Her yıl olduğu gibi bizim kuşak ve öncesi “ah nerede o eski Ramazanlar” demeye başladı. Ve öyle haklıyız ki eskiden her şeyin olduğu gibi Ramazan’ın da ayrı bir tadı vardı. Kalabalık sahurlar ailecek hatta birkaç aile ile açılan oruçlar iftar sofraları... Birbirinden leziz yemekler, iftarlıklar...

Ben kendi ailemden yola çıkacak olursam bizim sahurlarımız bayağı bir kalabalık olurdu hele iftarlarımız ayrı bir güzel olurdu.

İnanmayacaksınız ama benim dedem sahurda kuru fasulye, pilav ve üzüm hoşafı yerdi ertesi gün de hiç susadığını duymadım ya da midem yandı ağrıyor dediğini yani demek ki o zaman salça da, şeker de ve kullanılan malzemelerde iyiymiş kaliteliymiş.

Mesela sahura kimse telefon alarmıyla ya da birisinin aramasıyla kalkmazdı Ramazan davulu bir başka güzel çalardı maniler söylerdi davulcular. Şimdilerde ise kasalı arabanın arkasın davula tokmağı “dan dun dan” vurarak hızlı hızlı geçiyor duymuyorsunuz bile “ne ara geçti davulcu” diyorsunuz. O yüzden telefon alarmı ya da birbirimizi arıyoruz artık.

RAMAZAN EĞLENCELERİ...

Benim yaşımdakiler doksanlı yıllardaki iftar programlarını bilir, meddahlar, tuzsuz Deli Bekir, İbiş, Hacivat ile Karagöz ve niceleri. İftar sofraları kurulur on dakika önceden sofra başında ezan okunması beklenirdi. Çocukluğumda tuttuğum çocuk orucu neydi adı tekne orucu babaannemin bizlere orucu aşılama taktiği her aile de  vardı o dönemde...

İftardan sonra kılınan kalabalık teravih namazları bütün aile anneler, babalar, dayılar, amcalar herkes toplanıp giderdi teravih namazına. Biz çocuklara oyun gibi gelirdi ama tıkımız çıkmadan kılardık namazımı uslu bir şekilde.

Vee bir de televizyonlarda camileri tanıtan programlar olurdu 2003 ya da 2004 yıllarda benim çalıştığım İzmir Tv’de de hazırlamıştık. Adını hiç unutmam Selin abla vardı. Güzel ses tonu ile 30 gün boyunca İzmir camilerini tanıtırdı. Ben de o günlerin hatırına size Baş Durak Cami ve Salepçioğlu Cami hakkında bilgi vermek istiyorum… Kemeraltı’na gittiğinizde önünden geçtiğiniz bu iki camiyi biliyor musunuz bakalım?

BAŞDURAK CAMİ…

Başdurak Cami̇…

Hacı Hüseyin Ağa tarafından 1652 yılında yaptırılmıştır. Yapıldığı bölgeye eskiden Başoturak dendiği için caminin adının Başoturak Camii olarakta bilinir.Günümüzde adı yaygın olarak Başdurak Cami olarak ifade edilmektedir.

MİMARİSİ…

MİMARİSİ…

Cami Kemeraltı’nda aktar dükkanlarının olduğu yerde konumlanmaktadır. Cami bir minare ve bir kubbeden oluşur. Tarihi camilerde sıkça rastlanan klasik Osmanlı mimarisinin izlerini taşırken, aynı zamanda özel tasarımıyla da dikkat çeker, girişindeki mermer basamaklar ve büyük heybetli kapı ne kadar eski bir yapı ve korunarak restore edildiğini gösteriyor. Yapının dış cephelerinde, saçağın altındaki alçı friz ile üzerindeki çiçek motifleri dikkat çekiyor.

