Çocukların dedesi...
Gençlerin babası...
Bizlerin ağabeyi...
Bir çoğumuzun Türkçe öğretmeni...
Eserleri nesiller boyu okunacak üstad... 
Mizah ustası... 
Onu anlatmak için bir çok cümle kurulabilir. Aramızdan üç yıl önce ayrıldığında 84 yaşındaydı ama hala genç ve umut doluydu... Çağımız vebası kanser aldı onu... Eşi Gülsel Hanımı çok severdi, hastalığında yanından hiç ayrılmadı... Eşini kaybettikten sonra çok üzülmüş ve hasretine ancak bir sene dayanabilmişti... Karaciğer kanseri olduğunu öğrenince tedaviyi reddetmiş, evinde son günlerini huzur içinde geçirmeyi tercih etmişti... 26 Ağustos 2017 yılında bir yıldız daha kaydı... 
Bize hep bardağın dolu tarafını gösteren, güldürürken düşündüren eserler bıraktı... Bizim ailede de üç nesli büyüttü... Babam bana tanıttı, ben göz bebeklerime... Tunca ve Arda ilk kitap olarak "Ökkeş Balık Avında" eserini seçmişti... 

İzmir Kitap Fuarı'nın sembolüydü... Fuarın giriş kapısının tam önünde yer alan Bilgi Yayınevi standının ortasında oturur, her içeri girenle selamlaşırdı... En erken gelir, kitaplarını sanki standın sahibi gibi yerleştirir, kitaplarını çocukları gibi okşardı... Çocuklarla sohbet eder, onlara yol gösterirdi... Bilirdi ki bugünün çocukları yarın bu ülkeyi yönetecek... Çok mütevazi bir yapısı vardı. Kendi kitapları dışındaki eserlerle ilgilenenlere de yardımcı olurdu... Her yaştan okuyucu kendisini ziyaret eder, kitaplarını imzalatırdı... Herkesle ilgilenir, kimseyi kırmazdı... En son fuarı terkeder yolda da okuyucularıyla sohbete devam ederdi. 

Kendi yaşam öyküsünde kesitler taşıyan romanı, Zıkkımın Kökü'nde

“Bizim mutluluğumuz çok basitti. Tencerede yemeğimiz olsun, çıkında ekmeğimiz, lambada gazımız, ocakta çaydanlığımız, yeterde artardı bile...” mutluluğun formülünü açıklar... 

1986 yılında Üç Halka Yirmibeş romanı, Bilge Olgaç' ın bakış açısıyla sinemaya aktarılmıştır... Hakan Balamir ve Hülya Avşar'ın başrollerde yer aldığı film döneminde çok ilgi çekmiş, Yeşilçam'ın klasikleri arasına girmiştir. 

Bir çok kitabı oyunlaştırılmış, tiyatrolarda sahnelenmiştir. İnsanları güldürmeyi çok sevmiştir... İlk eserleri ünlü mizah dergisi AKBABA'da yer almış, YENİ ASIR gazetesinde yazdığı yazıları da Egelilerin güne gülerek başlamasını sağlamıştır... 

Fuarlar dışında, Ege TV'de & Radyo Ege'de bir çok programda kendisi ile sohbet etme şansını yakaladım... Türk Dilini doğru kullanmaya özen gösterir, yazarın kendi tarzı olabileceğini ama okuyucuya örnek olması gerektiğine inanırdı...  "Yazar," Güneş doğdu," demez..." Güneş karşı tepeden bir alev topu gibi yükselerek etrafı aydınlattı. " demeli, diye örnek verirdi... 

2017 yılında aramızdan ayrıldığında geriye milyonlarca okur, 107 kitap, 200 oyun bıraktı... Bir kaç nesil onun kitaplarıyla kendini yetiştirdi... Hala eserleri sevilerek okunmakta.. 

Muzaffer Hocamı tanımak benim için şanstı... Tanıyamayanlar içinde seçenek çok... Haydi bugün kendinize bir iyilik yapın ve bir İzgü eseri okuyun ve DAİMA GÜLÜMSEYİN... 
SENİ UNUTMAYACAĞIZ HOCAM!