Yazar Melih Arat’ın dediği gibi; ‘’Bazı yerler vardır, İstanbul'da Sultanahmet gibi, Çeşme'de Dalyan gibi; neden olduğu bilinmez, insana dinginlik ve huşu verir. Bazı yerler vardır, New York'ta Çin Mahallesi gibi, İzmir'de Kemeraltı gibi; koşuşturmacası bitmez.’’

Antik dönem İzmir''iyle, modern dönem İzmir''i arasında bir köprü olan ve günümüz İzmir'in çekirdeğini oluşturan Kemeraltı’nda alışverişten fazlası vardır. Baharat kokan, yapısını korumuş küçük dükkanların arasına sıkışmış kahveciler, çaycılar, lokantalar, gevrekçiler soluk alma duraklarıdır çarşının. Kızlarağası’nın eşsiz atmosferinde dostlarla bir kahve içmek, çarşıyı çevreleyen medeniyetlerin izlerini görebilmek Kemeraltı’nı bir alışveriş mekanı olmaktan çıkarır, en önemli turizm noktaları arasına taşır.

İzmir Kemeraltı semti, batıda Konak Pier Köprüsü ile doğuda Çankaya Kavşağı ve güneyde İkiçeşmelik Öğretmen Evinden aşağı Varyant ile Konak'ı bağlayan bir alanı kapsar. Anafartalar Caddesi ve Mezarlıkbaşı semtinden başlayarak deniz kıyısını da içine alan ve Konak Meydanı'na kadar ulaşan Kemeraltı Çarşısı, 1650–1670 yılları arasında kurulmuş.

1638 tarihli gravürlerde rastlandığı şekilde İzmir'in o dönemdeki yerleşim alanının ortasında, Hisar Cami'ne de adını veren Hisar'ın sağ tarafında bir iç liman bulunur. En açık şekilde Piri Reis'in Kitab-ı Bahriye'sindeki anlatımlarda rastladığımız limanın geçmişi, Roma İmparatorluğu'nun hakimiyet dönemlerine kadar uzanır.

Kemeraltı ise, liman girişini savunmak üzere inşa edilmiş bir kalenin varlığı ile ortaya çıkar. Limanın ağzında konumlanan ve 12. yy'da Bizanslılar tarafından kurulan İzmir Liman Kalesi, iç liman güvenliğini sağlamak hem de şehir savunmasında kilit oluşturması açısından önem taşır.

16. yy Osmanlı kaynaklarında ise ilk olarak "Kal'a-İzmir-i Cedid" (Yeni İzmir Kalesi) olarak karşımıza çıkan kale, sonraları ‘Ok Kalesi', ‘Liman Kalesi', ‘Hisar' ve ‘Soğan Kalesi' gibi adlar alır.

Hem kale, ama daha da önemsenmesi gereken şekilde iç liman, Kemeraltı'nın karakteristik özelliklerini de belirler. Örneğin Kemeraltı Çarşısı'nın yay biçiminde oluşu, Roma dönemindeki bu iç liman rıhtımına göre şekillenen bir yerleşimin izleri olarak görülür.

Tarihi boyunca pek çok kez doldurulmuş olan sahil şeridinde hep yeniden yerleşen bu yay biçimindeki çarşının yapı adaları da sokakları da onu takip eder. Ana caddeyi ışınsal olarak kesen sokaklar ise, çeşitli güzergahlarla Gazi Osman Paşa Bulvarı'na ulaşır. Kemeraltı'nın yürüyüş aksı üzerinde bulunan beş cami ise ışınsal akslar ile paralel sokakların kesişim noktalarında konumlanır. Şadırvanaltı Cami, Kestanepazarı Cami, Başdurak Cami ve Kemeraltı Cami, işte bu camiler...

Öte yandan yeni yerleşim alanları, dönemin en parlak ticaret noktalarından olan İzmir Limanı çevresinin de gelişmesini yönlendirir. Kale tarafından korunan limanın sağ kıyısında Frenk tüccarların dükkanları, limanın iç kısmında ise kervansaraylar bulunurmuş. İzmir'in batı ucunu, yani bir anlamda sonunu tanımladığı İpek Yolu'nu takip eden deve kervanlarıyla İzmir'e getirilen mallar, hanlara indirilir, Ceneviz tüccarları aracılığı ile limandan gemilere yüklenerek ihraç edilirmiş. Birçok tarihi mekanı kucaklayan İzmir'in ünlü Kemeraltı Çarşısı da işte tam olarak bu bölgede konumlanır.


