“Nutuk” yani “Söylev” ders kitabı olmalı… Neden mi? Ülke olarak bugün içinde yaşadığımız çirkinliklere karşı neler yapacağımızı da anlatan büyük bir eser olduğu için… Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu eserinde 1914-1938 yılları arasında bu topraklarda yaşananları ve neler yapılması gerektiğini anlatmış. Bugün ben de size Atatürk’ün NUTUK adlı bu eserinden önemli bazı sözlerini ve bağımsızlığımıza kavuşmamızda ne yaptığını özetlemeye çalışacağım.
“1919 yılı Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir; Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup, I. Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaş'ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi I. Dünya Savaşı'na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilâfet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta… Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta.
İtilâf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer bahane ile İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul' da. Adana iIi Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Gaziantep) İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalyan askerî birlikleri, Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette. Nihayet, konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919'da, İtilâl Devletleri'nin uygun bulması ile Yunan ordusu da İzmir'e çıkartılıyor.
Ya İstiklal ya ölüm…
Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da milIi hâkimiyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak!
İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştu. Bu kararın dayandığı en güçlü muhakeme ve mantık şuydu: Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun istiklâlden yoksun millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık görülemez. Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Halbuki Türk'ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!...
O halde, ya istiklal ya ölüm! İşte gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır. Bir an için, bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranacağını farz edelim. Ne olacaktı? Esirlik! Peki efendim. Öteki karalara boyun eğme durumunda sonuç bunun aynı değil miydi? Şu farkla ki, istiklali için ölümü göze alan bir millet, insanlık haysiyet ve şerefinin gereği olan bütün fedakarlığı yapmakla teselli bulur ve hiç şüphesiz, esirlik zincirini kendi elleriyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete bakarak dost ve düşman gözündeki yeri bambaşka olur. Sonra, Osmanlı hanedan ve saltanatının devam ettirilmesine çalışmak, elbette Türk milletine karşı en büyük kötülüğü işlemekti.”
Elimdeki NUTUK eseri tam 912 sayfa. Bugün yazımda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerinden ilk giriş sözleri ile ülkemizin bağımsızlığının kazanılması için “Ya İstiklal, ya Ölüm” kararı bölümünü özetlemeye çalıştım. Son yirmi yıldır Atatürk düşmanlığı yapan din simsarları ile yeraltı ve yerüstü kaynaklarımıza göz dikenler size sesleniyorum; NUTUK eserini okuyun ve bu topraklarda özgürseniz, yaşıyorsanız Gazi Mustafa Kemal sayesinde olduğunu, o küçük beyinlerinize yerleştirin.
2025 yılına girdiğimiz bugün ulusumuzun yeni yılını en iyi dileklerimle kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.