Çok karşılaştım böyle konuşanlarla…
Hatta bir keresinde böyle konuşan bir arkadaşıma 25 - 26  yıl  önce ‘’ Bugünkü İlhan Selçuk’un yazısını nasıl buldunuz? ‘’ demiştim de afallamıştım.
Çünkü günlerden pazartesiydi. İlhan Selçuk ise pazartesileri yazmıyordu. Gel gör ki  40 yıllık Cumhuriyet okuru arkadaşım yazının güzel olduğunu söylüyordu.
İnsanlar neden Cumhuriyet’in yıllarca okuru olduklarını söyleme gereksinimi duyarlar acaba diye hep düşünmüşümdür.
Bu, Cumhuriyet’in saygınlığından olsa gerek!
Diğer gazeteler için böyle konuşan birine tanık oldunuz mu hiç?


                                                                               *
Salihli’de bizim eve üç gazete giriyordu. Akşam, Cumhuriyet, Son…
Sürekli Cumhuriyet alan ve onun  ‘Cum ‘  kısmını  dışa  dönük olarak cebine koyan bir de savcı vardı benim bildiğim. Türkçe öğretmeni olan eniştemin evinde de hep Cumhuriyet olurdu. 
Bergama’daki öğretmenlik yıllarımda  annemle birlikte  yanıma gelen canım babamın da Salihli’deki savcı gibi  cebinde Cumhuriyet’i taşıyor olması sonraki günlerde ev sahibim olan Ömür Bey’i öyle çok etkilemiş ki… ‘’ İyi ki kiracım oldunuz’’ demişti.
Bunun adı saygınlık değilse ya nedir diye sorarım her birinize…
Cumhuriyet alana ve okuyana Salihli’deki gazete büfesi çalıştıran Cavit abinin yaklaşımı bile farklı olurdu.


                                                                                   *
Eş dost meclisinde 40 yıllık Cumhuriyet okurlarıyla(!) iç içe oluyorum hep. Ne de olsa ‘ Bay CUMOK’um!
Güzelyalı’da oturduğum yıllarda fizik olarak tanıdığım bir kadın, kızımla parka doğru gidiyorken gülerek böyle demişti bana. ‘’ Bay CUMOK! ‘’
Çünkü, bundan çeyrek yüzyıl önce CUMOK İzmir Başkanıydım ben.
Sıklıkla da gazeteye gider, arkadaşlarla görüşür, temsilci olan Serdar Kızık ile muhabbet ederdik.  İşadamları, avukatlar, siyasetçiler ve bazı esnaf arkadaşlardan bir aylık Cumhuriyet parası alır, gecekondu bölgelerindeki kahvelere bir ay süreyle Cumhuriyet alınmasını sağlardım. Tek tek gider konuşurdum Limontepe,Cennetçeşme,Bozyaka gibi kentin çeperlerindeki  kahvehane  sahipleriyle… 
Yaptığım işi de isim isim Cumhuriyet’te  Deniz Som’un ‘Vaziyet ‘ köşesinde Salı ve Çarşamba günleri yayımlardık. Bu,  okurlara teşvik gibi olurdu ve gecekondu bölgelerindeki yurttaşlarımızın Cumhuriyet okumasına olanak sağlamış olurduk.
Bu konuda bana Erdal Karademir, o günlerin  bilardo salonu sahibi Ahmet Ayçiçek ( sonra avukat oldu) ve Tunçalp Şirketiyle kardeşim Ali Şiri’nin katkılarının çok olduğunu söylemezsem vefasızlık etmiş olurum. Erdal, bürosunun bir odasını bile kullanmama izin veriyordu. Kardeşim ise mal verdiği hemen hemen bütün bayileri gazetemize  bir ay sürdürümcü yapıyordu.
O günlerin Cumhuriyet’inde bu arkadaşların katkılarının neler olduğunu arşivlere girecek olursanız görebilirsiniz.
Semt kahvelerine gazete bırakmanın ötesinde İsmet İnönü  Sanat Merkezi’nde Uğur Mumcu ve Ruhi Su adına düzenlediğimiz görkemli geceler  ile  meslek odalarında  gerçekleştirdiğimiz  paneller/ söyleşiler ve yemekler, o günlerin Vaziyet köşesinde uzun uzadıya yer almıştı.
İzmir CUMOK olarak dernekler ve sendikalar  kadar  sesimiz çıkıyordu o günlerde.
Düşünün bir kez, Şirince’ye yaptığımız  o kitlesel gezinin tadı hâlâ damağımızda…
Yaptığımız hemen hemen tüm etkinlikleri kapsayan o yazılardan oluşan elimdeki arşivi kitaplaştırdım  da… ‘ Yazınca ve Yaşayınca ‘ diye…
Bir döneme tanıklık olarak…
Biraz iddialı olacak ama CUMOK’ların en etkili olanıydık.
                                                                                  *
Halkımızın alım gücü çok zayıfladı, bunu görmemek olası değil ama Cumhuriyet gazetesinin de yaşaması için her birimize sorumluluklar düştüğünü söylememe bilmem gerek var mı? Cumhuriyet okurları, bunun bilincinde… 9 lira olması nedeniyle her Cumhuriyetçinin hergün gazeteyi alamadığını da bilmiyor değilim.  Bunun sorumlusunun da soframızdan hergün bir lokmamızı eksilten, bizlere tatil yapma olanağını çok gören,  kendileri içerken bize ejder meyveli  smoothi  içmeyi bize çok gören AKP İktidarı olduğunu,  bilmeyen yok! 
Kahredici pahalılığın yaşandığı ülkemizde öğrencinin, dar gelirlinin ve emeklinin hergün Cumhuriyet alamayacağını bilmeyenlerden değilim.
Şu da var ki Cumhuriyet’in yaşaması gerek! Okunması ve okutulması gerek!
Ekmek kadar ihtiyaç çünkü!
Murat Ağırel, bu gazetenin yazarı ve asgari ücrete yakın bir maaş alıyor gazeteden. Kendisi söyledi bunu.
Bunun adı  bence Cumhuriyet aşkı!
Bu aşkın çoğalması dileklerimle…