Medeniyetler şehri güzel İzmir, geçmişten günümüze tarihi yapıları, tarihi binaları, tarihi semtleri ile ünlü, adım adım tarih kokan bir şehirdir. Günümüzde  geleceğe miras bırakılmak için yapılar yapılmaya ya da eski yapıları ayağa kaldırılmaya çalışıyor.

Ama yıllardır bitmeyen binalar mı, restorasyonu yarım kalan yapılar, yıkılıp çukur olarak kalanlar mı, ne ararsanız var. Güzel İzmir’e, Egenin İncisi'ne yakışmayan görüntüler bulunmakta.
Ben size bunun üç tanesinden bahsedeceğim…

YILAN HİKAYESİNE DÖNEN CAMİ... 

YILAN HİKAYESİNE DÖNEN CAMİ... 

İlki bitmek bilmeyen Halkapınar Ulu Cami, ilk inşaata başlandığı yıllarda 2022 yılında ibatede açılacağı söyleniyordu. Yıl oldu 2025 hala inşaat halinde ve inşaat ilerlemiyor, öyle atıl vaziyette duruyor.

Caminin inşaatı 2017 yılında başladı. İzmir’deki Nevvar Salih İşgören Vakfı, devasa caminin inşaatına başladığında, caminin Ege Bölgesi’nin en büyük protokol camisi olacağı belirtilmişti. Cami, 15 bin kişilik kapasitesiyle, sadece İzmir değil, tüm Ege Bölgesi’nde önemli bir ibadet alanı yaratacaktı. Mimarisi ise, Osmanlı ve modern çizgileri birleştirerek gözalıcı bir yapı sunacaktı.

2022 yılında caminin ibadete açılması hedeflenmişti. Ancak bugüne gelindiğinde caminin inşaatı hala tamamlanamadı ve ne yazık ki caminin yapımı neredeyse durmuş durumda. Yedi yıl boyunca harcanan büyük emek ve para, şimdi gözle görülür bir şekilde boşuna gitmiş gibi görünüyor.

Peki, caminin inşaatı neden bu kadar uzun sürdü, böylesine büyük projelerde bütçe sıkıntısı yaşanır. Fakat benim ve tüm İzmir halkının anlayamadığı bir durum var. Projenin arkasında İzmir’e halkın yararına bir çok değer kazandırmış hastane, okul gibi yapılar yaptırmış bir vakıf var, adını büyük bir hayırsever olan Nevvar Salih işgören’den almış vakıftan bahsediyoruz. Ve bilindiği üzere hükümet destekli bir yapı hala nasıl bitmez akıl alır gibi değil.
Camiye bir an önce el atılması,bitirilmesi ve ibadete açılması dileğiyle…

HİLTON İZMİR'İN İÇLER ACISI HALİ... 

HİLTON İZMİR'İN İÇLER ACISI HALİ... 

Bir zamanların ışıklı ihtişamlı yapısı Hilton İzmir, şimdilerde atıl ve harabe vaziyette çevresi koca koca metal plaklarla kapatılmış durumda.

Hilton nasıl bu hale geldi İzmir’in göbeğinde neden o vaziyette İzmir’in turizmine neden zarar veriyor, neden önlem alınmıyor. Gazeteciler ve tuzimciler soruyor ama cevap alamıyor, herkes bakıp bakıp iç geçirmeye devam ediyor. Yapı içten içe çürüyüp yok oluyor.

1991 yılında hizmete açılan otel yıllarca İzmir halkına, Türkiye'ye hatta gelen turistlere ev sahipliği yaptı. 

2021 yılında pandemi zamanı alınan ani bir karar ile otel hizmete kapatıldı ve şehrin göbeğinde koskaca bir harabe olarak duruyor. 

Koskoca yapı biran önce bir iş insanı tarafından alınıp yeniden hizmete geçse yine o ihtişamlı günlerine geri dönse ne güzel olur. Hastane olacağı, sağlık turizmi yapılacağı söyleniyor ama... 

ALSANCAK'IN GÖBEĞİNDE YİTİP GİDEN BİR DEĞER... 

ALSANCAK'IN GÖBEĞİNDE YİTİP GİDEN BİR DEĞER... 