Duvarların üst kısmı, alt ve üst kat pencereleri ile mihrap, bitkisel motiflerden oluşan alçak kabartma alçılarla bezeli, yapıda yer alan kalem işi süslemeler, özellikle tavan ve duvarlardaki süslemeler,

Duvarların üst kısmı, alt ve üst kat pencereleri ile mihrap, bitkisel motiflerden oluşan alçak kabartma alçılarla bezeli, yapıda yer alan kalem işi süslemeler, özellikle tavan ve duvarlardaki süslemeler, Osmanlı kültürünü yansıtmaktadır.

Kalem işi motiflerin renk ve desenleri camiye gelen cemaatin içine huzur verir. Cami içindeki sanat eserleri, zarif dokunuşlar,

Kalem işi motiflerin renk ve desenleri camiye gelen cemaatin içine huzur verir. Cami içindeki sanat eserleri, zarif dokunuşlar, taş içliği,duvarlardaki kabartmalar, mihrap ve minberdeki süslemeler hepsi bir sanat eseridir.

Baş durak camii sadece bir ibadet mekanı değil, Osmanlı dönemindeki sanatı yansıtan büyük bir örnektir.

Baş durak camii sadece bir ibadet mekanı değil, Osmanlı dönemindeki sanatı yansıtan büyük bir örnektir.

SALEPÇİOĞLU CAMİ…

Salepçi̇oğlu Cami

Salepçioğlu Camisi, 1897 ile 1907 yılları arasında  Salepçizâde Hacı Ahmet Efendi’nin vasiyeti doğrultusunda, İzmir Kadısı Mehmet Emin Efendi’nin önderliğinde inşa edildi.

Caminin diğer  camilere göre en dikkat çeken özelliği üst katta büyük bir terasının olmasıdır.Üst katta terasının olması alt katta medrese olduğu anlamına gelir.

Caminin diğer  camilere göre en dikkat çeken özelliği üst katta büyük bir terasının olmasıdır.Üst katta terasının olması alt katta medrese olduğu anlamına gelir. Yapının her iki katı da, kullanıldığı malzemeler yapının güzelliğini ortaya koyuyor.

Alt kat, medrese olarak kullanılacak şekilde inşa edilirken, duvarlarda kırmızı ve koyu yeşil kesme taşlar yapının görsel estetiğini arttırıyor. K

Alt kat, medrese olarak kullanılacak şekilde inşa edilirken, duvarlarda kırmızı ve koyu yeşil kesme taşlar yapının görsel estetiğini arttırıyor. Koyu yeşil taşlar ve mermerler ile süslenen duvarlar ilgi çekiyor. Caminin giriş cephesindeki pencere ve balkon detayları görülmeye değer. Üst kısmı ise bir minare üç kubbeden oluşur. Diğer camilere nazaran Salepçioğlu Cami'nin kubbe ve minaresi sadedir.

Camide birde Vakıf kısmı bulunmakta, Kemeraltı’nda dükkanlar, fırınlar, hanlar ve konaklar gibi pek çok gayrimenkul yer almaktadır. Bu mülkler, Salepçioğlu Cami’nin inşaatının yanı sıra, dönemin sosyal ve ekonomik anlamda camiye katkı sağlaması açısından düşünülmüştür.

Salepçioğlu Cami yalnızca bir ibadethane değil, bir eğitim yuvası olarakta düşünülmüştür.İzmir’deki dini ve kültürel alanlarda eğitim veren hocalar bölgeye ve kentte katkıda bulunmuştur.

Salepçioğlu Cami, İzmir’in çok katmanlı tarihinin bir yansıması, estetik motifler ve işlemeler dönemin mimarlık ustalığını yansıtıyor. Mimarisiyle benzersiz bir örnek teşkil eden cami,inşa edenlerin ileri dönük düşüncelerle fikirleriyle İzmir'in simgesi olup varoluşunu sürdürmektedir.

Ramazan boyunca yazılarımızda bu şekilde İzmir’in tarihi camilerini tanıyacağız. Bizi takip etmeye devam edin.

Tekrar buluşuncaya dek hoşça kalın…