Şehit Kemal, 1899 yılında İzmir’de doğmuştu, babası İttihat Terakki ve Teşkilatı Mahsusa da görev almış dönemin İzmir Nüfus Müdürü Hasan  Askeri idi. Kemal ise Gavur Mümin, Vatanım Sensin dizisinde de canlandırılan “Atatürk’ ün özel casusu” olarak bilinen Albay Mümin Aksoy’un mahiyetinde  teğmendir. 30 kişilik süvari birliği ile Akhisar, Balıkesir, Konya gibi birçok yerde kendine bağlı fırtına süvari birliği ile birlikte Yunan işgaline cevap verir. Fahrettin Altay’ın 5 Kolordusunda görevlidir. Tek arzusu İzmir’in kurtuluş gününe kendi fırtına süvarisi ile birlikte katılmaktır. Bu gerçekleşemez. Yunan kuvvetlerinin Büyük Taaruz için ihtiyat birliklerinin Küçük Köy bölgesindeki istasyonunu basacak bu 22 yaşındaki genç filinta gibi Mehmetçiği ve emrindeki 30 süvarisini o gün şehit edeceklerdir. Fahrettin Altay hatıralarında onun kurşun yaralı haliyle Konya Hastanesinden kaçtığın belirtir.“ Beni anlamadı, hastaneyi terk etti. Ben burada yatacak adam değilim dedi” der. Şehit olduğunu duyduğunda o babasının gözbebeği yaralı kartal için ağlar. 

ANNA TÖRENİ... 

Şehit Yıldırım Kemal Avet'in anma törenleri için Gez Medya ve Son Mühür'ü temsilen davet edildik. 28 Ağustos Çarşamba günü sabahın erken saatlerinde yola çıktık. Uzun ve keyifli yolculuğun ardından köye vardık. Bizi Vakıf Başkanı Recep Gülcemal ve Vakıf Sekreteri İbrahim Yazılkaya karşıladı. İbrahim Yazılıkaya’nın evinde bir süre sohbet ettikten sonra törene katıldık. İbrahim beyin evinde Prof. Dr. Hasan Mert hocamız ile de sohbet etme fırsatı bulduk. Hocamızdan çok önemli bilgiler edindik. İbrahim Yazılıkaya İzmir’de doğmuş büyümüş Kurtuluş Savaşında düzenli orduya katılan ve Afyon’da şehit düşmüş askerini tanımıyor. Her yıl burada devlet törenini düzenleniyor fakat İzmir’den katılım olmadığını söyleyerek sitemde bulundu.

"1888  İzmir doğumludur. Yıldırım Kemal’in babası emekli bir asker olan İzmir Nüfus Müdürü Hasan Askeri’dir. Yıldırım Kemal dönemin fikir cereyanları ile tanıştığı için vatan sevdalısı, fedailik ruhu yüksek olan biri olarak bilinir. İlk- orta eğitimini İzmir’de yapan Yıldırım Kemal Bey 943 sokaktaki eski bir İzmir evinde dünyaya geldi. Yani Gavur Mümin diye tarihi kayıtlarda yazılı olan E. Alb. Mümin Aksoyun tahmin edilen 945 sokaktaki evinin yakınındadır. O yıllardaki Anadolu isimli millici gazetenin sahibinin Haydar Rüştü Öktem’in oğlu olan ve daha sonra Baro Başkanı olan Necdet Öklemin  “İzmir İşgali “ kitabında Gavur Mümin’in emir subay olan Yıldırım Kemal önce Veterinerlikte okur. 1919 İzmir işgali ile İstiklal Harbine katılır hemen. İzmir, Manisa, Akhisar, Aydın, Balıkesir ve Bursa’da da tanınan Yıldırım Kemal  sonradan Süvari Teğmen rütbesiyle  57.Tümen emir subaylığı rütbesi ile Denizli, Çal, Çivril’de  Yunanla savaşır.

Henüz daha düzenli orduya geçmeden Yunan kuvvetlerinin eri hatlarına sarkarak onlara büyük Zaralar veren, gece baskıları sonucu düşmanın silah ve mühimmatını ele geçirip taşıyabildiği kadarını yanına alan, geri kalanı da imha ederek düşman hatlarında büyük şaşkınlığa tedirginliğe yol açan süvari akıncıları ortaya çıkar. 30 civarı savaşçının kotardığı bu- vur kaç eylemleri, 5. Kolordu Komutanı Fahrettin (Altay) Paşa’nın bilgisi dahilinde yapılmaktadır. Bu küçük ölçekli ve son derece hızlı yer değiştiren “çete” nin lideri ise, bizim hemşerimiz; İzmirli Yıldırım Kemal’dir. Rivayet odur ki; çete savaşlarında göstermiş olduğu üstün yetenek ve hız nedeniyle “Yıldırım” unvanı, kendisine; komutanı Fahrettin Paşa tarafından layık görünmüştür. "

