EYVALLAH AHBAP…
"İnsan ne olmak ister?
Hiç kepçe olmak ister mi?
Şu an olsam keşke.
Tek tek enkazların üzerini açsam"
Haluk Levent (Ahbap Platformu Kurucusu)
Kaçımız kepçe olmak istedi hayatımızda? Zengin olmak isteyen, nam paye ün isteyen, yatlar katlar isteyen çok da ‘kepçe’ olmak isteyen var mı?
HELAL AHBAP
Kepçe olamadın belki ama kurumaya yüz tutturulan,
çorak, kurak ve uzak bırakılmış
gönül bahçelerimize kepçe oldun ahbap
belli ki türkülerden el aldın
belli ki anadolu’dan
belli ki Yunus’tan Veysel’den neşet’ten fışkırdın
sen akdeniz akşamlarında,
kol kola, sımsıcak istedin ya insanları
işte duyduk, işte duydular, duyuyorlar işte
zorda darda duyduk çığlığındaki böğürtülü aşkı
inandık milyonlarca
Barış kadar, Mahsuni kadar Mevlana kadar gayıl olduk sana
Kepçe olamadın belki ama kurumaya yüz tutturulan,
çorak, kurak ve uzak bırakılmış
gönül bahçelerimize kepçe oldun ahbap
kibrini çöplüklerde bulduk paramparça
ya hırsın nerde senin çoktandır kayıp
yakıp külünü mü savurdun rüzgarlara acep
atandan mı gelir bu edep
soyundan mı
ananın huyundan babanın boyundan mı
Kepçe olamadın belki ama kurumaya yüz tutturulan,
çorak, kurak ve uzak bırakılmış
gönül bahçelerimize kepçe oldun ahbap
sen bir ozansın gönüllere kurulan
sen zaten kepçesin anadolu bir kazan
duvaryıkansın hem de oyunbozan
karıştır, kaynaştır bizi ey ozan
hadi yeniden uzat uslaştır bizi
çomağını sok, sok kötünün tekerine
Kepçe olamadın belki ama kurumaya yüz tutturulan,
çorak, kurak ve uzak bırakılmış
gönül bahçelerimize kepçe oldun ahbap
Helal Ahbap
Var ol Ahbap
Sağol, eyvallah Ahbap
Başka toplumları bilmediğim için söylüyorum: Genlerinde ve geçmişlerinde göçebelik arketipi baskın olan Türkler, zor durumlarda ‘kahraman / lider’ çıkarmayı bilen bir toplumdur. Kahramanları yaratan zorluklardır. Yığınlar dar zamanlarda kendilerine altında toplanacakları bir bayrak arama güdüsüyle kımıldanır. Bu kımıldanma iyi ya da kötü niyetliler tarafından kullanılmaya müsaittir.
Bu durum aslında sosyolojik (daha çok da sosyal psikolojik) bir olgudur: Hitler’i yaratan da Atatürk’ü yaratan da olgudur. Kahramanın gerçek niyetiyle sonuç iyi yada kötü olarak şekillenir.
Türklerdeki göçebelik ruhunun ve inanış olarak da birgün bu dünyadan da göçeceklerine dair olan inançları onları hırstan, (diğerlerini sömürerek, aldatarak vs) sahip olma’dan uzak tutar. Türkler, ‘topraktan gelip toprağa gideceklerini, kefenin cebi olmadığını söyleyerek’ büyütürler çocuklarını. Bunu türklerinde masallarında söylerler. ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ diyen türklerin kutsal kitabıdır.
Şimdi komşularımız aç, açık ve enkazlar altında can pazarındalar.
Şİmdi emperyalizmin bize unutturtuğu ‘Kefenin cebi yok’larımızı, ‘‘üç günlük fani’ dünyayı hatılama zamanı.
Şimdi tok yatmama ya da hiç yatmama zamanı…
Depremden kaynaklanan yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Kurumların ve insanların üstün gayretlerini görüyoruz.
Haluk Levent’nin başını çektiği Ahbap hareketinin başlattığı kampanyaya gösterilen yoğun ilgi sosyolojik olarak farklı mesajların kodlarını taşıyor.
Bu mesajlar şunlardır:
Şimdi toplanma zamanıdır… Bireysellikleri, hırsları bırakıp, dayanışma zamanıdır.
Ahbap Platformu sivil toplanma alanlarımızdan biridir.
Ahbap, farklı görüşten insanları bir potada toplayabimiştir. Bundan anlaşılan şudur ki, halk ‘bağımsız, adil, sağduyulu ve samimi’ örgütlenmelere daha kolay güvenebilmektedir. .
Nasıl Kurtuluş Savaşında kuvay-i milliye, devlet kendini toparlayıncaya kadar sivil güç olarak düşmana karşı savaştıysa, Ahbap’ın rolü de şimdi öyledir.
Halk bir kahraman yaratıyor. ‘Benim’ demeyen, ‘Hepimiz insanız’ sözünü ‘Hepimiz Ahbap’ız şeklinde söyleyen bir kahramanlı hareketi yaratmış durumdayız.
