Gazeteci- Yazar Attila Aşut’un yayına hazırladığı ‘ OZAN’A GÜZ ÇELENGİ ‘ 42 yaşında ölen oğlunu anlatıyor.
Kitabın başlarında Özen Aşut’un anne ve doktor olarak kaleme aldığı bilim ve duygu yüklü yazıyı okuyunca içim dışıma çıktı doğrusu.
Kitapta dikkatimi çeken bir nokta, öğrencilik yıllarında Orhan Veli Kanık incelemesine imza atmış olan Ozan’ın toprağa verildiği tarih ile Orhan Veli Kanık’ın ölüm tarihinin aynı olması. 14 Kasım!
Çok iyi hazırlanmış olan kitapta; anne, baba, akraba, eş, dost ve arkadaşlarının Ozan’la ilgili düşüncelerine/ duygularına yer verilmiş. Bol bol da Ozan’la ilgili resim ve fotoğraflara…
Genç yaşta ölüm, can sıkıcı! Büyüklerimizin ölümle ilgili konuşurken ‘’ Allah sıralı ölüm versin! ‘’ deyişine hak vermemek ne mümkün!
Yeni evlenmişsin, küçücük bir kızın var, sevgili eşin ve seni sevenleri terk edip göçüyorsun bu dünyadan. Hak mı adalet mi bu yani?
Kitap sarstı beni.
Aradan bir gün geçti ki, çok sevdiğim/ canım arkadaşım Salim Çetin’in 42 yaşındaki oğlu Emrah’ın kalp krizinden öldüğü haberi ulaştı e postama. Dondum kaldım.
Nazan’la Salim’in tek çocuğuydu Emrah. Tıpkı Ozan gibi…
Her ikisi de annelerini ve babalarını perişan ederek göçtüler sonsuzluğa.
Ozan olsun Emrah olsun, her ikisi de iyi yetişmiş gençlerdi.
Işıklar içinde uyusunlar demekten başka bir şey gelmiyor elimden. Maalesef!
Hafta içinde okuduğum kitaplardan bir diğeri ‘ İhanet ve Cehaletin Pençesinde İnleyen Türkiye ‘ idi.
Yazarı Sait Nadir Güven, kitabıyla ilgili şöyle diyor: ‘’ Kıymetli okurlar; bu kitap, AKP İktidarının ülkemizi yönetemediğini/ hiç yönetemediğini, hıyanet derecesine varan, bilerek bilmeyerek yaptığı yanlışlıkları anlatmaya çalışan bir kitaptır.’’
İlgilileri de uyarıyor: ‘’ Devletin iki asli görevi olduğunu bilmeniz gerekir. Birincisi, halkın refahını sağlamak, ikincisi güvenliği sağlamak.’’
Düzenli televizyon haberlerini ve yorumları dinleyen/ izleyen, gazeteleri dikkatlice okuyan yazar, bundan sonra başlıyor AKP İktidarının marifetlerini(!) saymaya.
Kozmik Büro’nun kimin emriyle açıldığını, Arap sevdasının ve Araplaşmanın nedenlerini, ekonomiyi kimin çürüttüğünü ve enflasyon canavarını kimin beslediğini, İsviçre’deki Barış Konferansı’na İstanbul Patriğinin nasıl olur da devlet başkanı statüsünde imza yetkisiyle katıldığını, 20 Adamızın neden Yunanistan’a peşkeş çekildiğini, neden doğal afetler bakanlığı kurulmadığını, MHP’nin milliyetçi karakter taşıyan bir parti iken nasıl olur da tam tersi bir partiye destek olduğunu, 4 Temmuz 2003’te Süleymaniye’de 11 askerimizin başına çuval geçirilmesi emrini veren Amerikalı generalin elinden madalya alan Kara Kuvvetleri Komutanı Hulusi Akar’ın bu madalyayı neden kabul ettiğini…
Tabii bu arada Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanına posta koyup, sonra da ‘Yahudi Cesaret Madalyası ‘ alan Recep Tayyip Erdoğan’ı da anımsatmayı ihmal etmiyor.
Rusya’ya kubbesi altın varaklı cami, Amerika’ya hamamlı/ restoranlı cami, Cibuti’ye sanki karada yer kalmamış gibi denizin doldurularak cami yapılacağını öğrenince susmayı değil, haykırmayı görev edinen emekli bir generalin kitabı ‘ İhanet ve Cehaletin Pençesinde İnleyen Türkiye ‘
Asker olduğu için de sık sık Türk Silahlı Kuvvetleri sistematiği gözden geçirilsin diyor. Kapatılan askeri liselerin bir an önce açılmasını istiyor.
Amerika’daki NATO toplantısına 5 uçakla giden Cumhurbaşkanının tasarruf anlayışını da sorguluyor.
Bugünkü Hulusi Akar’ın yalan beyanlarda bulunduğunu söylüyor.
Sınırda insan kaçakçılığı yapan bir orgenerali teşhir ediyor.
94 yaşına karşın heyecanla konuşan/ yazan Sait Nadir Güven’in kitabının özeti onun sözcükleriyle şöyle: ‘’ AKP, ABD’nin kucağında doğan konjonktürel bir partidir. İdeolojik değildir.’’
Eline/ yüreğine sağlık aslan asker!
*
Hafta içinde okuduğum kitaplardan biri de Cemre Birand’ın ‘ Memoş’lu Yıllar ‘ ıydı.
Basın- yayın dünyasını anlatan bir kitap. Başarılı bir gazetecinin televizyonculuk ve gazetecilik yıllarına mercek tutuyor.
Birand Ailesi canı sıkıldıkça bir Amerika bir İngiltere, bir Maldivler yapıyor. Bodrum, Kuşadası , Marmaris sefaları da yer alıyor kitapta. Varsıl yaşamlara da ayna tutmuş Memoş’lu Yıllar.