TARİHİ KUCAKLAYAN ÇARŞI; KEMERALTI


İzmir’in ticari yaşamına canlılık katan Kemeraltı Çarşısı 16. yüzyıl’dan itibaren Doğu’dan ve Batı’dan gelen ürünlerin taşınmasında merkez olur. Dünyanın üstü açık sayılı çarşılarından biri olan Kemeraltı Çarşısı’nda, han, hamam, hazire, konak, cami, mescit, sinagog, sebil, şadırvan, çeşme, bedesten gibi tarihsel zenginliği, sayıları azalsa da zanaat kültürü örneklerini görmek halen mümkün.

Eskiden olduğu gibi günümüzde de Kemeraltı Çarşısı, İzmir’in en önemli alışveriş merkezi. Eskinin gizemli tonoz ve kubbeli dükkânlarının sayısı oldukça azalsa da modern iş merkezleri, mağazaları, sinemaları ve kafeteryaları ile sokakları günün her saati canlı, her türlü alışverişin yapılabileceği bir site görünümünde. 

"Dünyanın en eski çarşısı" unvanını taşıyan Tarihi Kemeraltı Çarşısı bugün, 270 hektarlık bir bölgede ve 230'u aşkın farklı işkolunda, 800.000 i aşkın değişik ürün çeşidi ile 14.000 işyerini, on binden fazla esnaf ve taciri barındırır. İzmir'in bütün kamu kurum ve kuruluşlarını kapsayan, ama aynı zamanda İzmir'in kültürel ve tarihi mirasının çoğunu içerisinde barındıran Çarşı, doğu ve batı pazarının İstanbul'dan sonra, en önemli bağlantı noktalarından biri. 

ESNAF LOKANTALARI

Kentin  ruhunu  ve  tarihsel getirilerini  en  iyi  yansıtan  yerlerden biri  olan  Kemeraltı Çarşısı’nın  esnaf lokantaları,  hem  İzmirlilerin hem  de  yurt  içi  ve  yurt  dışından gelen konukların  uğrak  yerlerinden.  Yöresel  lezzetlerin  en  iyi örneklerinin sunulduğu  esnaf  lokantalarında  sabahın  erken saatlerinde  hummalı  bir çalışma  başlar,  tencereler  kaynar.  Ege’ye  özgü otlardan yapılan  yemekler, İzmir’in vazgeçilmez lezzetleri zeytinyağlılar, Osmanlı’dan günümüze sofraların baş tacı et yemeklerinin her biri insanın iştahını kabartan görsel bir ziyafette hazırlanır ve tezgâhlarda yerini alır.  Öğle  saatlerinde  yoğun bir  kalabalığa  ev  sahipliği yapan lokantaların en bilinenleri, bir anlamda tarihe de tanıklık eder. 

HAVRA SOKAĞI

Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nın İkiçeşmelik tarafındaki girişinde bulunan Havra Sokağı, genellikle meyve, sebze, balık, peynir, turşu gibi yiyecek satın almak isteyenlerin uğrak yeri. Sokak, sağlı-sollu dizilmiş dükkanlar ve tezgahlardaki renklilikle beraber, kalabalık olması, daracık olması ve ıslak zeminiyle hatırlanır hep.

Dünyada kahvenin hayatı hızlandırdığına inanılırken, Türkiye’de kahvenin daha çok hayatın hızını kesen bir mola olduğunu düşünenler çoğunlukta. Kahve yalnız ya çalışma ortamında ya da evde kısa molaların aracı olurken dostla içilen kahveler biraz daha uzun molaların aracı haline dönüşür.

KIZLARAĞASI HANI 

Kemeraltı’nın en işlek mekânı olan Kızlarağası Hanı’nın avlusunda sakızlı lokumla servis edilen geleneksel Türk kahvesi, hasır tabureler üzerinde alışveriş yorgunluğunu atmak isteyenlerin ya da bilindik bir mekânda buluşarak alışverişe çıkacakların da uğrak yeri.

