“Ekonomi” sözcüğü şu sıralar ülkemizde yaşı 7’den 70’e kadar tüm toplumun dilinde. Hatta içimizde ekonomiyi çok iyi bildiğini söyleyen ve kitabını yazdıklarını açıklayanlarımız bile var. Şu ara farkındaysanız ülkemizdeki ve bazı dış ülke TV kanalları, radyolar ve günlük gazeteler hemen hemen her gün değişen etiket fiyatları ile yabancı para hareketliliği nedeniyle sürekli açlık ve yoksulluk sınırının rakamlarını veriyorlar. İktisadi bakımdan son 30-35 yıldır yaşanan bu olumsuzluklara fazla yer vermeden, 1922 yılında zaferle sonuçlanan İstiklal Savaşı sonrası ülkemiz ekonomisi nasıl düzenlenmiş gelin birlikte bir göz atalım.
Osmanlı Devleti’nin son dönemini iyi analiz eden Türkiye Cumhuriyet’inin o dönemdeki kurucu kadrosu bağımsızlık politikalarının merkezine ekonomiyi yerleştirmişler ve Milli Mücadele Zaferi’nin noktalandığı İzmir’de 15 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında toplanma kararı almışlar. İstiklal Savaşı sonrası Osmanlı Devleti’nin son dönemini iyi analiz eden bu grup 15 Şubat 1923’te başlayacak olan İktisat Kongresi için Anadolu’nun her il ve ilçesinden 3 çiftçi, 1 tüccar, 1 sanatkâr, 1 bankacı ve 1 amele (işçi) olmak üzere, temsilciler seçip İzmir’e göndermelerini istemiş. Kongre, Kazım Karabekir Paşa Başkanlığı’nda 15 Şubat yerine 17 Şubat’ta açılmış ve cumartesi günü saat 10.00’da protokol konuşmaları ile başlamış. Salonda 1135 seçilip gelen temsilci bulunmuş. Saat 10.30 civarında Gazi Mustafa Kemal Paşa iktisadi düşünce tarihimizde çağını yargılayan, yarı sömürge toplum düzeninden kurtulmanın yolunu gösteren ve evrensel önemini hala koruyan eşsiz konuşmasını yapmış. Bakın o tarihlerde neler söylemiş:
“Bir milletin doğrudan doğruya yaşantısı ile ilgili olan, o milletin ekonomik durumudur. Tarihimizi dolduran zaferler ve başarısızlıkların tümü, ekonomik durumumuzla yakinen ilgilidir. Çağımız tamamen bir ekonomi devrinden başka bir şey değildir. Kılıçla fetih yapanlar, sabanla fetihler yapanlara yenilmeğe ve sonunda yerlerini terk etmeğe mahkûmdurlar. Kılıç kullanan kol yorulur; fakat saban kullanan kol, her gün daha çok kuvvetlenir ve her gün daha çok toprağa sahip olur. Egemenlik demek, şeref demek, namus demek, onur demektir. Tam bağımsızlık için şu prensip vardır: Millî Egemenlik, Ekonomik Egemenlik ile pekiştirilmelidir. Yüce Kurulunuzla bugün başlamış olan Türkiye İktisat Kongresi çok önemlidir. Çok tarihîdir. Nasıl ki Erzurum Kongresi, felâket noktasına gelmiş olan bu milleti kurtarma konusunda, Misak-ı Millî’nin ve Anayasanın ilk temel taşlarını sağlamada neden olmuş, etken olmuş, öncü olmuş ve bundan dolayı tarihimizde, millî tarihimizde en önemli ve en yüksek hatırayı yaratmış ise; kongreniz de milletin ve memleketin yaşantısını sağlayarak, gerçek kurtuluşuna yardımcı olacak kanunun temel taşlarını ve esaslarını ortaya koymak suretiyle tarihte çok büyük bir ad ve çok kıymetli bir yer almış olacaktır.”
Kongrenin zamanı ve büyük temsil gücü ve İzmir’de toplanması, başta Yunan, İngiliz basını olmak üzere Avrupa basınında şaşkınlık ve panik yaratmış. Kongre temsilcileri; dört meslek grubu olan çiftçiler, tüccarlar, sanayiciler ve işçiler (ameleler) olmak üzere dört ayrı meslek komisyonu şeklinde ayrı ayrı toplanarak çalışmış. Her komisyon Genel Kurula sunulmak üzere meslek kesiminin istek ve önerilerini kapsayan (İktisat Esasları) karar tasarıları hazırlamış. Genel Kurul sırayla her meslek komisyonundan gelen istek ve önerileri, 24 Şubat - 4 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen sekiz oturumda görüşüp karara bağlamış. 17 Şubat 1923’te başlayan Türkiye İktisat Kongresi 4 Mart’ta tamamlanmış. Başkanlık Divanı üyeleri altı gün daha çalışarak kongre kararlarını tutanaklara bağlayan düzenlemeler yapmışlar. Kongrede genel kurulun oybirliği ile kabul ettiği 12 madde “Misak-ı İktisadi” olarak bastırılarak TBMM Başkanlığı’na, Başbakanlığa ve İktisat Bakanlığı’na gönderilmiş. Bastırılan on binlerce “Misak-ı İktisadi” kitapçığı temsilciler aracılığıyla ülkenin her köşesine gönderilmiş. Hatta camilerde hutbelerde okutulmuş. Çarşı ve pazarlarda görünecek uygun yerlere astırılmış. Alınan 12 karar neleri kapsıyormuş, aynen aktarıyorum:
Madde 1) Türkiye ulusal sınırları içinde lekesiz bir bağımsızlık ile dünyanın barış ve ilerleme unsurlarından biridir.