ZAFER’E BÜYÜK KATKI 

Köyde bulunan tren istasyonu, 1922 yılında Yunan ordularına karşı başlayan Büyük Taarruz saflarında büyük roller üstlenir. Savaştaki Yunan ana karargahının istediği top, tüfek, kılıç vs. malzemeler trenle bu bölgeden geçecektir. Vagon vagon gelecek malzemelerin Yunan kuvvetlerinin eline geçmemesi için, Kemal, 30 kişilik süvari atları ile birlikte günlerce köydeki bu binada kalırlar. Nihayetinde tren görünür ve Yıldırım Kemal’in, Yıdırım Süvari Bölüğü, tren yolunu keser ve gelen vagonlara el koyar. Trende bulunan Yunan kuvvetlerini de imha ederler. 28 Ağustos günü meydana gelen çatışma sırasında yaralı bir Yunan askeri kendini ve sekiz arkadaşını şehit ederler. Yıldırım Kemal Bey ve sekiz arkadaşı istasyonun yanında hazırlanan mezara defnedilirler. Buranın adına da “Kurtuluş Savaşı Yıldırım Kemal Şehitliği” denir. 
Köylüler, her 28 Ağustos günü dualarla anılıyor. 

İZMİRE GİREN SÜVARİLER: HEPİMİZ YILDIRIM KEMALİZ!

“Genç Teğmen Yıldırım Kemal ansızın karşıma çıkıverdi ve ‘Taaruz haberini alır almaz trene atladım geldim’ dedi. Her vakit karargâh arkadaşlarına neşe saçan bu İzmir çocuğunu takdirle karşıladım ve muhafız süvari bölüğünde vazife görmesini söyledim. O bana cevap olarak, ‘Kılıcımı sallayarak İzmir’e önde girmek isterim, beni en ilerideki bir alaya göndermenizi rica ederim’ dedi. İkinci Tümen’e oradan da Küçük köy’de savaşmakta olan İkinci Alay’a gönderildi. İki saat sonra elim bir haber bu vatan yavrusunun Küçük köy Tren İstasyonu’na hücum ederken şehit düştüğünü bize bildirdiler. İzmir’e girdiğimizde bu şanlı şehidin Namazgahlı babası, subaylarımıza oğlunu soruşturuşunu hiç unutamam. Değerbilir milletimiz bu istasyona onun adını vermekle hem babasını hem de arkadaşlarını unutmamıştır.

OĞLUMU GÖRDÜNÜZ MÜ?

Yıldırım Kemal’in 27 Ağustos 1922 tarihinde şehit oluşundan hemen sonra şanlı ordu İzmir’e girerken ak saçlı bir ihtiyar elinde tuttuğu küçük bir fotoğrafla subaylara yaklaşacak, ‘Oğlumu gördünüz mü, Yıldırım Kemali mi’ diye soracaktı. Sonunda bir atlı tok sesiyle, ‘Baba’ diye seslenip, ‘Ne soruyorsun bize onu? Biz hepimiz,Yıldırım Kemaliz yerine bizi kucaklasana!’... Hiç kimse bu bahtsız babaya acı haberi vermek istememişti.” (Kaynak: Aslan Tufan Yazman, Dumlupınar’dan İzmir’e Esen Kasırga, İstanbul Yörük Basımevi, 1971, Sayfa: 24) 

KARARĞAH VE OKULLARI HARABE İÇİNDE

Köylüler bizi köyde gezdirdi, o efsanenin karargahının son halini gösterdi, 30 süvarinin barınağının son halinin acısını köy olarak çektiklerini belirtti.”Haber yapın, bizim maddi gücümüz yetmez, bir ürettiğimiz pancar vardı onu da köydeki pancar fabrikasını kapatarak bizi bitirdiler. Şimdi ayçiçeği ile uğraşıyoruz. Devletimiz bu okulu açsın; eskisi gibi okul bahçesinde çocuk sesleri duyulsun. Bizler taşımalı eğitim istemiyoruz.  Karargahı restore edilsin. İzmirliler şehitlerini bilmiyorlar. Bugüne kadar İzmir’den gelen olmadı. Oysa o İzmirli  “ Biz muhtarımıza İzmir’de 1927 yılında kurulan Yıldırım Kemal isimli ilkokulu bulunduğunu belirttik. Görüntüledik. Muhtarımız doğru söylemişti. Hem sohbet ettik hem de bizi Dumlupınar’a, Zafer Tepe'ye özel olarak götürdüğünde bu yörük köylülerinin milli mücadeleye hassasiyetleri gözlerimizi yaşartmıştı. Köy halkı Yıldırım Kemal ve şehit düşen arkadaşlarının abidelerini kendi imkanları ile bakımını üstlenmişler fakat karargah ve okulu harabe haldedir. Bunun içinde devletten yardım istemektedirler. Büyük kahramanın karargahı böyle olmamalı diyor köylüler.