İzmir’in derin tarihine sessiz bir şekilde tanıklık eden yapılardan biri olan , Alsancak Liman arkasına sıkışmış, çelik iskeletiyle hala dimdik duran İzmir Elektrik Fabrikası, 1928 yılında çalışmaya başladı. Linyit kömüründen elektrik üreten ilk tesis olarak da bilinir.  Cumhuriyet tarihinde oldukça önemi bir rol oynamaktadır. 

Bugün ise bu değerli yapı, kendi kaderine terk edilmiş bir halde. Oysa geçmişi sadece anlatmak değil, yaşatmak da gerekir. Sıradan bir sanayi binasından çok daha fazlasını barındıran bu fabrika, hem mühendislik tarihi hem de kent belleği açısından korunması gereken eşsiz bir miras. Çelik taşıyıcı sisteminden pres tuğla duvarlarına, oluklu metal çatısı ile oldukça sağlam ve diri olan yapı dimdik ayakta. 

Ancak mesele yalnızca korumak değil; işlev kazandırmak. 

Geçtiğimiz günlerde Son Mühür Tv'de Ayşegül Koç'un programına konuk olan EBSO Meclis Üyesi Enver Olgunsoy, İzmir Kalkınma Ajansı ile birçok projeye imza atarak bu projeleri kitaplaştıran isim, Olgunsoy bu önemli yapı ile ilgili bir takım projeleri olduğunu dile getirdi ve sözlerine şöyle devam etti.

"İzmir’e bir Ticaret ve Sanayi Müzesi kazandıralım çünkü bana göre bu bizim ayıbımız. İzmir'in ayıbı. Ankara’da var, İstanbul’da var, Bursa’da üç tane var. Sivas’ta bile sanayi teknoloji müzeleri var ama İzmir’de yok. 
Tüm İzmir bileşenlerine sesleniyorum” diyen Olgunsoy; “Bize bu yer tahsis edilebilir ve biz burada bu müzeyi yapabiliriz fikrine sahibim. O nedenle bütün İzmir bileşenlerinden, STK'lardan hepsinden destek istiyorum. Bu desteği bulabilirsek ben karşı çıkılacağını sanmıyorum. Bu arada oranın müze olması fikri ilk kez 2007 yıllarında hatta Ender Yorgancılar’ın da içinde olduğu bir heyetle ortaya çıktı ve bir çalışma yaptık. 
Bu çalışmada bütün fabrikalarımıza mektup gönderildi. Dendi ki böyle bir sanayi müzesi yapacağız. O nedenle hurdaya vermeyin. Eski makinalarınızı, alet edevatınızı saklayınız. Biz bunları sizden alacağız. Bunun üzerine epey bir malzeme de geldi. Bunları yanılmıyorsam 500 metrekare kapalı alanda topladık. Bir süre durdu, başarısız olduk orada. Yani bunu başaramadık kaynak bulamadık diyeyim, yer bulamadık. Şu anda birtakım malzemelerimiz var, bunu söyleyebilirim. 2012 yıllarında yine Ender Başkan’ın, başkan olduğu bir dönemde böyle bir müze için tekrar harekete geçildi ve buradaki yol bulma, yabancı kaynak bulma şeklinde yürüdü. 
Öyle yürüdüğü için yabancı kaynak bulunamayınca bizim iç dinamiklerimizi harekete geçirelim şeklinde bir çalışma olmadı. Halbuki iç dinamiklerimizi bugünkü gibi harekete geçirebilsek. Bence dışarıdan bir destek aramaya gerek kalmayacaktı. Bir proje yapalım, AB projesi gibi bunu halledelim gibi bir düşünce içinde olunduğu için maalesef o zaman da olmadı. Sonuç olarak bu talep üçüncü oluyor. Üçüncü defa da halledelim diye düşünüyorum ve dediğim gibi bütün İzmir kamuoyundan destek bekliyorum” ifadelerini kullandı.

Umarız ki Olgunsoy’un bu çağrısına kulak verilir ve tesis yeniden eski günlerine kavuşur.

Bu üç yapı dışında bir de Basmane Çukuru var ki yazsak roman olur. O bir başka yazıya kalsın. 

Yeniden görüşünceye dek hoşçakalın…