Araştırmacı Mühendis Ali Celal Çelebioğlu’nun İzmir İl Kültür Ve Turizm Müdürlüğü internet sitesindeki yazısında; İzmir Kemeraltı’nda Halim Ağa Çarşısı denilen yerde bulunan, 871- 906. Sokaklar ve Hisar Camisi ile çevrili olan Kızlarağası Hanı, Han kitabesinden öğrenildiğine göre, Darüssaade Ağası  Hacı Beşir Ağa tarafından 1743 yılında yaptırılmış. İzmir Liman Kalesi'nin hemen arkasında yer alan ve İzmir için önemli hanlarından biri olan yapının 1745 yılında tamamlandığından bahseder.

Osmanlı mimarisinin günümüze gelen, İzmir'deki nadir eserlerinden olan han, kesme taş, kaba yontma taş ve tuğladan yapılmış olup, dikdörtgen planlı, avlulu ve iki katlıdır. Hanın alt ve üst kattaki odaların açıldığı koridorlar beşik tonozlu, üst katta aynalı tonozludur. Hanın kuzey cephesi Bakır Bedesteni, güney cephesi de dükkânlarla kapatılmış. Hanın Hisar Camisi’ne bakan doğu cephesinde, üstte yedi altta da dokuz tane olmak üzere on altı penceresi bulunur. Bu pencereler dikdörtgen söveli ve demir parmaklıklarla örtülmüş. Pencere açıklıkları dışında kalan cephe bir sıra düzgün kesme taş, iki sıra tuğla hatılla örülmüş. Derzlerin bir bölümünün üzerine de geometrik süslemeler eklenmiş.

1993 yılında restore edilerek günümüzde turistik bir çarşı olarak hizmete giren Kızlarağası Hanı'nda çok çeşitli el sanatları ürünlerini, halıları, deri kıyafetleri ve çarpıcı hediyelik eşyaları bulabilir ve hanın tam ortasındaki açık çay bahçesinde mistik havayı içinize çekerek yorgunluğunuzu atabilirsiniz.

KEMERALTI’NDA BULUNAN TARİHİ HANLAR

Tarihi Abacıoğlu Hanı ise Kemeraltı'nın kalabalığı ve keşmekeşi içinde arka planda kalmış, fazla bilinmeyen, fakat kapısından içeri adım atıldığı anda doğal mimarisi ve huzur veren yapısıyla göze çarpar. Philippe Rotthier Avrupa mimarlık yarışmasında en iyi 30 mimari eser arasında yer alan han Kemeraltı'nda mutlaka görülmesi gereken yerler listesinin ilk sırasında yer alır. 

İzmir Kemeraltı’nda 914. Sokak’ta bulunan Mirkelamoğlu Hanı’nın kitabesi günümüze kadar gelemediğinden yapım tarihi kesin olarak bilinmemekte. Ancak mimari yapısından ve çevredeki diğer hanlarla bağlantısından ötürü 18. yüzyılın sonlarına doğru yapıldığı sanılmakta.

Düzgün kesme taş, kaba yontma taş ve tuğladan yapılmış olan han dikdörtgene yakın, simetrik olmayan bir plan düzenindedir. İzmir’de tamamı orijinal haliyle günümüze gelebilen Mirkelâmoğlu Hanı, iki katlı ve avlulu kuruluşuyla klasik Osmanlı şehir içi hanlarının tipik bir örneği. 

Kemeraltı denince hepimizin gözünde çeşmeler, hanlar, hamamlar, camiler, tarihi dokuyu korumuş birçok dükkân gelir.

Yaklaşık 15 bin dükkanın bulunduğu, 180 hektarlık alanıyla dünyanın en büyük açık hava çarşılarından Kemeraltı her gidişimizde yeni renkleriyle bizi şaşırtmaya devam eder. 

Tarık Dursun K.’nın eski Kemeraltı’na özlemini aktardığı satırlar ise yazımızın son cümleleri olsun; …Hepimiz hatıralar kadar uzun ömürlü ve temizdik. Hatırlıyorum… Yangın Yokuşuna varana dek bütün arka sokaklar aile evleriydi.  Bir odada herkesin yaşadığı evler. Dostluklar, yoksulluklar, dayanışmalar, susam yağında pişen, pamuk yumuşaklığındaki lokmalar, her ölünün ardından gözyaşı yerine dökülen irmik helvaları, ıspanaklı boyozlar, tava yumurtaları, fırında ayvalar…Bunları ne unuttum ne bir şey. Hatırlıyorum ve asla unutmuş olamam. Çünkü bir Kemeraltı vardı o Kemeraltı yine var. Çünkü o bizim Kemeraltımızdır…”