Ben değil, ‘biz’, diyen , Yunus misal “İkilikten usandım birlik hanına kandım” diyen; bunu derken de samimiyetini gösteren Ahbap Hareketinin yığınları cezbeden, harekete bu misyonu veren güdüsü, toplumun uzlaştığı doğal bir sivil oluşum olmasındandır.
Haluk Levent’in uzlaştırmacı kimliğini çoğumuz biliyor. Örneğin, Migros ile işçiler arasındaki krizi Ahbap adına çözmüştü. Bu bize ‘işverene sövmenin’, işçinin yanında olmak’ anlamına gelmediğini de göstermiştir.
Birçokları Haluk Levent’i bir ‘Uzlaştırmacı’ olarak görse/ansa da bence o bir ‘USLAŞTIRICI’dır…
Us, akıl demektir. Eski türkçede us “idrak, iyiyle kötüyü ayırma yetisi”dir.
Haluk Levent ‘akılla iyiyi kötüyü ayırma meselesini’ gündeme taşıyıp makul olana doğru bir hareket içinde.
Bu konuyu daha da yazacağım ama Ahbap’ın yükselen gücü ve etkisinin sosyolojik sırrını bir tespit olarak şuraya koyayım bi:
Haluk Levent bir halk ozanı sezisiyle etkili, birleştirici bir dil oluşturdu. Ussal olduğu için inkar edilemeyen, akil olduğu için de kabul gören bir dil bu. O içindeki Anadolu kokan sesiyle ‘Haydi Ahbap’ dedi herkese. Bu güzel, samimi ‘ haydi’ bugün, bu dar günlerde daha çok duyuldu. Toplumun her kesiminden bu çağrıya kulak verenler oldu. Halk bir kez daha kahraman yaratıyor: AHBAPLAR…
Ahbaplar hareketi doğal bir harekettir. Kökü dışarda olmayan, satın alınamamış genç ruhların inandığı bir iyilik, bir fayda hareketi. Haluk Levent, hali hazırda anadolunun kadim ‘nefeslerinden’ beslenen edep ve etiği ile gençlerin ‘dinamizmini’ ile yetişkinlerin ‘birikim ve deneyimi’ derleyip toparlayan bir aurayı ve dirimi (yaşama enerjisini) yakalamış görüyor: AHBAPLAR; eski kuşaklarla, suni/uyduruk X-Y-Z yo alfa beta kuşakları arasındaki ‘kuşak çatışmasını toplumsal birlik adına’ neredeyse sıfırlama iksinini/formülünü/ dilini yaratma potansiyelini göstermiş durumda. ‘yoketme yerine varetme, öldürmek yerine oldurma’ misyonuna hergün daha çok insan inanıyor.
Şimdi bu enerji ve sinerjiyi kıskanacak, tehdit görecek iç ve dış güçler olacak. Dirim ve birlik her zaman, kötü niyetlilerin düşmanı olmuştur. Ahbap Felsefesini ileri sürdüğü ve koyduğu değerler adına sürdürmemiz lazım… Bu hareket, kökü dışarda olmayan, geleceğimizle ilgili samimi derdi olan her insan, her kurumca sahiplenmeli, diye düşünüyorum.
Eskiden beri sempati duyduğum, beğeniyle izlediğim, öğrencilerine adından bahsettiğim Ahbap’a ben de nazicaze katkıda bulunmak ve hakdersem de ben de bir Ahbap olmak istiyorum. Öncelikle onlarla ilgili iyi niyet ve tespitlerimi paylaştım. (Biliyorum ki ‘meyve veren ağaç’ misali taşlanacaklardır da.)
Bölgedeki çocuklara psikososyal destek vermeye giden tiyatrocu arkadaşlarıma gücüm yettiğince katkı yaptım ama maaşımı alınca hem Kızılay’a ve hem de Ahbap’ın depremzedelere yaptıkları katkıya ben de tuzumu katacağım. Bir yolunu bulursam da Ahbap adına çocuklara psikolojik danışman olarak psikososyal destek, bir meddah olarak da ,gençlere ve yetişkinlere sanatsal destek vermenin yolları arayacağım.
Şu da var ki; Ahbap ile devleti kıyaslamak, devletin gayretini güvenini sorgulamak ve sorgulatmaktan kimse bir fayda edemez, bence hatadır da... Ahbap Sivil Toplumculuğun bir başarısıdır ki çağdaş sistemler ve devletler uzun zamandır zaten bunun gayreti içindedir. Ahbap'a olan ilgi ve güvenle devlete olan güveni karşı karşıya getirmek, kimlerin 'ekmeğine yağ sürer' sormak lazım.
Siz hiç kepçe olmak istediniz mi? Haluk Levent istemiş işte.
Ben de bu isteğe ‘nefes’ olmak istedim. Hepsi bu...
Meddah Ümit Görgülü
https://ahbap.org/