Madde 2) Türkiye halkı, bağımsızlığını kanı ve canı karşılığında elde ettiğinden, hiçbir şeye feda etmez ve ulusal egemenliğine dayanan Meclis ve Hükümetine daima yardımcıdır.
Madde 3) Türkiye halkı, tahribat yapmaz, imar eder. Bütün çalışmaları iktisaden memleketi yükseltmek gayesine yöneliktir.
Madde 4) Türkiye halkı, tükettiği malı mümkün olduğunca kendisi üretir. Çok çalışır; zamanda, servette ve ithalatta israftan kaçar. Ulusal üretimi sağlamak için gerektiğinde geceli gündüzlü çalışmak kararlılığını gösterir.
Madde 5) Türkiye halkı, servet itibariyle bir altın hazinesi üzerinde oturduğunun bilinci içindedir. Ormanlarını çocukları gibi sever, bunun için ağaç bayramları yapar; yeniden orman yetiştirir. Madenlerini kendi ulusal üretimi için işletir ve servetlerini herkesten fazla tanımağa çalışır.
Madde 6) Hırsızlık, yalancılık, riya ve tembellik en büyük düşmanımız; tutuculuktan uzak bir dindarlık her şeyde esasımızdır. Her zaman faydalı yenilikleri severek alırız. Türkiye halkı, manevi değerlerine, insanlarına ve mallarına karşı yapılan düşmanca fesat ve propagandalardan nefret eder ve daima bunlarla mücadeleyi bir ödev bilir.
Madde 7) Türkler, bilgi ve eğitim aşığıdır. Türk her yerde hayatını kazanabilecek şekilde yetişir, fakat her şeyden evvel memleketinin malıdır. Eğitime verdiği önem dolayısıyla Kandil gününü aynı zamanda bir kitap bayramı olarak kutlar.
Madde 8) Birçok savaşlar ve zorunluluklardan dolayı eksilen nüfusumuzun fazlalaşması ile beraber sağlığımızın, yaşamamızın korunması en birinci emelimizdir. Türk, mikroptan, pis havadan, salgından ve pislikten çekinir; bol ve temiz hava, bol güneş ve temizliği sever. Atalarının mirası olan binicilik, nişancılık, avcılık, denizcilik gibi sporların yapılmasına çalışır. Hayvanlarına da aynı dikkat ve ilgiyi göstermekle beraber cinslerini iyileştirir ve miktarlarını çoğaltır.
Madde 9) Türk, dinine, toprağına, yaşamına, devletine düşman olmayan milletlere daima dosttur; yabancı sermayesine karşı değildir. Ancak kendi yurdunda kendi diline ve kanununa uymayan kuruluşlarla münasebette bulunmaz. Türk bilim ve sanat yeniliklerini nereden olursa olsun doğrudan doğruya alır ve her türlü ilişkide fazla aracı istemez.
Madde 10) Türk, açık alın ile serbestçe çalışmayı sever; işlerde tekel istemez.
Madde 11) Türkler hangi sınıf ve meslekte olurlarsa olsunlar, candan sevişirler. Meslek, zümre itibariyle el ele vererek birlikler kurar, memleketini ve birbirlerini tanımak, anlaşmak için seyahatler ve birleşmeler yaparlar.
Madde 12) Türk kadını, öğretmeni, çocukları, İktisadi Misaka göre yetiştirilir.
Bu bilgileri ekonomimizi yönetenlere rehber olur diye ayrıntılı olarak aktardım. Yedi emperyalist ülke askerleri tarafından işgal edilmiş topraklarımızdan savaşarak ve kan dökerek zaferle sonuçlandırdığımız İstiklal Savaşı sonrası ilk Türkiye İktisat Kongresi’nde alınan bu kararların harfiyen uygulanması sayesinde halkın bugünkü kadar sıkıntı çekmediği tarihçiler tarafından yazıldı. Hatta 10’uncu yıl nutkunda İlk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk yaşanan bu süreci gayet güzel bir şekilde anlatmıştı. Şu anda tek temennim ülkemizin şu anda çektiği sıkıntılardan bir an önce kurtulması ve özellikle son 40-50 yıl emek verip vatanına karşı her türlü sıkıntıya katlanan yaşlılar yani emekliler ile ülke ekonomisinin en önemli sektörü temel direğin olan çiftçilerimize destek verilmesidir.
Bu arada bugün 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi'nin ve şehitlerimizi anma yıl dönümü. Her yıl 18 Mart'ta kutlamaya devam edeceğiz. 2024 yılı yani bugün büyük zaferin 109’uncu Yıldönümü. Çanakkale Boğazı, İstanbul'a giden yolun kontrolü anlamına geliyordu. Aynı zamanda Rusya ile İtilaf Devletleri arasındaki deniz bağlantısını kontrol eden kritik bir noktaydı. Bu zaferi bu vatana emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile tüm kahramanlarımızı sevgi, saygı, rahmet ve şükran duygularımızla anıyor, önlerinde eğiliyoruz. Ruhunuz şad olsun, nurlar içinde uyuyun.
Sevgi ve saygılarımla…