YILDIRIM KEMAL, YILDIRIM KEMAL’İ ANALTIYOR

Bir firmada helikopter sisteminin başmühendisiyim Şehit Yıldırım Kemal’in akrabasıyım. Bidiğim kadarıyla dedem ile Yıldırım Kemal’in dedesi kardeşmiş. Ailemiz içerisinde Yıldırım Kemal’in öyküleri çok anlatılırdı. Her yıl 28 Ağustos günü törenlerine aileden biri mutlaka katılır. Yıldırım Kemal’in babası Hasan Askeri o dönem İzmir’de nüfus müdürlüğü görevini yaparken Teşkilat-ı Mahsusa ile de birlikte çalıştıkları söyleniyordu. Çünkü işgal günü bunlar toplu halde gözaltına alınır ve Yıldırım Kemal pencereden kaçar. Kendisi Konya’da Jandarma Asayiş komutanıdır ve yaralanır, hastanede yatar. Alaşehir’den bir arkadaşı gelir helallik ister. Kemal arkadaşlarını sıkıştırınca 26 Ağustos 1922 günü Büyük Taarruz’un başlayacağını öğrenir. “Ben hastanede ölecek adam değilim” diyerek Fahrettin Altay komutanına gider, görev ister. Böylece cepheye gider ve Afyon, Sinanpaşa ilçesi Küçükköy’de (Yıldırım Kemal Köyü) şehit düşer.

KOMUTANI FAHRETTİN ALTAY ANLATIYOR

Yıldırım ismini veren komutan Fahrettin Altay Paşa, Yıldırım Kemal’in şahadetini “10 Yıl Savaş ve Sonrası” isimli kitabında anlatıyor.  2. Süvari Alayı, bu istasyonu (Küçük köyü) muhafaza den düşman kuvvetlerine saldırarak onları dağıtıp istasyonu zapt etti. Bu muharebe olurken ben de Akçaşehir Tepesi’nde bulunuyordum. Bu savaşın en şiddetli bir sahası idi ki, daha önce hastalığı için Konya Hastanes’ne gönderdiğimiz karargah subaylarından İzmirli Teğmen Yıldırım Kemal’i karşımda buluvedim. Her ne vakit arkadaşlarına neşe saçan bu sevimli, kabına sığmaz vatansever genç subay karşımda gençliğin verdiği o heyecanlı haliyle selam verdikten sonra bu hali takdir ve sevgi ile karşıladım. Yıldırım Kemal benim sözlerimden sonra bir an durdu ve güzel heyecanı ile “Kılıcımı sallayarak İzmir’e en önde girmek isterim. Beni en ilerideki bir alaya göndermenizi rica ediyorum” dedi. Sevimli genci kırmak istemedim. Önce 2. Tümene gönderildi. Oradan da 2. Alay’da vazifelendirildi. Aradan iki saat geçtikten sonra şahadet haberi geldi. Bu vatansever subayın arkasından gözlerim dolu dolu oldu. İzmir’e girdiğimiz zaman da babasının, subaylarımızdan onu sormasını unutmak mümkün değildir. Küçükköy İstasyonu’na O’nun adını vermekte hem babasını, hem de arkadaşlarını teselli etmiş oluyorduk. 
  
YILDIRIM KEMAL’İ CENKYERİ KÖYÜNDE TANIDIM (CİNGE KÖYÜ)

Prof. Dr. Hasan Mert ben Yıldırım Kemal’i Cenkyeri köyünde tanıdım orada bir gazi ağaç var. Yıldırım Kemal düşmanla çatışmaya girer zeytin ağacının arkasına saklanır. Zeytin ağacı birçok kurşun yer. Savaştan yıllar sonra köyün çocukları oyun oynarken kurşunları tek tek çıkarır. Bunun gazi ağaç olduğunu söylerler. 
Aslında bunlar şehitlik belgeleri ama askeri Sebahattin de buradan okuyabiliriz. 1910 yedide yedek subay oldu. Sicil numarası 198.669 Yunanlıların İzmir'e girmesiyle 1910 9.922 yıllarında istiklal haline katıldı. Önce İzmir, Manisa, Akhisar, aydın, Balıkesir ve Bursa çevresinde Kuvay-ı Milliye ne feri olarak daha sonra da süvari teğmenin rütbesiyle 57. Tümen emir subaylığı ki bu sırada Denizli savaşlarına katılmıştır, ikinci süvari alayı üçüncü bölük takım komutanı ve Konya inzibat subaylığı görevlerinde bulundu. Sakarya, Eskişehir İnönü, Dumlupınar, Afyon ve büyük taarruz muharebelerine katıldı. 

