Edebiyat ve sinema madeni paradaki ‘yazı/tura’ gibidir.
Birbirinden hem çok farklı, hem her şeyiyle aynı…
Frank Herbert’in ünlü bilimkurgu romanı Dune’nun merakla beklenen ikinci filmi Dune
2 beyazperdede seyircisiyle buluştu…
Yönetmen Denis Villeneuve gerçek bir başyapıt, müthiş bir görsel şölen sunuyor
izleyicilere…
Filmin sinematografik hikayesinden daha önemli olan, üzerine oturduğu ideolojik
zemin…
Serinin ilk filminde babası katledilen, gezegeni ve halkı elinden alınan genç Paul
Atreides’in, Paul Atreides Muad’Dib Usul’e dönüşmesinin hikayesi var karşımızda…
Romanın ve filmin ana temasında evrenin en değerli ürünü olarak geçen ‘baharat’
aslında günümüzün petrolü…
O baharatı sömürmek için elinden geleni yapan Padişah, İmparator ABD’yi, filmdeki
kötülüğü simgeleyen Harkonnen Hanedanı ise onun pis işlerini yapan İngiltere’yi ve
İsrail’i temsil ediyor.
Efsanelere uygun şekilde peygamberlik yolunda ilerleyen Paul Atreides’in önce
sığındığı ardından da liderliğine yükseldiği Fremenler, Orta Doğu’nun mazlum halkları
ve Berberiler’den başkası değil.
Paul Atreides’in Kuzeyde ezilen Fremenleri Güney’e taşıması Hazreti Musa’nın ve
Yahudilerin Firavun’dan kaçışının bir yansıması…
Paul Atreides’in ölümden dönmesi ise Hazreti İsa’yla arasındaki paralelliğin
yansıması…
Paul Atreides’in mazlum bir halka önderlik edip zalim bir yönetici sınıfına boyun
eğdirmesi ardından kendi hakimiyetini tanımayan hanedanlara savaş açması Hazreti
Muhammed’le neredeyse birebir aynı…
Yazar Frank Herbert’in üç dini de çok iyi incelediği ve Orta Doğu’nun çöl insanının
şifrelerini çözdüğü belli…
2 saat 46 dakika süren gerçek bir görsel şölene gitmeye karar verirseniz pişman
olmazsınız…
Ancak serinin ilk filmi Dune’u izlemeden konuya direk Dune-2’den başlamak zorunda
kalanların kafası biraz karışabilir…
En güzeli hem kitabını okuyup hem de Dune’u izleyip yola öyle devam etmek…
İyi seyirler…