Hiçbir çocuğun içinde kötülük yok. Hep olumlu düşünüyorlar. Büyüklerin yanlış yönlendirmeleriyle değişiyorlar. Biz onları kendine güvenen, dürüst ve başarısızlıktan korkmayan bir şekilde yetiştirirsek iyi bir vatandaş olurlar. Ben de anne ve babamdan bu doğrultuda bir eğitim aldım. 17 yaşında İzmir’e gelip ayaklarımın üstünde durmayı başardım.
23 Nisan 1991 Şirinyer Tansaş Önü...
Buca Gençlik Sahnesinin birbirinden renkli palyaçolarından biri benim... Tuci... Sunucu palyaço... Ama sunamayan palyaço... Çünkü partnerim Tüli o kadar çok konuşuyor ki fırsat vermiyor, tam ağzımı açsam "Sen sus!" diyerek sazı tekrar eline alıyor. Filmi dört ay geriye saralım.
Buca Belediyesi Gençlik Sahnesi...
Aslında hala çocuk olan ben İstanbul'dan İzmir'e gelip, üniversitede satış yönetimi okurken, tiyatro koluna katılıyorum. Okulda yeterli imkan bulamayınca, Buca Belediyesi'ne gidiyoruz. Şimdi tekrar kilise olarak hizmet veren yer o zaman Buca Belediyesi Kültür Merkezi... Hakan Dündar ve Kemal Kaşgar'da yöneticileri... Grubumuzun liderleri Ümit ve Tülay bir ön görüşme yapmış... Farklı hedeflerimiz var ama kısa zamanda tiyatroya gönül verip, aile gibi oluyoruz. Bizi görünce Hakan'ın gözleri parlıyor. "Tamam bu sahne sizin ama siz de bizim palyaçolarımız olacaksınız. Size gerekli eğitimi vereceğiz. Pandomim yaparsanız sahnede daha başarılı olursunuz." Herkes fikrini söylüyor. Sahnenin ve kilisenin bahçesinin büyüsüne kapılıyoruz. Kemal ağabeyin ve Hakan'ın esprileri ortamı ısıtıyor. Kendimizi artık oraya ait hissediyoruz. "Haydi sahneye diyor." Hakan... Herkes teker teker yeteneğini gösteriyor ama ekip olmanın önemini bir kez daha anlıyoruz. Hep beraber el ele sahneye çıkıp birbirimizin eksiklerini tamamlıyoruz. Ertesi gün kostüm bulma ve hazırlama işi... Hayalimizdeki palyaço kostümleri evdeki eski kıyafetlerimizden oluşuyor. Renkli yamalı pantalonlar, şapkalar... Sünger topu kesip burun yapıyoruz. Hakan hepimize nasıl makyaj yapacağımızı öğretiyor. Patı bile kendimiz üretiyoruz. Biraz boya biraz krem biraz sevgi... İkişerli gruplara ayrılıyoruz. Ben Tüli'ye kalıyorum. O sunucu ben de yamağı... İçimizdeki çocuk, minik çocuklara eğlenceli saatler geçirmeye çalışıyor.
Dört kısa gün...
23 Nisan haftasında 4 günlük yoğun bir program var. Buca'nın köylerine gideceğiz. Her gün bir köy... Kaynaklar, Belenbaşı, Kırıklar, Doğancılar... 23 Nisan'da ise Tanşaş önü ve final Kültür Merkezi'nde olacak. Belediye kortejine de eşlik edeceğiz. Bandonun önünde rengarenk palyaçolar... Hepimiz çok tatlıyız... Kiminin elinde gitarı, kiminde top, jonglör, çember... Ben çok yetenekli değilim elimde sadece bir çan var Ayşegül ablamın verdiği... Çanla bağırıyorum avazım çıktığı kadar... Tüli ip atlıyor. Meydana çocukları topluyoruz... Ebru, Arzu, Hediye miniklere makyaj yapıyor. Hep beraber şarkı söyleyip, dans ediyoruz. "İşte dostlar geldik, geldik aranıza hep birlikte oyunlar oynamaya..." Sonra gösteri başlıyor. Orkun, Bülent, Sibel çerçeveyi çekiştirirken, Emin gitarıyla eşlik ediyor. Çocukların yüzlerinde kahkahaları görmek bizi mutlu ediyor. Tüli ve ben tüm çocuklara balon ve kitap hediye ediyoruz. 12 dev yürek sahnede coşarken, çocuklarda ekibe katılıyor.
İçimizdeki çocuk...
Her 23 Nisan beni o 4 kısa güne götürür. Sonra Bandırma ve Çanakkale Festivallerine de katılmıştık. Sadece çocukların değil büyüklerinde ilgisini çeken gösteriler yaptık... Çok güzel günlerdi. Şimdi o kahramanlar farklı yerlerde olsa da hala içlerindeki çocukla konuşur, yürekleri birbirleri için atar.
İyi ki doğdun Akıllı Bıdık…
Ardam içimdeki çocuğun büyümemesini sağlarken kendi 17 yaşına bastı. Yıllar çok çabuk geçiyor. 17 yıl önce Altınordu Hastanesi’nde saat 16.57’de dünyaya gelmişti. Sıcak bir Nisan sabahı, Kutlu Doğum haftasında… Annesi ailedeki geleneklere ters bir şekilde tek isimli olmasını istedi. Tunca’ya uysun diye Arda ismini verdik. Bana isminin anlamını sorduğu zaman ilginç bir diyalog geçmişti.
