GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK bir cümlesinde şöyle der:
''Dünya spor hayatı ve spor dünyası çok mühimdir. Bu kadar mühim olan spor hayatı, bizim için daha mühimdir. Çünkü ırk meselesidir, ırkın ıslahı ve kişayişi meselesidir ve hatta biraz da medeniyet meselesidir.''
Gün geçmiyor ki dünya basınında, türk futbolu olarak manşetlerde yer alıyoruz. Son noktada ismi gibi olan, Fenerbahçe ve Galatasaray arasında gerçekleştirilmesi beklenen Süper Kupa mücadelesi, süper bir finalle son buldu.
Spor karşılaşmalarında yazılı olmayan bazı gelenekler ve kurallar vardır. Bu organizasyonların tarihini de düşünecek olursak; spor dostluk, barış ve kardeşliktir mesajlarını vermek hem sporcular hem de milletler arasında yazılı olmayan gelenekler arasındadır diyebiliriz. Genelde futbol karşılaşmalarında bu mesajları daha fazla görmekteyiz. Bazen takımlar ellerinde güzel mesajlar veren pankartlarla sahaya çıkarlar, bazen de yaşanan kötü bir durumdan sonra, yani deprem ya da savaş sonucu hayatını kaybedenler için acılarını paylaştıkları mesajını vererek saygı duruşu sergilerler. Bazen de kutlama mesajları verirler. İşte tüm bunlar bizi spora ve birbirimize bağlayan davranışlardır. Ardından iki yabancı takımın milli marşları söylenir, iki takımın kaptanları birbirine bayrak hediye eder ve karşılaşmalar bir saygı çervesinde başlar.
Gel gelelim planlanan Süper Kupa finali barış ve kardeşlik amacından uzakta tam bir kaosa sebep oldu. Bir Spor Yöneticiliği mezunu olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, spor organizasyonları planlanırken iğneden ipliğe her detay kağıtlara dökülür, söz uçar yazı kalır misali. Takımlar ne renk forma giyecek, kim hangi çizgili rengi kullanacak, hakemler hangi formayı giyecek, saat kaçta gelinecek gibi en ince dataylara kadar yazılıp çizilir. Karşılıklı sunulur ve detaylar paylaşılır.
Burada merak ettiğim çok nokta var; Süper Kupa finali planlanırken bu detaylar konuşulmadı mı? 100. yılımızda her dakikayı gururla paylaşırken bu yıl oynanacak Süper Kupa, bizim stdlarımızdan birinde oynandığında daha büyük bir coşku yaratma ihtimali varken başka bir coğrafyada oynanmasını istemek ne demek ? Baştan alınan yalnış karar, yalnışlarla devam eden bir organizasyon gerçeği. Tam anlamıyla kötü bir yönetim hatası. Sonuç; çok açık, kocaman bir kaos. Spor otoritelerini bile aşan siyasi bir konu haline geldi.
100. yılımıza ithafen, Fenerbahçe ve Galatasaray takımları maça ATATÜRK tişörtü ile çıkmak istemiş fakat Suudi Arabistan yönetiminin buna izin vermediği belirtilmiş. Türkiye Futbol Federasyonu bu krizi çözmek adına görüşmelerde bulunmuş. Karşılama öncesi İstiklal Marşı okunacağı ve Türk bayrağı açılacak isteğine de karşı çıkılmış. Ayrıca Fenerbahçe Spor Kulübü Atatürk'ün '' Yurtta Sulh, Cihanda Sulh'' cümlesi yazılı pankart, Galatasaray Spor Kulübü ise ''Ne Mutlu Türküm Diyene'' cümlesi ile yazılı pankartla çıkmak istemiş. Ancak, Suudi Yönetim buna da karşı çıkmış.
Bunun üzerine 6-7 saatlik bir toplantı yapılıyor ve iki büyük takım da maç oynamadan dönüş kararı veriyor. Merak ettiğim en büyük soru işareti. Neden o kadar uzun saat böyle bir düzeltme çalışması toplantısı yapılmıştır? Atatürk asla ve asla bir tartışma konusu dahi bile olamaz. Okadar saat kalmak yerine bu talep karşısında derhal geri dönüş yolculuğu başlamalıydı. İlk Atatürk Tişörtü kısıtlaması yapıldığı an gidilmemeliydi. hatta en başında 100. yılımızda eski ismiyle CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI olan Süper Kupa, eşssiz güzelliklerle dolu cennet vatanımızda oynanması planlansaydı. Düğme baştan yanlış iliklenmiş.
Bu iki eski kulübü sergiledikleri tutumdan dolayı tebrik ediyorum. Bence Süper kupa oynanmasın, hazırlanmış güzelim kupayı ikiye bölsünler. Kupa yarım olsada birllik ve beraberliğin bir göstergesi, bu günün bir anısı olarak iki kulübün de müzesinde hatırlamak amacıyla sergilensin.
''NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE''