Gücünü ve varlığını borçlu olduğu kişilere dahi hakaret edebilen Sıtkı Şükürer bu kez “Özür Dilemek” zorunda kaldı. Bahsettiğimiz kişi ESİAD’da başkanlık yapmış, şimdi ise Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e yakınlığı ile konuşulan bir zat.
Gazeteci Gönül Soyoğul ile röportaj yapmanın ne demek olduğunu sanırım özür dilerken anlamıştır. Şükürer sözleriyle kentte birbirinden hoşlanmayan siyasetçileri bile neredeyse ortak tepkilerde birleştirdi. Tüm partilerin sözcüleri milletvekilleri il başkanları Şükürer’i kınadı. Neden?
İzmir’e göç edenlere buraya yerleşenlere yapılan hakaretten, Tenis Kulüp üyelerini ve Karşıyaka’yı topyekün aşağılamaktan.
Ve Sıtkı Şükürer özür dilerken bile böyle düşündüğünü belirtiyor ve sözlerini filtrelemediği için bu duruma düştüğünü söylüyor.
Sıtkı Şükürer aslında haklı.
Bu toplumun önderleri “hak etmediği halde” böyle birisini “üst akıl” diye bir yere oturtuyorsa, alacağı karşılık budur.
Hoşgörüsüyle bilinen İzmir’in hiç bu kadar öfkelendiğine tanık olmamıştım.
Bu bu merak içindeyken; Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in açıklamasını röportajın yayıncısı İZ Gazete’de gördüm. Muhabir arkadaşımız soruyor Soyer’e :
'İEKKK Başkanı Sıtkı Şükürer'in sözleri kent gündeminde tartışma konusu oldu. Dolaylı olarak sizi de hedef alan eleştiriler oldu ve Sayın Şükürer'i görevden almanız yönünde çağrılar var. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?'
Yanıt şöyle:
"Benim gündemimde böyle bir şey yok. 'Kent gündemine böyle bir şey düştü' dediniz ama bizim gündemimiz çok daha yoğun... Çok daha can yakıcı sorunlarla uğraşıyoruz."
Bu yanıtın da kentimizdeki Balkan kökenli ve hedefe alınanlar tarafından nasıl bir karşılık bulacağını bekleyip göreceğiz. Ama en azından bu çıkışların bir hırpalayıcı tarafı olduğu kesin.
SON Mühür olarak biz de sayın Başkan'a bu konuda düşündüklerini sorduk. Sayın Tunç Soyer, bu konuyu değerlendirmek istemediğini, konuşmayacağını belirtti.
2 boyoz bir yumurta arasında sıkışan gazetecilik
Bayraklı Belediyesi son günlerde Kurucu Belediye Başkanı Hasan Karabağ döneminde yapılan logosunu sanki değiştirme çabasına girişmiş durumda. Sanırım; estetiği bağlamında güzel bir logo; hiçbir yaratıcılığı olmayan bir logo ile dönüşüm yolculuğuna girdi.
Bayraklı’yı sıradan, yaratıcılığı olmayan belki bir kardiyoloji hastanesinin kullanabileceği bir tasarım piyasaya sürüldü.
Gelelim bu tartışmanın diğer incitici bölümüne. Yukarıdaki görüşlerim işin estetiği ve mantığı ile ilgiliydi. Bu çalışmanın ve bilbordlara çıkılmasının maliyetinin 8 milyon lira olduğu iddiası bu işin büyümesine neden olurken, iki medya kuruluşunun sahibi birbirine girdi.
Can Radyo’nun kurucu sahiplerinden ve Bayraklı Belediye Meclisi Üyesi Gökhan Kafalı’nın kardeşi Deniz Kafalı, bu iddiaları radyosuna ve medyasına taşıdı. Bir dönem çok yakın olmalarına karşın, bir başka gazeteci de bu tartışmayı yapan Gökhan’ın CHP’den atılması gerektiğini yazdı.
Gökhan bir şey demedi ama Deniz Kafalı bu kez çalışmanın hangi yöntemlerle yapıldığını ve ihale kayıtlarında ve belediye kayıtlarında bu çalışmanın yapılacağına dair bir iz bulunmadığına işaret etti.
Ve sonunda Bayraklı Belediyesi’nin akil insanları bu çalışmanın “İki Boyoz bir yumurta parasına” yapıldığını anlatan kısa bir mesajı evrene yükledi.
Bizim gazetecilik anlayacağınız “İki Boyoz ile bir yumurta” arasına sıkışmış durumda şimdi. Yani ederi 8 lira düzeyinde.
Tüm görsellerinde bu çalışmayı kullanan Bayraklı Belediyesi’nin çöp araçlarını bile bu logolarla kapladığını söylüyorlar. 8 liralık ederin dışında bu çalışmaların da önemli bur tutarı olmalı sanırım.
Eğer Belediyede görevli tasarımcılar yaptıysa bir bedel ödememişlerdir ama belediyede bu aralarda konuşlanmış bir reklamcıdan söz ediliyor. Tasarım için dışarıdan hizmet alındıysa onunda bir maliyeti vardır ve bu değer genelde ölçülebilir değildir.
Eğer Belediye çalışanları tasarladıysa Memleket Partisi’nden Türkiye Değişim Partisi’ne kadar bazı çalışmaları bulup incelemenizi öneririm. Tasarım yapma çok çok önemli bir alandır. Ve Birbirinden esinlenilir ama çalıntı (intihal) noktasında alıntı yapılamaz.
Anlayacağınız neresinden bakarsanız bakın ne ekonomisi, ne sosyal tarafı ile bu girişim Bayraklı halkına çalışmaların bur maliyeti olacaktır. Soru şudur: Bu maliyet ne kadardır?
Ve bu bir logo değişikliği ise mutlaka Belediye Meclisi onayına ihtiyaç vardır. Eğer değilse de “İzmir’in kalbi” sloganı Konak Belediyesi’ne aittir ve yıllar önce kullanılmıştır.
Neresinden bakarsanız bakın anlaşılır bir tarafı yoktur.