26 Eylül 2024’te Karşıyaka/Çatı Bostanlı’da annem Rasime Şeyhoğlu adına 61. Kitaplığımızı ve 13. Rasime Şeyhoğlu Aydınlanma Evi’ni açmıştık.
Hidayet Karakuş, Kemal Anadol, Öcal Uluç, önceki İl Turizm ve Kültür Müdürü Murat Karaçanta, eski/ İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Behçet Yavuz ve diğer değerli dostlarımızın katılımıyla… Adını andığım yukarıdaki dostlarımız da birer konuşma yapmıştı o açılışta.
Aydınlanma evimizdeki o güzelim objelerimizi ve paha biçilmez kitaplarımızı gidip görmelisiniz.
Aylar öncesinde buranın sorumlusu Alican Bayar teklif etmişti bana: ‘’ Kafemizde bir kütüphane açalım abi.’’
Kütüphanenin açılmasıyla birlikte burada söyleşiler, dinletiler yapılacak, sergiler açılacaktı. Biz de o günlerde kitapları alırken Bostanlılı gençleri, öğrencileri ve okur yazar oranı yüksek Bostanlılıları gözönüne alarak belirlemiştik kitaplarımızı.
İddialı konuşuyorum, herkesin buradaki kitaplarımızı görmesini isteriz.
*
Belediyenin kültür müdürüyle o gün tanıştırmıştım Kemal Anadol’u.
Sayın Anadol’un beş dönem milletvekilliği yaptığını, basılmış kitaplarının bulunduğunu bilen kültür müdürümüz o gün hemen bir teklifte bulunmuştu Kemal Bey’e: ‘’ Sizi en kısa zamanda buraya almak ve bir söyleşi-imza günü düzenlemek isteriz.’’
Kültür müdürünün çok yoğun olmasından, bu ancak 20 Mart 2025’te gerçekleşebildi. Tamı tamına altı ay sonra…
Biz bu arada Kemal Bey ile Manisa/ Yunusemre’de 62. Kütüphanemizi ve 14. Aydınlanma Evimizi açtık. Defalarca evine ziyaretine gidip söyleşilerde bulunduk. Konak Belediyesi Kültür Merkezi’nde TBP’nin bir etkinliğinde konferans veren Sayın Anadol, evine üç beş adım ötede Çatı Bostanlı’da nedense ağırlanamadı bu süre içinde.
‘ CHP’nin hafızası ‘ olarak bilinen yılların siyasetçisine/ hukukçusuna ve TYS üyesi önemli bir yazara 6 ay sonra kapılarını açan Çatı Bostanlı’daki Rasime Şeyhoğlu Kitaplığı ve Aydınlanma Evi’ne yer bulamamak endişesiyle 45 dakika önce geldim 20 Mart’ta.
Emekli tarih öğretmeni Gündüz Özsoy, yanında beş arkadaş getirmişti.
‘’ Tarih- Edebiyat ve Politika ‘’ söyleşisine o gün topu topu 13 kişi katılmıştı. 8 gün önce Konak Belediyesi Kültür Merkezi’ndeki salon ise ağzına kadar dolmuştu.
Konaklılar mı çok politik, Karşıyakalılar mı apolitik?
Hiçbiri!
Türkiye’nin Batı’ya açılan penceresi İzmir’in Konaklı’sı da da Karşıyakalı’sı da iyi hatip / iyi yazar Kemal Anadol’u nerede olursa olsun dinlemeye gelir.
Problem, Karşıyaka Belediyesi Kültür Müdürlüğü’nde!
Gerektiği gibi duyurusunu yapmamışlar. Çaba göstermemişler. Özeti bu!
Ama… Salon hıncahınç doluymuş gibi Sayın Anadol, bir saat kırk dakika anlattı da anlattı tarihi/ edebiyatı ve politikayı.
Gelelim o günün bizi düşündüren ve güldüren sahnesine…
Söyleşi sonrasında üç kişi Kemal Bey’in yanında oturuyoruz.
