Yepyeni bir gün başladı. Çoğu evde tatlı bir telaş var. Çocuklar geleceklerini belirleyecek sınava girecekler. Uzmanlar uyarılarını yaptı. Kaçta kalkacaklar? Ne yiyecekler? Nasıl okula ulaşacaklar? Tercihler neler? İyi bir uyku sonrası hafif bir kahvaltı yapılacak... Bazı evlerde okunmuş pirinç yutturuldu. Kutsal kaseden su içirildi. Babaanne, anneanne hatim indirdi. Zihin açıklığı dilendi yaradandan... Çalışmayan öğrenciye Allah bir şey yapmıyor ama umut kesilmez. Üç harfli sınavlara girecek çocuklarımız... YKS... TYT... AYT... YDT... Zaman zaman harfler değişiyor ama sonuç aynı... Saat 10.15'de start verilecek ve koşu başlayacak. Bazı öğrenciler startta kalarak yarışı baştan kaybedecek. Sınava 30 dakika önce gelin denilmişti. Geç kalan giremeyecek. Ardam da sınavda... Kraliçemizin oğlu Yiğit de giriyor. Bugün ve yarın bir kaç oturum ile sınav yapılacak... Öğrenciler sınıfta ter dökecek, veliler bahçede...Hava yağmurlu, zemin sınava uygun... Tüm öğrencilere başarılar diliyorum... Ancak bu sınav final değil. Kazanamayanlar umutsuzluğa kapılmamalı... Daha çok çalışarak tekrar sınava girmeli... Unutmayın Edison ampulü bulana kadar birçok deneme yaparak ampule gitmeyen yolları keşfetmiş... Lincoln başkan olana kadar başarısızlıklara imza atmış. Einstein... Çehov'un dediği gibi "Bizi çalışmak kurtarır" Ya da ninelerimizin duası... Bu sınavda yapacağınız 4 yanlış 1 doğruyu götürecek ama önemli olan hayatınızda hata yapmamanız... Başarısız olmaktan korkmayın!
ANILAR...
34 yıl önce, yedi tepeli şehrimde sınava girmiştim. Dualı kaseden su içmeme, değil pirinç, dua okunmuş pilav yememe rağmen ilk denememde başarılı olamamıştım. Yılmamış, Bakırköy Uğur Dershanesi'ne kaydımı yaptırmıştım. Amcamın kankası İlhan ağabeyim burslu okutmuştu. Hem Singer mağazamızda çalışıyor hem de her gün öğlen Bakırköy'e gidiyordum. Tren ya da minibüsle... Keyifliydi... Minibüste ilginç bir tesadüfle tanıştığım, dersanenin yan sınıfında okuyan kız hayatımı değiştirdi. İlk aşk, ilk dans... Arada eğitim... Yeşil gözlerde kaybolurken test çözmeye çalışıyordum. O zaman üç harfliler ÖSS ve ÖYS olarak tanımlanıyordu. İzmir'i kazandım. Yeşil gözlü Papatyamdan ayrılıp, bundan sonra kopamayacağım İzmir maceram da başladı. Yeşil gözlü kızı çabuk unutup, toprak gözlü, siyah gözlüklü, daima gülümseyen, kurabiyeli, kara kedim, karanfilim hayatımın anlamı oldu. Üniversite bitince yollarımız birleşti... Üniversite hem eğitim hem de sosyalleşme kurumu... Çevreye duyarlı gençler yetiştiren eğitimcilere teşekkürler... Yolunuz açık olsun çocuklar...
ÇEDES...
Çevreme duyarlıyım, değerlerime sahip çıkıyorum... Ne kadar güzel... Çok masum bir slogan değil mi? Projenin içinde okullara manevi danışman adı altında imam atayarak, değerler eğitimi verilmesi planlanıyor. Okullarda din ve ahlak öğretmenleri ya da psikolojik danışmanlar yokmuş gibi... Bu konuyu sivil toplum kuruluşları, eğitim sendikaları bir araya gelerek protesto edip basın açıklamasında bulundular. Okullar çocuklarımızı emanet ettiğimiz yerler... Ben çocuğuma din ağırlıklı bir eğitim vermek istiyorsam İmam Hatip okulları var oraya gönderirim. Bu tür davranışlar gençleri daha çok dinden soğutan davranışlar... Bu baskılar nedeniyle deist ya da ateist bir gençlik oluşuyor. Bazı konularda zorlama yapmak yerine çocuklarımızı serbest bıraksak çok daha iyi sonuçlar alabiliriz. Bir kez daha düşünerek bu projeden vazgeçilmeli... Bir de kız ve erkeklerin ayrı ayrı sınıflarda okuması hatta okullarında ayrılması konusu gündeme getirilmeye çalışılıyor. Bu sadece bir söylenti olduğuna inanmak istiyorum. Toplumda kadına şiddetin arttığı günümüzde ayrı okullar bu tür saygısız ve seviyesiz davranışları arttırabilir.
FESTİVAL ZAMANI...
Uluslararası Müzik ve Film Festivalimiz dopdolu bir programla başladı. Ayrıntılar Pazartesi SON MÜHÜR TV’de... Festivalin yönetmeni Vecdi Sayar, Ayşegül Koç'un konuğu olacak... Yazın gelmesi ile festivaller ardı ardına geliyor. Bayındır'da Kiraz Festivali, kiraz güzeli seçecek... Bir kiraz mevsimine kavuştuk. Kemalpaşa ve Buca da renkli görüntüler yaşadık. Sıra Bayındır'da...
