Yazın en sıcak günlerini yaşadığımız Temmuz ayındayız. Küresel iklim değişiklikleri nedeniyle adeta kavruluyoruz. Kurban Bayramı’nda sofraların vazgeçilmezi kavurmadır. Bu aralar Google amcaya “En yumuşak kavurma nasıl yapılır?” şeklinde sorular sorulmakta… Detaylarına az sonra geleceğiz.

ÖZEL GÜNLERİ ATLAMAYIN…  

Temmuz ayında çok özel günler var. 01 Temmuz Kabotaj Bayramı, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü, 24 Temmuz Lozan Antlaşması, Basın Bayramı gibi günler dışında ilginç yeme içme günleri  de var.  07 Temmuz Çikolata Günü, 13 Temmuz Patates Kızartması Günü, 14 Temmuz Dünya Kebap Günü, 19 Temmuz Dondurma Günü, 21 Temmuz Abur Cubur Günü, 24 Temmuz Tekila Günü, 30 Temmuz Cheesecake Günü bu biraz kilo alacağız galiba… 19 Temmuz Fenerbahçeliler Günü, 17 Temmuz Emoji günleri de unutulmamalı… 06 Temmuz’da bir sizi öptüyse nedeni Dünya Öpüşme Günüdür. 05 Temmuz’da bikini günüydü. İnsanlar bikini ile şehir merkezinde dolaşabilir. Bu ilginç günler özellikle konuk sıkıntısı çeken yapımcılar için bulunmaz bir nimettir. Ayrıca sevdiceğinize küçük sürprizler yapabileceğiniz fırsatlardır. Bir paket çikolataya kim hayır der ki! Çikolata mutluluk kaynağıdır.   

GAZETECİLER MUTSUZ…

Bizim günümüz olan 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı’na yine belirsizliklerle giriyoruz. Geçen yıl tasarruf genelgesiyle gelirleri düşen basın sektörü şimdi de değişecek basın yasası ile uğraşıyor. Yasa sonucunda birçok gazeteci işsiz kalabilir. Radyo ve televizyonlarda zor durumda… Ulusal televizyon ile yerel televizyon aynı uydu bedelini ödüyor ama gelirler aynı değil. İzmir’de maalesef bir televizyon yok. Olanlar zor ayakta duruyor. Meclisin bu ay tatile girmesi ile Eylül ayında tekrar komisyonda değerlendirilecek, gazetecilerden görüş alınacak belki. Tasarıda internet medyasının basın ilandan reklam almasının yolu açılıyor ancak özgür basından uzaklaşılması anlamına gelen bir çok maddede var. Bir şekilde susturulmaya çalışılıyor. Gün geçtikçe basılı gazete yerini dijital gazeteye bırakıyor. Ama içinde bulunmama rağmen, internet medyasına çok ısındığım söylenemez ben biraz eski kafalıyım galiba o koku bambaşka… Geçen gün İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin eğitiminde, hocamız Dr. Alper Gedik’e Son Mühür’ü götürdüğümde önce koklayıp “Bu kokuyu özlemişim” demesi beni çok duygulandırdı… Matbaaya gidip gazeteyi almak, o matbaa kokusu, benim için fırından yeni çıkan ekmek kokusu gibi… İlmik ilmik dokumak her harfe ayrı özen göstermek ama zaman değişiyor. İnternet medyası geliştikçe basılı gazete bitme noktasına geldi. Oysa…

BİR EKMEK BİR GAZETE…

Küçükken evimize mutlaka bir gazete alırdık. Dedemle sofrada kahvaltı keyfimize gazeteyi katık ederdik. Babaannemin yaptığı yumurtaya ekmek banarken bazen gazetede girerdi. Hürriyet alırdık. O zaman Hürriyet, basının amiral gemisiydi. Patronlarında gazeteci olduğu zamanlar…  Babaannem kelebek nerede diye sorduğunda camdan uçtu diyemezsin o kadın eki Kelebek’i soruyordur. Gazetede haberler bitince bulmacası, köşe yazıları ve ayrıntıları okunmak için bizle dükkana gelir. Öğlen saatlerinde yandaki kuruyemişçinin Güneş’i ile değiştirilir. Berber Osman’dan gelen Günaydın, Bulvar, Tan gibi daha sabun köpüğü haberlerin yer aldığı gazetelere şöyle bir bakılır. Cumartesi, dedem pek dükkana gelmez, gazetelerinde özel ekleri olur. Amcamla bütün gazeteleri alırız. Okur, mizah eklerine bol bol güler sevdiğim haberleri keser biriktirirdim. Gazete sadece hayatımızı geliştirip, farklı bakış açılarına sahip olmamızı değil yaşamımızı kolaylaştıran bir araçtır. Bir gazete ile birçok şey yapılabilir.

