Önce DSÖ’nün açılımını yapayım size. Çoğunuz biliyorsunuzdur ama yazımı okurken belleğinizde kalması için ben yine hatırlatayım; Dünya Sağlık Örgütü. Başlıktaki iddia DSÖ’ye ait. Yani bu örgüt 10 gün önce “Aspartam” diye adlandırılan, gıda ve sağlık sektörlerinin bildiği, ancak biz sade vatandaşların pek bilmediği “yapay” yani “kimyasal” tatlandırıcıyı insan sağlığına zararlı bir madde olarak ilan etti… DSÖ zararlı derken, insan sağlığının halen tam tedavisi uygulanamayan ve en korkunç hastalık olarak bilinen kansere neden olduğu da eklendi.
Bu açıklamayı sadece Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yapmadı, Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı da (IARC) Aspartam’ı ‘muhtemelen kanserojen’ olarak sınıflandırdı. IARC, aspartamın insanlarda kansere neden olmasıyla ilgili ‘sınırlı kanıta’ sahip olduğunu iddia etti. Sağlığına dikkat eden ve aldığı ürünlerdeki içerikleri kontrol eden kişiler “Aspartam hangi ürünlerde var?” sorusunun cevabı ile ilgili araştırmalar yapıyordur diye tahmin ediyorum. Aspartam için kabul edilebilir günlük tüketimin, vücut ağırlığı kilosu başına 40 mg olduğu da ifade edildi. Gelin şimdi aspartamı tanıyalım.
Bu madde ilk kez James M. Schlatter isimli bir kimyager tarafından 1965 yılında keşfedilmiş, ABD'de 1974'te kullanımının onaylanmasından sonra uzun süre güvenilirliği tartışma konusu olmuş. Schlatter, “Bu kimyasal tatlandırıcı aspartat ve fenil alanın aminoasitlerinden oluşmuş bir dipeptidin metil esteridir. Çay şekerinden 180 kat daha tatlıdır” diye bir açıklama yapmış.
DSÖ 14 Temmuz 2023 tarihinde özellikle “Diyet yapıyorum, şekerli ürünlerden kendimi koruyorum” diyen insanlarımıza bu kimyasallı ürünleri kullandıkları için zarar görebilecekleri konusunda uyarıda bulundu. “Diyet, sıfır şeker, sıfır ya da az kalori" diye etiketlenen ürünlere dikkat edilmesi gerektiğine işaret edildi. Bu arada Amerika Birleşik Devletleri’ndeki FDA (Food and Drug Administration) yani Gıda ve İlaç Dairesi bu maddenin yani aspartamın sağlığa zararlı olmadığını iddia etti.
Aspartam nedir, hangi ürünlerde bulunur, gelin uzmanların bu konuda aktardıklarına bir göz atalım. Uzmanlar bu yapay tatlandırıcı için “kimyasal” bir tatlandırıcıdır diye ısrar ediyor ve nerelerde kullanıldığını şöyle özetliyorlar: “Aspartam, 1980’lerden bu yana başta diyet içeceklerin çoğu olmak üzere, sakız, jelatin, fabrikasyon hazır dondurmalar, meyveli yoğurt ve süt ürünleri, meşrubat ve soğuk kutu içecekler, kahvaltılık gevrek ve hazır tatlılar, konserve meyveler ile ketçaplar, diş macunu ve öksürük damlası, çiğnenebilir vitaminler gibi ilaçlar ve diyabet hastalara verilen tüm gıdalar dahil olmak üzere çeşitli hazır yiyecek ve içecek ürünlerinde yaygın olarak kullanılıyor.” Demek ki aspartamlı ürünleri tüketmeden önce dikkatli olmamız aşırıya kaçmamız gerekiyormuş…
Ülkemizde tatlandırıcı olarak 80 yıldır daha çok pancardan üretilen şekerin kullanıldığını biliyoruz. Uzmanlar, fazlası insan sağlığına az da olsa zarar verebilir diye ifade edilmesine rağmen tatlandırıcılar içinde en sağlıklı olanının şeker pancarından yapılanıdır diyor. Geçtiğimiz haftalarda Sakarya Sivil Toplum Platformu (SASTOP) genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) sağlık risklerini görüştü. Nişasta bazlı şeker ve kimyasal tatlandırıcıların bilinen ve olası olumsuz etkileri tartışıldı. Ülkemizdeki tarım olanakları sayesinde şeker pancarından elde edilen şekerin kullanıldığı ifade edilerek bu durumun ciddi bir şans ve avantaj olduğu belirtildi. 1980’li yıllardan sonra da pancar şekerimizin yanında Amerika ve İngiltere’deki sanayi kuruluşlarının tahıl, mısır ve patates nişastalarından elde ettikleri glikoz şurubunun kullanıldığı ifade edildi. Ancak glikoz şurubu ve onunla yapılan ürünler vücuda alındığında ön etki olarak vücudun şeker dengesinin alt üst olduğu, hormonal sistemi bozduğu, fruktoz içerdiğinden insüline gerek kalmadan trigliserid ve yağlara hızlıca döndüğü, karaciğerin gereksiz yorulmasına sebep olduğu belirtildi. Bu nedenle mısırdan elde edilen şeker, tercih edilen bir şeker değildir. Sağlık, gıda ve endüstüriyel sektör temsilcileri bu gelişmeyi şöyle özetledi: “Mesele endüstriyel kullanıma gelince GDO’lu mısır şurubunun tatlandırma özelliği çok daha yüksek ve fiyatının da düşük olması yaygın bir kullanım alanı bulmaktadır…”
Son cümlem… DSÖ, IARC ve diyetisyenler; özellikle küçük çocuklar, hamileler ve yaşlıların sağlıklı alternatifler arasında doğal tatlandırıcılar olan stevia (şekerotu) veya bal gibi seçenekler ile taze meyveler gibi doğal şeker kaynaklarından elde edilen tatların tercih edilmesini öneriyorlar. Ben size tüm dünyada ve ülkemizde bu konuda dönen dolapları özetlemeye çalıştım. Yorumu artık sizlere bırakıyorum.
Sevgi ve saygılarımla…