‘’ Konuğumuza çay içirmeyecek miyiz müdüre hanım?’’ dedim.
‘’ Burası kafe değil hocam, çay yok! ‘’
Şaşırdım. Çünkü üç dört gün önce ben yine buradaydım ve emekli yargıtay üyesi Gazi Arkan, Tülay Hanım’a seslenip bana çay ısmarlamıştı.
Önceki geliş gidişlerimde de Çatı Bostanlı sorumlusu Alican Bayar’ın çayını içmiştim. Benim dışımda çok kişi de burada çay içiyordu. Çay- kahve, su içiliyorsa burası kafe olmuyor mu?
‘’ Geçtiğimiz gün Tülay Hanım’dan çay içtim. Tülay Hanım’ın bulunduğu yer çay ocağı olmuyor mu?’’ deyince de ‘’ Tülay Hanım buranın temizlik görevlisi.’’ yanıtını verdi.
Israrla ‘’ Burası kafe değil hocam! ‘’ dedi.
Bir yıldan bu yana kafe bildiğim, her geldiğimde arkadaşlarımla çay içtiğim bu adresin kafe olmadığını söyleyen kültür müdürü ile konuşmanın/ tartışmanın anlamsızlığı ortadaydı. Sustum.
Sorumlu ve diğer iki üç çalışanla her geldiğimde çay içtiğim kafenin çay hizmeti verilmeyen bir mekân olduğunu anlamış / anlayamamış bir ruh hali ile oradan ayrıldığımda Gündüz Özsoy ile kâh gülüşüyor kâh üzülüyorduk.
Ben, 6, 7 yıl Konak Belediyesi Kültür Merkezi’nde fahri olarak çalıştım. Çalıştığım, hizmet ürettiğim yıllarda Erdal İzgi Başkan ve Muzaffer Tunçağ Başkan ile çok zevkli günler/ yıllar yaşadım. Sorumluluklar aldım ve aldığım sorumlulukları da lâyıkınca yerine getirdim. Onları şimdi saygıyla anıyorum.
İşini bilen bir ekiple çalışmanın tadını hâlâ yaşıyor gibiyim. Egosu yüksek birileri yoktu aramızda. Geleni gideni bağrımıza basıyor, sözü olan her kişiye mikrofonu uzatıyorduk.
Etkinliklerde ise salonları dolduruyorduk.
Karşıyaka Belediyesi’nde kültür müdürlüğü konusunda ise yaşanan sıkıntılar bir türlü son bulmuyor. Neden Ahmet Günbaş, Veysel Çolak gibileri değil de durgun/ yorgun, işbilmez birileri gelir kültür müdürü olurlar?
İzmir milletvekilliği ve milli eğitim bakanlığı yapmış Hasan Âli Yücel için iki siyasetçi, bir edebiyatçı ve felsefeci bulup program yapamayan Karşıyaka Belediyesi 3 Mart 1924’ün önemiyle ilgili bir paneli de düşünemedi. Koca bir ayıp değil midir bu?
Önemli günleri es geçme lüksümüz yok!
İki buçuk yıl süren Mehmet Atilla Kitaplığı Söyleşileri’ne son veren kültür müdürü, beş dönem milletvekilliği yapmış bir siyasetçi/ yazarın söyleşisine altı ay sonra gün verebiliyor ve o söyleşiye de on beş kişiyi toplayamıyorsa bir zahmet kendisine başka bir iş arasın.
Demek geçiyor içimden…
Karşıyakalılar, onun daha başka eksikliklerini dile getirmeden Başkanın kendisini daha başka bir birimde değerlendirmesi belediyemiz için/ hepimiz için çok daha yararlı olacak.
Bugüne kadar çay kahve içilen bir mekânın kafe olduğunu, biz Karşıyakalılar daha dün kültür müdürü olmuş birine anlatmak zorunda değiliz çünkü.