deyip hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya çalışıyoruz. Acaba normal miyiz? Normal mi bu diye sormak istiyorum. 

***

KİME GÜVENELİM

Son zamanlarda yaşananlar herkesin bir gelecek kaygısı yaşamaya başladığını gösteriyor. Kendi canımızı emanet ettiğimiz hastanelerde bile güven sorunu yaşamaya başladık. Nerdeyse çevremde herkes bir yakınının yoğun bakıma alınacağını duyduğunda kafasında soru işaretleri oluşmaya başladı. Adalete güveninde azaldığı yine konuşulanlar arasında. Kimsenin kendisini güvende hissetmediği, kimsenin kimseye güvenmediği bir toplum olduğumuzu söylemek yanlış olmaz…

KÖRFEZ DE TEHLİKE ÇANLARI... 

Felaket geliyorum demeden ayak seslerini belediyede çalışan bir arkadaşımdan öğrenmiştim. Atık suların denize döküldüğünü, Çiğli arıtma tesisinin neredeyse yüzde 10 performansla çalıştığını söylemişti. Eee… ne olacak şimdi? derken körfezde ki balık ölümleri ve dayanılmaz kokuya maruz kaldı İzmir halkı. Son yıllarda İzmir’de nüfus artıyor. Her yerde biçimsiz, şekilsiz binalar yükseliyor. Yükselmeye de devam edecek gibi görünüyor. Nüfus artıyor, binalar yükseliyor ama aynı orantıda alt yapının gelişmediğini görüyoruz. Sonuç ise büyük bir çevre felaketi. Uzmanlar, bilim insanları ‘dünyanın birçok yerinde körfez gezdik, araştırma yaptık ama İzmir Körfezi kadar kirlisini ve vahim durumda olanını görmedik’ diyor. Kapsamlı bir temizlik şart. Bu süreçte sadece fabrikaların atıkları değil, evsel atıklarda denize boşaltıldı deniyor.  Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı İZSU’ ya 1,8 milyon lira para cezası kesti. Siyasiler ise bu durumu çıkar söylemleri üzerine koyuyor. İzmirli ise bir an önce bu kokudan kurtulmak ve temiz bir körfez istiyor. 

***

İYİ Kİ CUMHURİYET... 

O kadar kötü olaydan sonra sığınacağımız tek liman Cumhuriyetimiz... 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun simgesi olan Cumhuriyet’in 101. yılındayız. Türkiye’nin modernleşme sürecinde önemli bir dönüm noktası olan bugün, 1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde ilan edildi. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla halkın iradesine dayalı, demokratik ve laik bir yönetim sistemine geçiş sağlanarak, halkın egemenliğini, bağımsızlık mücadelesini ve Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesini yücelterek 101 yıldır bu devletin yol gösterici olarak büyüdü ve büyümeye devam ediyor. Yakın coğrafyamıza baktığımızda Cumhuriyet ile yönetilmeyen toplumların neler yaşadığını, kadınların, çocukların nasıl yaşadığını ve nasıl istikrarsız bir şekilde olduklarını görüyoruz. Her gördüğümüzde bir kez daha Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük şansımız olduğunu anlıyoruz.  Cumhuriyet, Türkiye’nin çağdaş bir ulus-devlet olarak inşa edilmesinin temelini atmış ve Türkiye’nin uluslararası alanda saygın bir yer edinmesini sağlamıştır. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun üzerinden geçen yıllar, Cumhuriyet’in özgürlükçü ve eşitlikçi yapısının ne kadar önemli olduğunu kanıtlamıştır. 

Bu nedenle Cumhuriyet Bayramı, sadece tarihsel bir olayın anılması değil, aynı zamanda ulusal birlik ve beraberliğin pekiştirildiği bir gün olarak büyük önem taşır. İyi ki Cumhuriyet, hep Cumhuriyet diyorum. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

***

GÖZÜNÜZ İŞTE KULAĞINIZ BİZDE... 

Radyo Ege’de en iyi, en hit müzik sizlerle olmaya devam ediyor. Şehrin müzik nabzını tutan ve bölgenin tek radyosu olma özelliğiyle her zaman önde olan Radyo Ege’de canlı yayınlar, çok özel konuklar ve sürpriz hediyeler sizlerle olmaya da devam edecek. Ben her sabah 08.05’de günaydın diyorum. Velioğlu Unlu Mamuller katkılarıyla tatlı mı tatlı, lezzetli mi lezzetli bir programla bulunduğunuz yere misafir oluyorum. Velioğlu demişken, yepyeni bir konsept çok yakında yine Şirinyer İzban’da sizlerle olacak. Bi kahve içmek ister misiniz? Yoksa sabah yolda güne başlarken kulağınız bendeyken kahvenizi almak ister misiniz? Kulağınız Radyo Ege’de olsun

Ege gibi kalın… Ege kadar sıcak, Ege kadar mutlu.