Geçtiğimiz günlerde arabam bozuldu. Araba bu, bozulur. Bir bilene sordum akünün şarj dinamosunun rahmetli olmuş olabileceğini, her an arabanın durabileceğini söyledi. Hemen bir oto elektrikçisi buldum. Büyük bir sorunla karşılaşmamış olmanın rahatlığıyla dükkanın içinde oturmaya başladım. Ben dükkana gelmeden önce hemen karşıdaki kuyumcuyu kurşunlamışlar. Her yerde polis vardı… Yer, İzmir’in en çok adli olay yaşanan ilçesi Buca’da olunca, bu durum çevredeki vatandaşlara normal geliyordu. 

Arabanın tamiri uzayınca ustayla sohbet de koyulaştı.  

Bana bazı metal araba parçaları gösterdi ve fiyatlarını sordu. İrili ufaklı parçalardı ama büyük bir teknolojik alt yapı gerektirmedikleri belliydi.

Tahminlerim hep düşük kaldı. Aslında olması gereken rakamlardan daha yüksek rakamlar söylemiştim. İbrahim usta da bunun farkındaydı. Bunun nedeni, ‘’Bu parçaların hepsi yurt dışından geliyor’’ dedi. Fransa, Çin’de malı üretip kendi markası ile dünya pazarına sunuyor, bizim gibi üretemeyen ülkeler de bu parçaları alıyor.

Alıyorduk… Hatta biraz sonra ben de aldım. Avuç içi kadar bir parçaya dünyanın parasını gömdüm. Üzerine işçilik falan eklenince küçük gördüğüm sorun birden devleşti.

İbrahim Usta…

İbrahim ustanın iki oğlu vardı. ‘’Çalışılmaz artık bu ülkede’’ dedi ve devam etti, ‘’Basit parçaları bile üretmiyor bu toplum. Üretmediği gibi herkes birbirini kazıklamaya çalışıyor. Şimdi ben sana sağlam parçayı bozulmuş gibi göstersem, yeni diye eskiyi tamir edip, parlatıp taksam nerden anlayacaksın? İşin uzmanı değilsen anlayamazsın. Ama bu piyasada pek çok insan artık bunu yapıyor. Alım gücü giderek düştü. Bir parçaya her hafta zam gelir mi? Akaryakıta iki günde bir zam gelir mi? Geliyor… Ülkenin ormanları maden için,  tesis yapmak için satılıyor mu? Satılıyor. Baş edilemeyince yangın çıkarılıyor mu? Çıkarılıyor. Ben çocuklarıma bu ülkeden gidin diyorum. Gidin başka bir ülkede insan gibi yaşayın. Bir baba bunu çocuklarına söyler mi? Maalesef bize bunu söylettiler.’’

Gençler…

Önceki gün Radyo Ege’deki programıma 4 genç müzisyen katıldı. Üniversite birinci sınıfta olmalarına rağmen nefis müzik yapıyorlar. Piyasa işi değil. Gönüllerince yazıp, gönüllerince besteleyip çalıp söylüyorlar. Yurt dışından çok iyi grupları takip ediyor, onlara öykünüyorlar. 3 tanesi bilgisayar mühendisliği biri de genetik mühendisliği okuyor. Hedefleri, attıkları adımlar çok bilinçli. Ve ne yazık ki dördü de yurt dışında çalışmak istiyor. Sadece onlar değil tabii ki çevremdeki pek çok insan ya gitti ya da gitmeye hazırlanıyor.

Beyin göçüyle her alanda yetişmiş insanımızı kaybediyoruz. Türkiye'ye göç edenlerin sayısı 2021'de bir önceki yıla göre yüzde 116,9 artışla 739 bin 364 olarak kayıtlara geçti. Bunların yüzde 51,9'unu erkek, yüzde 48,1'ini kadınlar oluşturdu.

Türkiye'ye yurt dışından gelenlerin 124 bin 269'u Türk vatandaşı, 615 bin 95'i yabancı uyruklu nüfus olarak belirlendi. Türkiye'den göç eden nüfusun yaş gruplarına bakıldığında ise en fazla göçün yüzde 14,4 ile 25-29 yaş grubunda olduğu belirlendi. Bunu yüzde 12,3 ile 30-34 ve yüzde 11,6 ile 20-24 yaş grubu takip etti.

Peki, yerlerine kimler geliyor? Anneler, babalar; neden çocuklarına gidin kurtulun diyor?