Hayat, bir nehir gibi akıp gidiyor. Kimi zaman sakin ve huzurlu, kimi zaman ise coşkulu ve hırçın... Ve herkesin bildiği gibi aynı nehirde ikinci kez yıkanmak mümkün değil. Hepimiz değişiyoruz... Hayatımız, çevremiz, dostlarımız...Bu nehirde direnmek mümkün değil. Sadece bize getirdiklerini kabul edip devam ediyoruz ve bu akışın içinde bizler de yapraklar gibi sürükleniyoruz. Bazen dostlarımızla birlikte, bazen de tek başımıza... Dün akşam, bu nehrin kıyısında, yıllar önce kaybolmuş bir dostumla tekrar buluştum. Yılların getirdikleri yüzlerimizde, özlemin, kırgınlığın izi kalbimizde...
Böyle hissettiriyor
Yıllardır görüşmemiştik... Aradan geçen zaman sanki bir yüzyıl gibiydi. Birbirimizi kaybetmek hem onun hem de benim için derin bir yara izi bıraktı. Paylaştığımız güzel günler, çocukluğumuz, gençliğimizin en özel anları, kahkahalarımız ve hüzünler... Kısacası eskiden bize ait olan her şey... Her şey gözlerimin önünde. O zamanlar çok toy hata yapmaya daha fazla meyilli her konuda daha coşkulu ve daha acımasızdık. En azından ben öyleydim. Yirmili yaşların başında iyi bir dostu kaybetmek büyük bir mesele. Aşılması zor ve yarım kalan bir his. Kurduğunuz en köklü bağın trajik bir şekilde yarım kalması geri kalan hayatınızda sizin her şeyi çok daha kolay kabullenmenizi sağlıyor. İnsanlar gelir ve gider... Acı ama gerçek... Hayatın bunu bana hiç öğretmemiş olmasını dilerdim.
Geri gelmeyecek yıllar
En az bizim kadar fırtınalı bir yaz akşamında bir deniz kenarında da olsak kaybolan yılları telafi etmeye çalışmak tabii ki imkansızdı. Konuştukça, sustukça, tartıştıkça bakışlarımızda saklı kalan duyguları deşifre etmeye çalıştık. Zaman zaman hüzün, zaman zaman neşe kapladı içimi. Yaşadıklarımızın farkındaydık. Tekrar bir araya gelmek ne kadar güzel ve tanıdık olsa da, aradan geçen zamanın geri döndürülemez olduğunu da biliyorduk. Her şeye rağmen dün akşam bana uzun zamandır hissedemediğim kadar güvenli hissettirdi. Onunlayken olduğum kişiyi o kadar özlemişim ki... Sadece onunla olmak değil onunla yan yana gelince olduğum kişi de yıllardır kayıptı. Hem değişmeyen hiçbir şey kalmamış hem de hiçbir şey değişmemiş gibiydi. Karşımdaki hem bu dünyadaki en iyi tanıdığım insan gibi hem de 'ser' verip sır vermiyor gibiydi...
Anlaşmaya gönüllü olmak
Gerçek bir dostun halinden anlamak ve onun seni koşulsuz anladığını bilmek bunların hiçbiri olmasa da sadece tartışmak bile en güvenli liman. Çünkü günümüzde halden anlamak yargılamadan dinlemek ve anlatmak artık uzak bir hayatta kalmış gibi. Ama oraya gittiğimde bunları yapmaya gönüllü olduğumuzu hissettim. Belki de en önemlisi, birbirimizi özlemiştik. Bizi özlemiştik.
Dostluk, zaman ve mekanla sınırlı kalmayan, ruhlarda filizlenen bir bağ... Gerçek dostlar, yıllar sonra bile olsa canlar çok yanmış bile olsa tekrar bir araya geldiklerinde, hissettikleri şey aslında hep aynı. Elbette ki zaman her şeyi değiştirir. Hayatımız farklı yönlere akabilir, yeni insanlarla tanışabilir, yeni yollara adım atabiliriz. Fakat gerçek dostluklar, bu değişimlerin gölgesinde bile varlığını sürdürür. Yıllardır birbirimizden bir haber yaşayıp birbirimizi düşünmeyi hiç bırakmamamız gibi... Çünkü dostluk, sadece paylaşılan anılardan ibaret değildir. Aynı zamanda bir anlayış, bir kabul ve bir sevgi bağıdır. Dün akşamın bendeki önemi ve aradan geçen yılların pişmanlığını olgunca kabul edip ve kendime katıp devam etmekten başka şansım yok. Yine de her şey için minnet doluyum. Benim yaptığımı yapmayın ve çabalayın. Bu bağ hiçbir şeyden daha kıymetli değil.
Tekrar görüşünceye kadar hoşça kalın... Dostluklarınıza sahip çıkın!