Çaresiz kalınca bilin ki çare yine sizsiniz. Hiçbir konuda çaresiz değilsiniz çare sizsiniz. Genel de hep başkaların dertlerine çözüm olurken aynı çözümü kendimizde bulamıyoruz. Son dakikaya bıraktığımız işlerde de ani çözümler gerektiğinde beynin mekanizması çare üretmekten için daha aktif rol alıyor. Bir Fareyi köşeye sıkıştırdığınızda verdiği tepki gibi. Ya üzerinize doğru koşturacaktır ya da yaklaşmanızı bekleyip üzerinize atlayacaktır. Normalde ise böyle bir tepki vermeyip sizi görünce kaçacaktır. Bazı durumlarda şartlarlar neyi gerektiriyorsa öyle davranıyoruz. Reflex ile ızlı ve kararlı düşüncenin arasında bir durum sergiliyoruz ani durumlarda.

Bazen Radyodaki yayınıma haberlere bakamadan hiçbir ön hazırlık yapmadan çıktığımda belki biraz da birikimden de yiyoruz ama o an ki dikkat ve beyin fonksiyonları çözüme odaklı olduğu için daha farklı çalışıyor. Ve çoğu öyle durumda yayınımın sanki daha aktif ve iyi olduğunu görüyorum. Tabii ki de bunu avantaj bilip sürekli böyle alışkanlık haline getirip ya nasılsa son dakikaya bırakınca bir şekilde güzel oluyor da dememek gerekir.

Çözüm odaklı olduğumuz her iş de başarılı oluruz. Ancak tam tersi elimizdeki işlerin sadece sorunlu olduğunu kabul edersek yani negatifleri üzerimize çekersek hiç bir zaman istediğimiz gibi bir netice elde edemeyiz.
Hayatımızda zaman zaman çaresiz kaldığımız anlarda hiç kimseden destek alamadığımızda işte iç sesimize kulak verip yine çözümü, çareyi kendimizde aramamız gerekir. 

Aşırı günlük yaşantımızdaki zorluklar da bu yöntemle hep çözülmüştür. İnternet ya da bilgisayarlar olmadığında kurumların arşivleri dosyalar halinde saklanıyordu. Ya da klimanın mucidi Willis Haviland Carrier aşırı sıcaklardan bunalmasaydı insan bu icada gerek duymayacaktı. Bu arada gerçekten hele de şu aşırı sıcak havalarda bunun kıymetini daha iyi anlıyoruz. Buzdolabı yokken etler bozulmasın diye tuzlanır kurutulup asılarak saklanırdı. Tabii bunu tüm etler için yapamayız. Balık ve tavuk etini de günlük tüketirlerdi. Ama buzluk ve buzdolapları mecbur kalınan bir durumda ihtiyaçtan icat edildi.  Daha ne icat edilebilir ki dediğimiz her evre de yeni icatlar çıktı. Cep telefonlarının tarihi öyle çok eskilere de dayanmıyor. 

İnsanların ihtiyaçlarına göre teknolojide şekil almaya devam ediyor. Motor kuryeler trafikde otomobilden daha çabuk paketlerimizi bize ulaştırırken bir sonraki aşama uçan kuryeler Jetpack kurye ile pizza teslimatını duymuşsunuzdur. Trafikde aşırı motor trafiğinin bir muadili umarım havada da oluşmaz.  Suyla çalışan arabalar hayal ederdik. Aslında su ile çalışan araçlarda yapıldı ama bazı güçler tarafından ya örtbas edildi ya da sümenaltı edildi.

Hiç düşündünüz mü bugün sahip olduğumuz bu teknoloji bundan 10 yıl sonra nasıl olabilir?

İşte ihtiyaçlar arttığında süreyi kısaltacak daha kolay bir yöntem muhakkak bulunacaktır. Aslında teknolojinin gelişmesi  tahammül sınırımızı kolaylaştırsa da daima daha iyisini arayacaktır insan...  Çünkü İnsanın satın alamayacağı tek gerçek zamandır. Dünyanın en zenginide olsanız buna gücünüz yetmez ama o zamanı hızlandırmak için hamleler atılabilir. Hayat kolaylaştırılabilir o kadar . O da güzelmiş gibi görünse de bizi tembelliğe yani hareketsizliği itecektir. 

Şöyle bir genel örnek vereyim. Çok iyi bir işiniz var ve çok iyi bir de kazancınız var üstelik gençsiniz gün gelir ve askerlik çağına geldiğiniz de iki yol vardır önünüzde ya altı ay askerlik ya da iyi kazandığınız iş de ilerlemek. Vatani görevinizi bedelli yapıp zamanı burada değerlendirebilirsiniz. Ama asla daha fazlası değil. Zamanı satın alamıyorsak böyle yollara baş vururuz ya da bu ihtiyaç vukuu bulduğunda yeni keşifler bulmaya devam edebiliriz. Önce merdiven bulundu daha sonra yürüyen merdiven ve asansörlere geçildi. Yani aslında hiç olmayan bir şeyi bulmak değil hayatımızı daha kolaylaştıracak sıralamayı yaşıyoruz. Kim bilir daha neleri göreceğiz ya da olacak ama biz göremeyeceğiz. Kim bilir?

Dünyanın ilk varoluşundan bu yana değişen bu gerçeği gördüğümüzde önceleri çiğ et yerken şimdi pişirme derecesine göre az, orta ve çok pişmiş gibi seçeneklerle damak zevkimize en hitap edecek olan şekli bile seçebiliyoruz.

Otomobil dünyasına bir bakalım maksat neydi bir yerden bir yere daha hızlı ulaşmak daha sonra ne oldu da bu yetmedi yok kliması olsun yok düğmeye basınca çalışsın yok bagaj kapısını kendi kapatsın yok telefonumla park yerinden çıkıp beni kapının önünden alsın. Bunların hepsi gerçekleşti. Sırada sanırım uçan arabalar var. Onu da görürmüyüm bilemiyorum. Ama her ne icat ediliyorsa belki hizmete kolaylığa dönük gibi olsa da asıl bize zaman kazandırıyor, zamanı geriye saramıyorsak hiç değilse hayatı kolaylaştırabiliriz.  İşte tüm bu zincir halkası her çaresiz kaldığımız da bizi biraz daha öne itti ve çarenin yine kendimiz olduğumuzun bilinciyle hareket ettik ve de dahi hareket etmeye de devam edeceğiz.