İzmir; kadim kent. Bilinen tarihte 8500 yılı aşan geçmişiyle bu topraklarda hüküm sürmüş. Yüzyıllarca ticaretin merkezi olmasının da verdiği destekle çağdaşlığa, çok sesliliğe, özgürlüğe ev sahipliği yapmış. Anadolu’nun Batı’ya açılan penceresi, yüzü olmuş.
Bu özellikler her dönem ona farklılık kazandırsa da iş siyasete gelince ‘’Kaybedenler Kulübü’’ nün başkentliliğini yapmış. Yüz yıllık Cumhuriyet tarihinde hemen hemen ilk 20 yıl haricinde genel anlamda iktidarlarla yıldızı pek barışmamış, hep aykırı kalmış.
Soyut anlamda bu özellik ondaki özgürlük ve çağdaşlık özelliklerini pekiştirirken, somut anlamda hiçbir dönemde ülkeye kazandırdıklarının, verdiklerinin karşılığını alamamış. Bölgesinin lider kenti olmayı sürdürse de her geçen gün kan kaybetmeye de devam etmiş.
Bir zamanlar kıyaslandığında ona göre köy-kasaba şablonuna uyan iller iktidarların desteğiyle beş, on kat büyüyüp modernleşip gelişirken, İzmir onların çok gerisinde kalmış. Özellikle 21 yıllık AK Parti iktidarı döneminde bu makas belirgin şekilde daha da açılmış.
İktidarın bakış açısıyla bir türlü barışmayan İzmirliler’in sığındığı liman olan CHP bu süreçten en karlı çıkan taraf olurken, aynı karlılık kente yansımamış. Yerelde hüküm süren CHP’li başkanların çoğu günü kurtardığından modernleşme ve gelişme hızı kaplumbağalaşmış.
Merkezi iktidarın üvey evlat muamelesine CHP’nin ‘’Küçük olsun, benim olsun’’ anlayışı eklenince hem ekonomik hem kentsel anlamda kaybeden İzmir’in, ülkenin 3’ncü büyük kenti olma özelliğini sadece aldığı göçle her yıl artan nüfusu korumuş.
Önümüzde 31 Mart’ta yine yerel seçim var. İktidar her zamanki gibi İzmir’i CHP’nin elinden alma hesapları yapıyor. Büyükşehir, olmadı daha çok ilçede kazanmak istiyor. Yakın zamanda genel başkan değişikliği yaşayan CHP’de ise kelimenin tam anlamıyla bir hesaplaşma var.
İmamoğlu’nun maddi manevi desteğiyle koltuğa oturan Özgür Özel, kongrede Kılıçdaroğlu’nu destekleyen İzmir’i, dolayısıyla Büyükşehir Başkanı Tunç Soyer’i ve neredeyse tamamına yakın ilçe belediye başkanlarını cezalandırmak, kendi adamlarına yer açmak istiyor.
Madalyanın diğer yüzünde yerel seçim sonrası oluşacak güç kavgasında da elini sağlama almaya çalışıyor. Pandemi ve depremle (Tüm başkanlar için geçerli) sınanan 5 yıllık sürede geçer not alacak performans gösteren Soyer’i değiştirmek için kırk takla atıyor.
Tüm bunları yaparken her nedense İstanbul, Ankara, Bursa, Balıkesir için geçerli olmayan anket, mülakat, ön seçim gibi yöntemleri sahaya sürüp bir yandan zaman kazanırken, diğer yandan kafasındaki, gönlündeki değişime kılıf hazırlıyor.
Yanılmıyorsak bu süreç Şubat’a kadar sürer belki arada gaz almak için birkaç ilçe açıklanır. Bu gidişatı değiştirebilecek tek şey İzmirliler’in seslerini yükseltmeleri ve bu kentin CHP’nin oyun alanı olmadığını, yanlış ya da ithal adaylar durumunda cezayı keseceğini hatırlatması.
Yoksa iktidarlarla barışamama nedeniyle sürekli kan kaybetmeye devam eden İzmir, yerelde de bedel ödeyecek, bir 5 yıllık süreyi daha günü kurtararak geçirecek. Başarısız olanlar tabi ki liyakatli adaylarla değişsin ama kimse hesaplaşma ve adamcılığa kurban edilmesin.
Mutlu yıllar, 2024’te sağlık, huzur ve şans bizlerle olsun…