Her başlangıç güzeldir. Tıpkı beyaz bir sayfa gibi. Yazmaya başla en güzel hikayeni. Burada başrol sensin, kalem senin elinde. Yazdıkça çevir sayfaları yeni hikayeler eklensin defterine. Kimi hüzün, kimi sevinç, kimi heyecan dolu hikayeler. Her biri yeniden şekillendirsin seni, bir oymacının verdiği desenler gibi. Sonunda da sen ol ortaya çıkan bir eser gibi...
Evet başlangıçlar güzel olduğu kadar zor da sayılırlar. Ama içindeki istek ve arzu tüm bu zorlukların üstesinden gelmene en büyük yardımcıdır. Hayal kurarız, kendimizi o hikâyenin sonunda görürüz ama bir türlü tamamlayamayız. Bize kim engel olabilir ki kendimizden başka. En büyük engel biziz aslında. Bunu aşabildiğimiz zaman birden fazla hikâyenin kahramanı olur tacı takmanın muazzam hissini yaşarız.
Zaman zaman düşünüyorum da ben engelini aşamıyoruz. En çok isteğimiz şeye karşı savaşıyor gibiyiz. Galip gelemeyeceğimiz mücadelelere giriyoruz. Onları kabul etmek yerine kavga etmeyi tercih ediyoruz. Bunlar değişmeyecek olan gerçekler, biz bunlarla bu güne geldik. Bu gerçeklerle yaşamayı öğrenip, zihnimizdeki olumsuz düşüncelere yer açalım ve bırakalım onlar dilediği gibi hareket etsin, geçip gitsin zihnimizin bir köşesinden. Biz de o düşüncelere el sallayıp teşekkür edelim.
Bu kez yeni değil yepyeni bir başlangıç yapalım. Ne kadar sayfa kaldığı hiç önemli değil, ya da o tacı takıp takamadığımız. Olsa da olur olmasa da ama biz elimizden gelenin en iyisini yapıp bütün benliğimizi ortaya koyalım. Şimdiye kadar ortaya çıkarmaya engel olduğumuz bütün güzellikleri serbest bırakalım.
Hiçbir şey için geç değil, sadece başla.
Bu yepyeni hikâyenin tadına doyulmaz macerasında buluşmak dileğiyle…
AYNI DİLİ KONUŞUYORUZ…
İletişim araçları arasında en etkili ve kuvvetli olan dildir. Bazen anlaşmak için sadece dil bilmeniz gerekmez. Beden dilimizi de kullanarak iletişim kurabiliriz. Tabii bunların yanı sıra bazı evrensel dediğimiz diller de vardır. Sanat ve Spor gibi.
Dünyanın neresine gidersen git spor yaparken başka bir spor yapan kişiyle karşılaştığın zaman, ya gülümser başını hafifçe öne eğerek kolay gelsin mesajını verirsin ya da sadece el sallayarak merhaba mesajını verip iletişime geçersin. Bazı diller işte bu kadar kolay. Bu mesajlaşma ardından bazen tanışma ve sohbete akıp gidersin. İşte o zaman eklensin hafızana yeni arkadaşlıklar, yeni kültürler. Tadından yenmez.
Çocukluktan bu yana sporun içinden gelen biri olarak birçok yurtiçi ve yurt dışı spor organizasyonun içinde yer aldım. Katılım gösteren sporcularla aynı heyecanı paylaştık, aynı yöne baktık, bazen sevindik bazen de üzüldük. Zaman geldi birbirimize yardımcı olduk, destekledik. Yani demem o ki biz aynı dili konuştuk.
Size performans sporcusu olun ya da yarışmaya katılın demiyorum ama hayatınızı spor ile renklendirin. Spor size uçsuz bucaksız maceralar sunan ve büyülü bir dünyaya açılan kapı olacaktır.
Şimdi soruyorum, yeni bir dil öğrenmeye hazır mısınız? Bütün korkularımızı bırakalım, bize dokunmadan geçip gitsinler ve biz yeni bir başlangıç yapıp hayatımıza spor dilini ekleyelim. Unutmayın daha önce de söylediğim gibi hiçbir şey için geç değil...
KADIN DEDİĞİN EVİNDE OTURUR…
Kadın dediğin evinde oturur, çocuk büyütür, en lezzetli yemekleri yapar, evin reisi işten gelmeye yakın sofrayı hazırlar ve onu karşılar. Bazı işler erkek işidir, elinin hamuruyla erkek işine karışılmaz.
Ne yazık ki hala böyle düşünen zihinler var. Ondan sonra vay efendim biz neden ilerleyemiyoruz? İlerlemek için puslu görüşlerden kurtulmak lazım. Bakış açısını değiştirmek, yenilenmekten korkmadan ilerlemek lazım.
Maalesef ki aynı topraklarda yaşamamıza rağmen bu zihinlerle aynı dili konuşamıyoruz. Özellikle spor kulvarında kadınların da başarılı olabileceğine inanmıyor, geleceğimiz olan kadınlarımızı spor karşılaştırmalarına yakıştırmıyor bu zihinler.
Günümüzde erkeklerin yaptığı birçok işi çok daha başarılı bir biçimde ortaya koyan kadınlar var. Bugüne kadar erkeklerin başarılı olduğu spor branşlarında kadınların da isimleri duyulmaya başladı. Güreşten haltere, taekwondo’dan, karate judo ya, boks‘a, hatta erkeklerin kalesi olarak düşünülen futbol‘a kadar kadınlar el attılar. İyi ki de el atmışlar. O ellerinin hamuruyla çok ta güzel başarılar kazandılar.
İNCE TOPUKLAR KÜRSÜDE…
Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Boks Birliği (IBA) tarafından Türkiye'nin ev sahipliğinde düzenlenen Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’nı 5 altın, 2 bronz toplamda 7 madalya ile takım halinde şampiyon olarak tamamladık. Ben bu kadınları ayakta alkışlarım. Yüreğinize sağlık hanımlar.
Sporun kadını erkeği olmaz, çocuğu yaşlısı olmaz. Her koşulda desteklemek, yanlarında olmak ve yollarını açmak için kilitleri çözmek lazım. Önce kadınları desteklemek gerekir. Güçlü kadın güçlü bireyler yetiştirir.
Bu arada size bir haberim var sayın baylar; artık ince topuklar kürsüde İstiklal Marşı’mızı söyletiyorlar.
Zarafet ve estetikleri ile spor kulvarların da ışıldayan kadınlar, korkmadan ilerleyin arkanızda başka güçlü kadınlar var.