Doktor yok mu?
Hastanelerde kim bilir kaç defa “Doktor Yok mu?” diye bağırmışızdır can havliyle? Kim bilir kaç defa canımızın acısının dinmesi için kapılarını aşındırmışızdır o dar koridorların? Kim bilir kaç defa doktor başım ağrıyor bana ağrı kesici yazar mısın diye bilgiçlik taslamışızdır, kendi cahilliğimizi unutarak? Kim bilir kaç defa ambulansın arkasına takılarak gideceğimiz yere sırf biraz daha erken gidebilmek için trafiği birbirine katmışızdır? Kim bilir kaç defa Cerrahpaşa şarkısını dinleyerek kaybettiklerimizle hüzünlenmişizdir? Neden hep çoğul yazdım diye sorarsanız, hemen hemen her gün bunlarla karşılaşıyoruz da ondan. Nerede ambulans görsem arkasına geçmek için uğraşanlar, başı ağrısa “Ağrı kesici ver” diyenler hepsi biziz aslında.
Hayat bunlardan ibaret ne yazık ki? Küçükken ne olacaksın diye sorduklarında hepimizin ilk üç mesleğinden biridir doktorluk, sonrasında polis ya da asker, bazılarımız itfaiyeci, büyük çoğunluk da öğretmen olmak istemişizdir. Neredeyse hayatın her alanında bir yansıması vardır bu mesleklerin. Hele kız istemeye giderken “Beni ne doktorlar mühendisler istedi” diyerek de birçok meslek dalını al aşağı etmişliğimiz de olmuştur. Evladı tıp kazanan anne baba için ne çok gurur kaynağıdır.
BUGÜN TIP BAYRAMI
Bunları neden mi anlattım? Tabi ki bugün Tıp Bayramı. Tıp Bayramı, 14 Mart 1827’de, II. Mahmut döneminde, Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle ilk cerrahhanenin, Şehzadebaşı’daki Tulumbacıbaşı Konağı’nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir. Okulun kuruluş günü olan 14 Mart, “Tıp Bayramı” olarak kutlanmaktadır. Bugün sağlık çalışanlarımız için çok özel bir gün. Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” diyerek hem güveninin hem de bilime olan inancının göstergesidir. Peki Atatürk’ün bu kadar değerli sözler sarf ettiği sağlıkçılarımız için bugüne dair neler söyleyebiliriz.
Peki ya gerçekler böyle mi? Sağlıkçılarımız hak ettikleri değerleri alabiliyorlar mı? Onlar gecesini gündüzüne katıp, sevdiklerine hasret onlarca saat hastanede nöbet tutuyorlar. Bu kadar özveriyle çalışan sağlıkçılarımızı alkışlamaktan daha çoğunu yapmalıyız. Bazen yirmi dört saatten fazla çalışmak zorunda kalan sağlıkçılarımıza şiddet haberleri ne yazık ki gündemden düşmüyor. Hepimizin üzerine düşen konular var. Şiddeti çoğaltmak da bitirmek de bizim elimizde. Dur demeliyiz. Durdurmalıyız. Çünkü aynı hastanenin koridorlarındayız. Şiddetin hiçbir şeyi çözmeyeceğini bilmeliyiz. Merhametini, insanlığını kaybedenlere dur demeliyiz ki sağlık çalışanlarına şiddet son bulsun.
24 SAAT YAŞAYAN BİR MESLEK
Birazdan okuyacağınız yemin dünyadaki hiçbir meslekte yoktur. Sadece ama sadece hekimlikte vardır. Ben de bu yazıyı yazarken defalarca okuduğum meşhur Hipokrat yeminin ya da andının güncellenmiş ve son halini sizinle paylaşmak istedim. İnsan hayatı için yedi gün yirmi dört saat çalışan ve bütün hayatlarını daha sağlıklı geçirmemiz için harcayan bütün sağlık çalışanlarımızın Tıp Bayramını kutlarım. Şimdi sizler bu yemini bence okuyun ve tanıdıklarınızla da paylaşın.
İŞTE O HİPOKRAT YEMİNİ
Dünya Tabipler Birliği Cenevre Bildirgesi * Hekimlik mesleğinin bir üyesi olarak; Yaşamımı insanlığın hizmetine adayacağıma, Hastamın sağlığına ve esenliğine her zaman öncelik vereceğime, Hastamın özerkliğine ve onuruna saygı göstereceğime, İnsan yaşamına en üst düzeyde saygı göstereceğime, Görevimle hastam arasına; yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime, Hastamın bana açtığı sırları, yaşamını yitirdikten sonra bile gizli tutacağıma, Mesleğimi vicdanımla, onurumla ve iyi hekimlik ilkelerini gözeterek uygulayacağıma, Hekimlik mesleğinin onurunu ve saygın geleneklerini bütün gücümle koruyup geliştireceğime, Mesleğimi bana öğretenlere, meslektaşlarıma ve öğrencilerime hak ettikleri saygıyı ve minnettarlığı göstereceğime, Tıbbi bilgimi hastaların yararı ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için paylaşacağıma, Hizmeti en yüksek düzeyde sunabilmek için kendi sağlığımı, esenliğimi ve mesleki yetkinliğimi korumaya dikkat edeceğime, Tehdit ediliyor olsam bile, tıbbi bilgimi, insan haklarını ve bireysel özgürlükleri çiğnemek için kullanmayacağıma, Kararlılıkla, özgürce ve onurum üzerine, Ant içerim.
* İlk kez Dünya Tabipler Birliği'nin (DTB) Eylül 1948'de Cenevre-İsviçre'de gerçekleşen 2. Genel Kurulu'nda kabul edilmiş, daha sonra DTB'nin 22. Genel Kurulu'nda (Sydney, Avustralya, Ağustos 1968), 35. Genel Kurulu'nda (Venedik, İtalya, Ekim 1983) ve 46. Genel Kurulu'nda (Stockholm, İsveç, 1994) değiştirilmiş, ayrıca Mayıs 2005'te ve Mayıs 2006'da Divonne-les-Bains-Fransa'da gerçekleştirilen 170'inci ve 173'üncü DTB Genel Kurul toplantılarında gözden geçirilmiştir. Son olarak, Ekim 2017'de Chicago'da düzenlenen 68. Genel Kurul toplantısında, Türk Tabipleri Birliği'nin de katkılarıyla yapılan değişiklikler kabul edilmiştir.