Bu yazımın içeriğini geçen yıl 9 Eylül günkü sayımızda “Atatürk’ü yok saymaktır” başlığı ile siz okurlarımız için dile getirmiştim. Bugün bu konuyu tekrar hatırlatmamın ve aktarmamın nedeni; 1940’lı yıllardan itibaren günümüze kadar gelmiş geçmiş iktidarların toplumumuza yaşattıkları olumsuzluklar sonucu ülkemizin kuruluş gerçeklerinin unutturulmak istenmesi. Bu tarihler sırasıyla; 19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal’in Samsun’a ayak basması. 23 Nisan 1920 Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılması ve Türk milletinin egemenliğinin ilan edilmesi. 30 Ağustos 1922 Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlanması ve Kurtuluş ve Zafer olarak ilan edilmesi. 29 Ekim 1923 Türkiye Cumhuriyeti ilanı…
Hatırlarsanız ülkemiz siyasi yaşamında “İsmail Kahraman” isimli bir zat ortaya çıktı. Bu TC vatandaşı 1983-1998 yılları arasında Refah Partisi, 1998-2001 yılları arasında Fazilet Partisi, 2001 ve günümüze kadar da Adalet ve Kalkınma Partisi’nde toplumun karşısına çıkarıldı. Fazla uzatmayayım, bu zatı şahane geçen yıl yani 30 Ağustos 2022 günü Rize’de yaptığı bir konuşmada, ülkemizin yani Anadolu ve Trakya’nın emperyalist ülkeler tarafından işgal edilip bu topraklarda yaşayan halkın bağımsızlığının yok edilmesine karşı çıkarak kurtuluş günleri diye bir kavram olmadığını ve bu günlerin kutlanmasını eleştirmişti.
Gelin bu şahsın kim olduğuyla ilgili birkaç bilgi daha aktarayım. Bu vatandaşımız 23 Mart 1940 Rize İkizdere doğumlu. 20’nci, 21’inci ve 26’ncı dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) yemin edip (!) milletvekili olarak siyasete adım atan bir zat. 28 Haziran n1996’da Kültür Bakanı, 22 Kasım 2015 ile 7 Temmuz 2018 tarihleri arasında da TBMM Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi olarak bu ülke halkının verdiği vergilerinden yani nimetlerinden yararlanan bir şahıs. Size bu zatın özgeçmişinden, bu makamlara nasıl getirildiğini de özetleyeyim. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki öğrencilik yıllarında Amerikan emperyalizminin 6’ncı Filosu’na karşı mücadele eden yurtsever gençlerin karşısında duran ve onları engelleyen bir kişi. Amerikan askerlerini törenle karşılayan, en önemlisi de Amerikan gemisine secde ederek namaz kılan ve kıldıran bir şahıs. Milletvekili olarak siyasi hayatında yükselişe geçirtilen İsmail Kahraman ülkemizin nimetlerinden en çok yararlanan ve halen de yararlandırılan bir zat.
Siyasi hayatında neler dedi neler. Geçmişte söylediklerini bir kenara bırakalım, son açıklamasına yani 30 Ağustos 2022 Salı günü söylediklerini hatırlayalım: “Şehirlerin kurtuluş yıldönümleri kutlanıyor. Kesinlikle karşıyım. 2 Mart’ta Rize kurtulmuş, kim diyor? Yok Erzurum şu (12) Mart’ta. Şehirlerin düşman işgalinden kurtuluşu diye bir şey yok, kutlama yapılmaz. ‘Ben esirdim, esareti bitti, ben köleydim’ diye ikrarda bulunulamaz. Tarihi zengin ve engin bir milletiz biz. Biz köklü bir devletiz. Zaferlerle dolu bizim tarihimiz İstanbul’un kurtuluşu 6 Ekim, kim demiş? İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki… 2 Mart’ta da aynı şey var. Ruslar çekildi gitti. Çarpışmadık, dövüşmedik, vuruşmadık ki... Tarihi doğru dürüst niye bilmiyoruz. Övünecek doğru dürüst tarihimiz varken kölelikten kurtulduğumuz tarihe niye bayram diyeceğiz? Fethettiğimiz tarihe bayram diyeceğiz.”
Ben bu zatın konuşmasına tek bir cümle ile yanıt vereceğim ve yorum yapma hakkını “SON MÜHÜR” gazetemizin siz değerli okurlarına bırakacağım. “İsmail Kahraman’ın bu söyleminin arkasında; ülkemizi emperyalist işgalci güçlerden kurtaran ilk TBMM Başkanı, ilk Cumhurbaşkanı ve kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ‘Kurtuluş Savaşı’nın tüm kahramanlarını yok saymak yatıyor.”
30 Ağustos nedir ve bu tarih Türkiye Cumhuriyeti için neyi ifade ediyor, onu da özetleyeyim. 30 Ağustos Zafer Bayramı; 26 Ağustos 1922 sabahı Dumlupınar’da Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün komutasındaki güçlerin Batı Anadolu’da sürmekte olan Yunan işgalini sona erdirmek ve tüm yurdu emperyalist işgalcilerden temizlemek için başlatılan, 18 Eylül 1922’de Yunanlıların Anadolu’yu terk etmeleriyle kazanılan bir zaferdir. Yukarıda adı geçen kişinin küçük yaşlarda beynine işlenen ve yaşamı boyunca sürdürdüğü yanlışlar değildir. Yazımı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe sırtlarında söylediği şu sözleri ile bitireceğim:
“Ben, size taarruz emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve başka kumandanlar geçebilir. Zafer, zafer benimdir diyebilenindir. Allah Türk Milleti’ni ve ordusunu koruyacaktır. Vakit tamam. İnşallah zafer bizimdir.”
Günümüz kutlu olsun. Sevgi ve saygılarımla...