Böyle bir fırtına en son 2001’de görülmüştü. Dün gibi ama gariban bir esnafın fırlattığı yazar kasanın üzerinden tam 22 yıl geçmiş…
Artık o türden isyan görüntüleri çok ama çok gerilerde kalmış bir dünyaya ait…
Galiba en kötüsü benimsemek, içselleştirmek, kanıksamak…
Oysa yaşadıklarımızın hiçbir mantıklı açıklaması yok.
Sürekli bir ‘oh olsun!’ durumu var.
Neden oh olsun ki?
Bu ülke insanının kaderi sürekli acı çekmek, yokluklarla boğuşmak, yarınından endişe etmek olmamalı…
Bir ülkede kuralları koyana siyaset kurumunun kendi koyduğu kurallara bıyık altından gülümsemesi, kendi bildiğini okuması, benden sonra tufan demesi trajikomik bir tablo yaratıyor…
Milyonlarca emeklinin perişan edildiği bir dönemde kaderine razı olan bir muhalefet, bu iktidarın başına konmuş talih kuşudur…
Bu ülkede iktidar değil, muhalefet sorunu vardır…
Çok ciddi, çok tuhaf, çok anlamsız bir durum…
Hayati gerçeklerin, hayali gerçeklere karşı kaybettiği tek yer masal kitaplarıdır…
Sosyal medyada iki tweet atmayı muhalefet zanneden insanlara karşı ne söylenebilir ki zaten…
Galiba en iyisi Süleyman Demirel’in söylediği gibi ‘meseleleri mesele etmezseniz, ortada mesele kalmaz’ …
Siz de öyle yapın…