Bugün, 31 Temmuz Çarşamba... Doğum günüm.. Bugün 25. yaşıma giriyorum. Bir yandan çok büyük bir sayı gibi geliyor, diğer yandan daha dün liseden mezun olmuş gibi hissediyorum. Aynaya baktığımda, yüzümde ilk kırışıklıkların belirdiğini görüyorum. Zaman, korkunç bir hızla akıp gidiyor ve ben de onunla birlikte değişiyorum. Hüzünlerim kaygılarım ve dinginliğim artıyor. Çocuksu fikirlerim azalıyor.
Doğum günleri
Doğum günlerini çok seviyorum. Özellikle sevdiğiniz insanların özel bir gün ile var oluşunu kutlamak nereden baksanız çok neşeli... Güzel mesajlar almak, dostlarla bir araya gelmek, yükselen kahkahalar, tutulan dilekler... Bugün bir yılı daha geride bırakıyorum. Yaşadığımız her doğum günü, hayatın bize sunduğu küçük bir kutlamadır. Doğum günleri, sadece yaşlanmayı değil, aynı zamanda yaşamın kendisini kutlamak için bir fırsattır. Her yıl geleceğin umutlarıyla dolu yeni bir sayfa olarak karşımıza çıkar. Doğum günlerinin en güzel yanı, bize sevdiklerimizle birlikte olmanın ve hayatın küçük anlarını kutlamanın önemini hatırlatmasıdır. Belki de en değerli anlar, büyük büyük partilerde değil, sevdiklerimizin samimi gülüşlerinde ve kalpten gelen iyi bir dilekte saklıdır. Bir arkadaşın telefonunda duyduğun içten tebrik, aile üyelerinin sıcak kucaklaşmaları, tüm bu küçük anlar, doğum günlerinin ruhunu oluşturur.
Yıllar geçtikçe, hayatın karmaşasında kaybolmuş olsak da, doğum günleri bizi durup düşünmeye ve yaşamın güzelliklerine odaklanmaya teşvik eder. Bu özel günlerde geçmişin hatalarını bırakıp, geleceğin umutlarına yöneliriz. Her yeni yaş, yeni başlangıçların ve hedeflerin simgesidir. Doğum günleri, yaşamın bize sunduğu birer hatırlatıcıdır: Her anın değerini bilmeliyiz. Bana göre her yaşımız kutlamaya değer. Her yaşımızı geride bırakıp ilerliyor gibi gözüksek de aslında hepsini kendimize katarız. Bu yıl benim için anlamlı bir yıl dönümü çünkü geçtiğimiz sene her anlamda çok zordu. 25 yaşına girerken, geçmişin deneyimlerini geleceğin umutlarıyla birleştirmenin verdiği huzuru yaşıyorum.
Dönüm noktası
25 yaş, toplumun bize dayattığı bir dönüm noktası. Ev mi kurmalıyız, kariyer mi yapmalıyız, geç mi kaldık, hala hata payımız var mı? Evlenmeli miyiz? Bütün bunlar için çok mu genciz? Yoksa... Hayatta neyi başardık soruları zihnimizi kurcalıyor. Çemberin dışına çıkıp baktığımda, yaşıtlarımın bazıları evlenmiş, bazıları çocuk sahibi olmuş, bazıları hala okuyor, bazıları aşk acısı çekiyor, bazıları iş kuruyor, bazıları ise çalışıyor. Her yere çekebildiğimiz sancılı bir yaş... Bu karmaşa beni endişelendirse de güzellikleri görmek istiyor ve bunun için sabırsızlanıyorum.
25 yaş, aynı zamanda özgürlüğün ve sorumluluğun bir arada olduğu bir yaş. Artık çocuk sayılmıyorum... Ama bu özgürlük beraberinde büyük sorumluluklar da getiriyor. Kendi ayaklarımın üzerinde durmak, geleceğimi kendim inşa etmek zorundayım. Bu düşünce beni hem heyecanlandırıyor hem de korkutuyor.
Geçmişe baktığımda, yaptığım hatalardan çok şey öğrendim. Bazen çok yanlış kararlar verdim, bazen sonsuz bir umutsuzluğa kapıldım. Ama her zaman ayağa kalkmayı bildim. Hayat, inişli çıkışlı bir yolculuk olsa da, önemli olanın yolculuğun tadını çıkarmak olduğunu yeni yeni anlıyorum. Ailemin, arkadaşlarımın ve sevdiklerimin değerini daha iyi anlıyorum. Onlar olmadan bugünlere gelemezdim. Aynı zamanda, kendime olan inancım daha da güçleniyor.
Yaşımın bana neler getireceğini bilmiyorum ama geçmiş hatalarıma, heyecanlarıma, tecrübelerime, hayatıma girmiş ve çıkmış olan herkese, aileme, şimdiye kadar olan yolumda karşıma çıkan her şeye ve herkese hüzünlerime ve mutluluklarıma teşekkür ediyorum. Her zaman sağlık ve neşeyle daha nicelerine... İyi ki doğdum!
Tekrar görüşünceye kadar hoşça kalın