Hal esnafı düşük fiyat vermeye devam ederse çiftçi hiç halden anlamayacak. Manisa'dan hareket eden kavunları duymuşsunuzdur. Bırakın kar etmeyi masrafını bile çıkaramayacak fiyat verilince, zararına satacağıma halka dağıtır hayır yaparım demişti. Çiftçi gerçekten zor durumda. Tırlarla domatesi yine aynı durumdan ötürü satmayıp dağa taşa dökmek zorunda bırakılmış. Ha bu da doğru değil elbet ama bir an önce çiftçi korunmalı gerçek bir fiyat politikası güdülmeli. Fiyat artırmak değil ama aracıların çiftçilerden fazla kazanması çok adil değil. Kazanç elbette olacaktır. Ama sen çiftçiyi bitirecek kadar hamleler yapıp sadece kendi keseni düşünürsen tarımı ya zora sokarsın ya da bitirme noktasına getirirsin. Zararına kimse malını vermek istemez ama bu böyle devam ederse yakında domatesi 100 liradan almak zorunda kalırız.
Limonun ana vatanındayız. Bahçenize ekseniz çıkar ama kilosu maşallah 100 liradan satılıyor. Çiftçiye destek olunmazsa mazotu, gübresi, suyu, tohumu, iş gücüne destek olunmazsa bir müddet pahalı yeriz sonra bulamayız bile. Her sene de bir meyve veya sebzeye bu muamele gösteriliyor. Geçen yıllarda karpuzları yere atıp parçalayan çiftçileri daha dün gibi hatırlıyorum. Soğan hem bulunmuyordu hem de çok pahalıydı. O aralar soğanı satmayıp depolarda saklayıp çöpe attıklarını da haberlerde görmüştük. Çözüm bu mu olmalıydı? Gerçekten tarım ve hayvancılıkta devrim niteliğinde hamlelerle bırakın sadece çiftçiyi kurtarmayı ekonomiyi bile öyle bir düzeltiriz ki iş bu kadar basit miydi diye konuşmaya bile başlarız. Almanya da tarım için verimli topraklar ve iklim yok bu yüzden sanayi de devrim yaratıyorlar. Biz de ise tarım için verimli toprak da müsait iklim de. Ve biz de tarım da bir devrim yaratarak ekonomimize ivme kazandırabiliriz.
Bizim bakmadığımız taraf da çok basit herkes kendi cebini kendini çıkarını kovalamayı bırakırsa eşit dağılımlı bir kazanca geçilir ve devlet desteği alırsa çiftçiler enflasyonu tekli rakamlara tek başına çekebilir. Şunu duymuşsunızdur bu sene çok zeytin vermedi. Geçen yıl da üzüm için aynı şeyler söyleniyordu. Sarımsak yoktu karaborsaya düşmüştü resmen. Şimdi her yıl sadece adı değişiyor ama aynı senaryolar dönüyor. Bunun bedelini de hepimiz ödüyoruz. Peki ne yapmak gerek? Bir kere herkes ne ekecekse devlet bunu kontrol edip destek olmalı. Bir üründeki yoğunluk ve bir diğer üründeki azlık ancak kontrolle önlenir. Hal esnafınında burada belirleyici olmaması gerek. Serbest piyasa tamam ama zararına kimse malını vermeyeceğine göre orada da bir adaletsizlik söz konusu. Aslında burada bir zincir halkası gibi tek bir günah keçisi aramamak gerek ama herkes kendini düşününce çiftçi burada tek kaybeden olur.
Halden anlamayan çiftçi de ister istemez o hal esnafına ve kendine kazanç sağlayamazsa nasıl biz son tüketiciye ektiğini kazandırabilir? Hepsi işte zincirin bir halkası olarak birbirini kollamalı. Önüne taş koymamalı. Burada bencillik değil bizcillik ancak kazanacaktır. Zaten Ata tohumlar meselesi ayrı bir başlıkta konuşulması gerekir ama ona da değinmeden geçmek istemiyorum. Yoksa Hiçbir şeyin tadı eski gibi değil demeye devam edeceğiz .
Sakarya'ya giderken feribottan iner inmez seyyar bir esnaf torba içinde salatalık satıyordu. Resmen zorla aldım ısrarından ve artık rahatsız etmesin diye aldığım o salatalıklar ömrüm boyunca yediğim en iyi salatalıklardı. Hatta dönüş yolunda tekrar denk geleyim diye çok dua ettim ama göremedim. Salatalık salatalık gibi kokuyordu ve çok lezzetliydi. Şimdi pazardan veya manavdan aldığınız kaç meyve, sebzede bunları yaşayabiliyorsunuz? Belki de hiç.
Birbirine tavsiye eden insanlar vardır bak işte karpuz alacaksan şuradan al gibi belki biraz daha pahalı ama yediğinden pişman olmazsın derler ve öyle de olur. Bir de tabii ki, her meyve ve sebze için geçerlidir, onu mevsiminde tüketmek gerek. Aralık ayında en iyi karpuz ya da kiraz diye bir şey yoktur. Ha dondurulmuş veya özel saklanmış o tür meyveler var ama onlar bile aynı tadı vermez. Belki sadece hamileler için aş erme noktasında nefsi köreltir diyebiliriz. Şimdi kimsenin memnun olmadığı bu döngü de devrim niteliğinde tarım da bir hamle atmanın tam zamanı. Gelecek nesillere suni yapay ve hormonu bol meyve ve sebze yedirmek istemiyorsak buna mecburuz. Hormonları bozuk bir nesil yetişiyor. Üç kulağı olan nesil yetişmeden dört kulağımızı da açıp iyi dinlememiz gerek. Tedbirleri iyi analiz edip bir an evvel beraber hareket etmezsek benim bu yazdığım senaryo bile masum kalabilir.