Bugün hiç yazmak istemeyeceğim ve tekrarının olmasını asla istemeyeceğim bir şeyi yazıyorum "kadın cinayetleri". Nasıl başlamalıyım, ne demeliyim, sakinliğimi nasıl koruyabilirim, nasıl kelimelere dökebilirim ya da yaşadığım korkuyu nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama tek bildiğim bir şey var, "TÜRKİYE DE KADINLAR ÖLÜYOR" anlamak istemeyen, kulaklarını tıkayan insan sayısı çok fazla ama bu sessizliğin sorumluluğu da onların omuzlarında. Tekrar söylüyorum "TÜRKİYE DE KADINLAR ÖLÜYOR".
Türkiye’de her gün bir başka kadının ölüm haberine uyanıyoruz. Her sabah biraz daha acı, biraz daha hüzün doluyor içimize. Artık dayanılmaz bir hal aldı.
Gerçekler tokat gibi
Bu ülkede her köşe başına bir çiçek bırakacak olsak bir kadının mezarına denk geliriz. Evet, bu kadar çok kadın öldürüldü. Bu cümlenin ağırlığının farkında mısınız? Ben farkındayım ve bu acıyı iliklerime kadar hissediyorum. Şarkıcı Şanışer’in yıllar önce söylediği gibi; ‘’Sesini çıkarmadın yani suçlusun, çünkü iki gün üzülüp sonra gözündeki nehri kuruttun, salınan katillerin aldığı canlar geri gelmeyecekler.” O kadar doğru ki. Gerçekler acı…
Gençliğinin baharında
Daha birkaç gün önce yaşanan bir başka vahşetten bahsetmek istiyorum. 19 yaşında olan bir genç, iki genç kızı öldürdü. Bu bir cinayetten fazlası. Bu katilin hastane kayıtlarının olduğu, psikolojisinin bozuk olduğu biliniyordu. Kızlardan bir tanesini 5 yıl boyunca taciz ediyormuş ve diğer öldürdüğü kız ise sevgilisiymiş. Peki ya herkese soruyorum, yaşanan bu felaketlere kulaklarını tıkayanlara da soruyorum. Bu katil neden tedavi edilmedi? Ailesi, tanıdıkları, eşi dostu, devlet neden bu çocuğu tedavi etmedi?
Neden canice hislerle 2 gencecik, gençliklerinin baharında olan 2 kızımızı hayattan kopardı? Yine soruyorum bu katil neden 5 yıl boyunca kızımızı taciz etti? Neden kimse korumadı? Peki sevgilisi olan diğer kız? O gencecik kıza kimse anlatmadı mı? Neden kimse uzak tutmadı? Gencecik kızımıza, kimse hasta ruhundan bahsetmedi mi? Neden kimse gerekli önemleri almadı!
Son olsun!
Biliyorum Türkiye de ilk defa kadın öldürülmedi, artık son olsun… Biz kadınlar korunmak istemiyoruz, bizler caydırıcı cezalar istiyoruz. Caydırıcı cezalar olmadıkça tacizciler ve katiller cesaret buluyor. Erkeklerin bizden uzak durmalarını, yaşamımıza müdahale etmemelerini istiyoruz. Bu bile yeter. Erkekler kadar bizimde hakkımız. Sokaklarda güvenle yürümek, hayatımızı korkusuzca yaşamak, istediğimiz saatte dışarı çıkmak ve istediğimizi giyebilmek. En az erkekler kadar bizimde hakkımız!
Fırsatçılık da bir vahşet
Bu acı yetmezmiş gibi fırsatçılar da devreye giriyor. Türkiye’de biber gazı almak zorunda kalan kadınların bu zorunlulukları üzerinden kazanç sağlamak isteyenler fiyatları astronomik rakamlara çıkarıyorlar. Kadınların kendini savunma aracı olan biber gazının fiyatı bir gecede 80 TL’den 600 TL’ye çıkarıldı. Ya sizler Türkiye'de yaşamıyor musunuz? Bu vatanın, bu milletin evladı değil misiniz? Siz içimizdeki hain misiniz? Keşke biber gazına ihtiyaç duymasak, ama zorundayız ve siz fırsatçılar fiyatları uyguna satmak yerine yükseltiyorsunuz. Akla, vicdana sığar gibi değil…
KADES: Kadınlar neden bu uygulamaya muhtaç?
Son olarak KADES’ten bahsetmek istiyorum. ‘’KADES, eşinden veya bir başkasından şiddet gören kadınların acil ihbar yapabileceği bir uygulama.’’ Son verilere göre; 6 milyon 597 binden fazla kadın bu uygulamayı telefonlarına indirmiş. Neden? Kadınlar güvende olmadıkları için. Neden bu kadar çok kadın KADES kullanmak zorunda kalıyor? Çünkü sokaklar, evler, iş yerleri bizim için güvenli değil. Bu bir çözüm mü? Biz kadınları el üstünde tutmaktan bahsederken, tabutlarını kastetmiyorduk! Bence siz oturun bu konuyu enine, boyuna, uzunca düşünün sonra da bir sonuca varıp çözüme kavuşturun.
Ben güvende değilim, sokakta herhangi bir kadını çevirip sorsak eminim o da güvende değildir, hiçbir kadın, hiçbir çocuk güvende değil. Bir sabaha daha kadın cinayetliyle uyanmak istemiyoruz, caydırıcı cezalar istiyoruz. Tekrar görüşünceye dek hoşça kalın ve kimsenin başına gelmemesi temennimle, kendinizi koruyun...