“Baba Arda ne demek?”
“Meriç ırmağının bir kolu Tunca diğeri Arda… Senin adın da oradan geliyor.”
“Hayır ben kol olmam baş olurum.”
Lider ruhlu ve çok sevilen biri… Yolda para bulsa almaz “Bırakın, düşüren gelir alır” der. Şu aralar biraz asi ruh modundayız. Ama her zaman gururumuz. Sabahları yataktan kaldırmak mümkün değil!
Yatak alırken…
Geçen gün İzmir’in gururu Bambi’nin iftar yemeğindeydik. Ajans aradığında ilk sorum “Hülya Avşar’da olacak mı?” olmuştu. Bazı markalar ile yıldızlar o kadar özdeşleşiyor ki, burada da Bambi, Avşar’ın yattığı yatak olarak algılanıyor. Salona giriyoruz. Hülya Avşar gelmemiş ama her yerde maketleri var. Sesi salonda yankılanıyor… “Bambi’m var benim…” Maketlerden yere uzanmış olanı alıp eve götüresim var ama Tülin Sultan kızar diye korkuyorum. İzmir basını ikiye bölünmüş durumda aynı gün Esnaf Birliği’nin de iftar yemeği var. Ben orada da olmak istiyorum ama avatarım oruç tutmuyor. Çok önceden Bambi’ye söz vermiştim… Bu mesleğe ilk başladığım zamanlarda Karabağlar’da firmanın sahibi Ali Çetmen ile tanışmış. O zaman hedeflerinden söz etmişti. Sonrasında da Ege Tv’de güzel çalışmalar yapmıştık. Şimdi 2. kuşak Ali Beyin kardeşleriyle birlikte açtığı yoldan zirveye doğru ilerliyor. Torbalu'da 70 bin metrekarelik fabrikası, yurt içinde 600, yurt dışında 200 mağazası ile İzmir’den doğan bir güneş olarak tüm dünyayı kucaklıyor. Bambi Yönetim Kurulu üyesi Emre Gökmen hedeflerinin daha da büyüdüğünü belirtti. Yatak çok önemli, alırken dikkat etmek gerek… (Kadir İnanır’ın rakip firmanın reklamında dediği gibi yatak ciddi bir iştir.Yatak önce aklına yatacak…) Boyun, bel ağrıları nedeniyle huzursuz uyku günlük yaşantımızı da olumsuz etkiliyor. Ve çok alternatif var. Bütçenize uygun ürünlerde içinize sinmiyor. Araştırmaya devam. Tülin Sultana akşam yatak götüremiyorum ama battaniye de olsa, bir Bambi’si var artık… Bu iftarlı basın toplatısında yine bazı meslektaşların "Yerel medyaya reklamverecek misiniz?" "Neden bize sponsor olmuyorsunuz?" gibi gereksiz ve zamansız soruları olmasa çok daha keyifli bir akşam olacaktı. Neyse, biz markamızla gurur duyalım.
İYİ avukatlar iftarda…
Bu hafta bir iftarda İYİ Parti’nin avukat üyeleriyle yaptık. İl Başkan Yardımcısı Av. Ülkü Doğan kapıda güler yüzüyle karşıladı. Yaklaşık 200 avukat varmış. Keyifli bir geceydi. İzmir Milletvekilleri Musavat Dervişoğlu, Dr. Aytun Çıray, İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar iftar sonrası yaptıkları konuşmada hukukun üstünlüğüne vurgu yaptılar. "İnsanları yaptıkları eleştiriyi sevmeyebilirsiniz ama bir genç tweet attı diye gece yarısı tutuklatıp, hakaretten dava açarsanız olmaz. Sistem yanlış, O kişi Parti Başkanı mı yoksa Cumhurbaşkanı şapkası mı taşıyor bilmiyoruz. Bu sistemi değiştireceğiz," Siyaset kazanı kaynıyor. Seçime bir sene kaldı. Du bakalem n'olcek
Kalkanlı sahalara döndü.
Konak Hareketi Lideri olarak tanıdığımız Coşkun Kalkanlı tekrar siyaset meydanında sesini duyurmaya başladı. Bir süre gözlem yapıp, ihtiyaç sahibi insanlara ve hstalara destek olan Kalkanlı artık iyice kirletilen siyaseti temizlemek için uğraşacağını belirtiyor. Yolunuz açık olsun başkanım…
Güle güle ağabeyim…
Kimi dostlarınız vardır, birlikte çalışmaktan onur duyarsınız. Arkanızda bir dağ gibi güven verir. Bir takım kapıları açmanızı kolaylaştırır. Ancak gün olur veda zamanı gelir. Seninle çalışmak çok güzeldi. Dostluğumuz ebedi… Tekrar buluşuncaya dek hoşça kal Macit hocam…
Bir mucize gerek…
Altay ve Göztepe Süper Lig'de Menemenspor 1.Ligde düşmemek için mücadele ediyor. Altınordu kurtuldu gibi… Hadi mucize gerçekleşsin…
Açın radyonuzun sesini…
Radyo Ege’de Mustafa Ceceli söylüyor. SERDAR ORTAÇ anı albümü'nden, albümde çok keyifli şarkılar var, dinleyin seveceksiniz… “Beni Unut”
“Beni unut, düşme sakın peşime Beni unut, gülme sakın halime Bir daha ağlamak yok, kadere yalvarmak yok Yoook Elimi, kolumu, gözümü bağladın…”
Bitimsiz dostluklara, daima gülümseyin...