ESNAFIN BABASI...
Geçen hafta sonu Esnaf yeni başkanına kavuştu. Oldukça çekişmeli ve gergin geçen olağanüstü kongrenin galibi Yalçın Ata oldu. Uzun süre çalışılmış seçimin yapıldığı Kaya Termal otele giden yollar Ata afişleri ile süslenmişti. Yıllardır başkanlığı sürdüren Zekeriya Mutlu CHP çağrısı ile istifa edip milletvekili adayı olmuştu. Ancak listede yer verilmedi. Verilen söz tutulmadı. Yasa gereği tekrar başkanlığa dönülmedi seçime gidildi. Bu arada vekaleten Birliği yöneten Selehattin Arslan'ın açılış konuşması sonrası adaylar son sözlerini söyledi. Ata çok tutuktu. Mutlu bu durumdan mutlu olarak öyle bir konuşma yaptı ki herkes etkilendi. Seçmenden CHP'ye cevap vererek başkanına sahip çıkması istedi. Birçok kişi Mutlu yeniden başkan diye düşündü. Ata ve ekibi kendinden emindi. Değişimin kararı verilmişti. Konuşmalar pek etkili olmadı. 128 oda, 1032 oy hakkı ile seçim sonucunda, 50 oy farkla ipi Ata göğüsledi. Mutlu 'Buraya kadarmış. Bundan sonra birlik olup yeni başkanı kutlamalıyız' diyerek. Ata'yı tebrik etti. Yeni başkan gözyaşlarını tutamadı. Aylarca süren çaba ile yapamazsınız denileni başarmıştı. Bir imparatorluk devrildi adeta... Seçim sonrası Arslan, Ata'ya başkanlığı devretti. Şimdi yeni dönem... Yalçın Başkan birçok proje hazırladı. Teker teker onları uygulayacak... Yeni dönem zor şartlarda eve ekmek götürmeye çalışan esnaf için hayırlı olsun! Ata'nın il sözü "Ekmeği büyütmeye geldim" oldu. Başaracağına inanıyorum. Zekeriya Başkanıma da bugüne kadar yaptıkları için teşekkürler... Her iki başkanında Babalar Günü kutlu olsun....
BABALAR GÜNÜ...
Baba... Genelde ilk söylediğimiz söz... Evimizin Çınarı... Gölgesine sığındığımız... Bizi kötülüklerden koruyan kahramanımız... Yoldaşımız... Genelde son duyanımız ama çözüm getirenimiz... Babam... İyi ki varsın... Dedem nur içinde yat... Öğrendiklerim baştacı oldu hep... Amcam... Arkadaşım, kankam, hoşgörüyü ve sevgiyi öğretenim... Babalık yapanlar... Bakioğlu, Yaraş, Gürel, Özveren, Büge, Subaş, Karabel, Yardımoğlu, Ayçil... İş ahlakı ve disiplinini öğrettiniz... Teşekkürler... Öğrendiklerimle iki delikanlı yetiştirmeye çalıştım... Tuncam, Ardam... Babalar Günümüz kutlu olsun. Bu arada (Bülent Sönmez'e de teşekkür etmeyi unutmamam lazım. Zamanında prim kesintileri için çok kızmıştım ama en büyük babalığı o yatmış sayesinde iyi bir emeklilik hayatım var. Bu büyük bir ders oldu. Öğrendim... Bu gün kötü gelen yarın iyiliğimiz içinmiş.)
AÇIN RADYONUZUN SESİNİ...
Aslında Attila İlhan şiirinden bestelenmiş bir şarkı çalacaktık. Usta 98 yaşında... 'O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız...' Ama geçen gün Star Tv'de Seda ablama takıldım. Gece yarısı uyuklarken, bir kadın Yıldız Tilbe'nin bir şarkısını katlediyordu. Üstelik şarkının nakarat yerinde bir saniye boşluk vardı. "Kara kuru bir şeyim, ne eşim ne emsalim
Seni sarayım bana, doya doya...... Sen içimin aynası..." O sırada uykuya mı dalıyordum yoksa... Kalktım gözlerimi ekrana kilitledim. Bu da olmuştu... Şarkıya sansür uygulanmış... Sevişelim kelimesi söylenmiyordu. Kişileri evlendirmeye çalışan bir programda sevişme kelimesi yasak... Nerede 'Savaşma seviş'? Nasıl bir toplum oluyoruz? Sevmek ve sevişmekten korkuyor muyuz? İnadına bu şarkı... Sonrada, inadına Sıla'dan 'Sevişmeden Uyumayalım' şarkısı... Yıldız Tilbe'nin ölümsüz eseri geliyor.
"Kara kuru bir şeyim"
"Yatağında uyumadan uyudum demem
Seni kıskanırım, ellere veremem
Hani gökyüzüne baktığın an ay ve güneş
Görünürler aynı anda, inan sen ve ben
Gecelerime doluyor, nefesin ateş
Bana doğmalı yüzündeki her güneş
Hadi durdurma, git gideme bensiz e mi?
Hemen öyle bitmez aşklar nedense nedeni
Ben aşığım güzelim, Allahını seveyim
Sen aklım ol, ben delinim
Uzan yanıbaşıma, seninleyim arama
Yanında cennetteyim
Kara kuru bir şeyim, ne eşim ne emsalim
Seni sarayım bana, doya doya SEVİŞELİM
Sen içimin aynası, biline bilinmeye
Ben seninim, sen de benim... "
DAİMA GÜLÜMSEYİN!