Yağız yuvarlak sert bir 100 koyu ve derin bakışla 2 göz halindeki çocukluk ifadesini artıran küçük bir çene ve basık bir burun omuzlarının genişliğiyle boyunun uzunluğu arasında tam bir ahenk var. Savaşta bile ayaklarından hugan çizmelerini çıkartmaz. Darp kıvrımlı pilot pantolonunu çok   para bezum onun en aziz ve en refakar arkadaşıydı. Bu tabancayı da düşmanını yere seveceğini düşünerek keyiflenir. Yine bu tabancanın bir baba yadigarı olduğunu hatırlayarak inlerdi.  Yıldırım Kemal, 1898 yılında İzmir'de namazgah mevkiinde Abdullah Efendi mahallesinde. Dünyaya gelmiştir. Emekli bir asker olan eski İzmir nüfus Müdürü Hasan askeri beyin oğludur, ilk tahsilinin İzmir'de tamamladıktan sonra İstanbul yüksek baytar okulundan mezun olmuştur.
Ben zeybek oyunundaki cengâverlik ifadesini ilk önce Kemal'in figürlerinden okudum. O günden beridir nerede zeybek oyunu oynansa? Türk gençliğinin yıkılmaz, sarsılmaz ve yıpranmaz kudretini Yıldırım kemalin mehabetli şahsında yükselmiş görür. O Yıldırım Kemal ki ve muhteşem ızdırabını göğsünde yerleştirerek yalnız bir dava, yalnız bir iman timsali gibi gezerdi işte bu genç seyrek oyununa ortasında Türk yiğitliğinin ruhunu kattı. 26 ağustostan bir gün önce Fahrettin Altay Kumanda' nın karşısına dikilecek. Görev istiyorum. Tamam eski görevine dönebilirsin. Olmaz hadi görev istiyordun niye olmaz dedi. Ben en önde İzmir'e girmek istiyorum. Öyleyse işte süvari bölüme gir ve kendisine Küçüksoy istasyonunu ele geçirme görevi verilir. 26 27 ağustosta kanlı muharebeler olur küçük köy istasyonu ele geçirilir. Türk ordusu 9 eylül'de İzmir'e girmektedir. Genç kızlar ellerinde çiçeklerle süvarilerin üzerlerini atarlar. Herkes sevinç içinde ezanlar selalar okunmakta, yalnız ak saçlı bir ihtiyar elinde bir resim her gelen askere onu gösteriyor, gördün mü, tanıyor musun? Askerler bildikleri hâlde gördükleri halde hiç kimse cevap veremez. Gördün mü biliyor musun? En sonunda bir suday dayanamaz. Yıldırım, kemal'in babasına sarılır Hasan askeri beye. Baba, bugün hepimiz Yıldırım Kemaliz. 

1924'DEN BİR HABER

Hakimiyeti Milliye gazetesi’ “özel muhabiri” , Atatürk’ün Dumlupınar’ın ikinci Yıldönümü olan 30 Ağustos 1924 tarihinde Dumlupınar törenlerini izler.  Heyet önce Yıldırım Kemal Köyünden geçer.31 Ağustos 1924 günü ‘özel muhabirin gözlemleri Hakimiyeti Milliye’ de ayrıntılı olarak yayınlanır: 
Gördüklerimiz, duyduklarımız heyecan dalgaları arasında sallanıyor. Gönül isterdi ki bütün memleket, Mehmetçiğin aşığı bütün Türklük, memleket ve millet bağımsızlığının doğduğu ve fışkırdığı bu tepede bulunsun. Eserini heyecanlarla tekrar ederken gözlerinden mezarına sıcak yaşlar akıtsın. Bugün burada toplananlar Türklüğün kerametini sezmişlerdi; Dumlupınar’da yalnız bir kalp vardı. Büyük zaferin hatıraları Afyonkarahisar’ dan itibaren canlandı ve Yıldırım Kemal İstasyonu savaşın kıymettar menkıbelerini anımsattı ve ilk türbe olarak buradan huşu ile geçiyoruz. 
 (Kaynak: Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt.16 (1.Temmuz 1923_17 Eylül 1924)