GAZETENİN FAYDALARI…

Kuponlar kesilir bir sürü eşyaya sahip olunur. Bir dönem televizyon bile verilmişti. Sabah gazetesi ilk çıktığı yıllarda bu promosyon çalışması artmış insanlar tüm mutfak malzemelerini kuponla almıştı. Kuponlar kesilince gazete dörde bölünür,  paket kağıdı gibi kullanılırdı. Manav Ahmet ağabeye kese kağıdı yapar harçlığımızı çıkarırdık. İki kuyruklu muhteşem uçurtmaları da gazete kağıdından yapardık. Gazeteyi sıcak suda eritip, beyaz tutkalla karıştırarak masklar, heykeller yaratırdık... Mükemmel bir temizlik aracıdır, dükkanın camlarını bezle değil gazete ile silerdik lekesiz pırıl pırıl bir vitrine kavuşurduk. Maça gittiğimizde okunmuş gazeteyi yarı fiyatına alır. Okuyup minder yapar ya da şapkamız olurdu. Geçen gün Karabağlar Halk Eğitim Merkezi defilesinde mankenin üzerinde gazeteden yapılmış elbisesini görünce ayakta alkışlamışım. Çocukken amcam ve tayfası ile kovboyculuk oynarken, Kızılderili kıyafetleri gazeteden oluşurdu. Silah ve kılıç yapardık. Yeni doğan bebeğin ilerde bakması için o günün gazetelerini almak arşivlemek de çok güzel bir hediyedir.” İleride, gör bak sen doğunca dünya nasıldı?” deriz. Öğlen yemek yerken sofra bezimiz olur hem yer hem bilgimizi arttırırdık. Badana yaparken yerlere serilir halıya boya damlaması engellenirdi.  Sobayı tutuşturmak için gazete küçük parçalara ayrılır ince odunların arasına serpiştirilirdi. Çeyize kaldırılacak eşyalar kırılmasın diye gazeteye sarılırdı. Ayakkabılar, çantalar modeli bozulmasın diye içi gazete parçaları ile doldurulur. Yerler silindikten sonra çamur olmasın diye gazete serilir. Pilav demlensin diye gazete kağıdı kapağın altına konur. Ev taşınırken bardaklar gazeteye sarılır. Dolapların içine gazete serilir. Külah yapılır içine çiğdem konur kordona çıkılır kabuklarına da bir başka külah ev sahipliği yapar. Sahilde içilen meşrubat gazeteye sarılır. Hem içilir hem de dertleşilir. Evde can dostlarımıza minder olur. Bazen yelpaze bazen de sinek kovucu olur. Bekar evinde perde yerine geçerdi. Camda spor sayfalarını okumak ayrı bir keyifti. Anahtar deliği, kapı aralıkları gazete ile kapatılır. Kısaca gazete haberdar etme dışında daha birçok derde derman olur. Yani her eve gazete girmeli…

BAYRAM GAZETESİ…

Sabah Gazetesi’nin muhalefetine kadar Cemiyet,  Bayram Gazetesi çıkarırdı. Alışkanlığınız olan gazetelerden uzak olsa da faydaları aynıydı. Sabah gazetesi değişik isimlerle bayramda çıkınca diğer bayram tüm gazeteler çıkarken bir daha Bayram gazetesi çıkmadı.

KURBAN BAYRAMI…

Kurban Bayramı benim için Armutlu demek… Arifeden bir gün önce Erciyas ailesi Armutlu’ya  kaplıcalara giderdi. Babamın amcaları, amcaoğulları, dedemler, halamlar 4- 5 aile olurduk. Neredeyse hamamı kapatırdık. Sabah kaplıcalar, öğlen halam, Ramuş eniştem ve amcamla dağa tırmanış. Akşam ateş başında hep beraber oynanan oyunlar…  Söylenen şarkılar… Ne keyifli günlerdi. Güliz ile çokoprens yemek de bir Armutlu ritüeliydi. Bayramın ilk günü törenle kurban kesilir dağıtılırdı. Bize bir parça kavurma için yarılır, sabah kahvaltıda, öğlen çeşitli şekillerde (tabakta, ekmek arası,… ) yenilirdi. Anılarınızı süsleyecek nice mutlu bayramlara… 

Radyo Ege’de;  13 Temmuz’da bir yaş daha gençleşecek Kraliçemiz, Minik Serçemiz, Sezen söylüyor. Nice yıllara Kraliçem… “Tutuklu” Gazeteci dostlarımıza gelsin…  Ben sende tutuklu kaldım/ Kendi hayatımdan çaldım/ Yedi cihan dolandım/ Bana mısın demiyor

DAİMA GÜLÜMSEYİN…