Çizgi roman kahramanı Batman ile tanıdığımız Joker karakteri, ilk kez 1940 yılında karşımıza çıktı. Joker, Amerika bayrağı renklerinde olduğu gibi beyaz, mavi ve kırmızıdan oluşan ikonik yüz boyası ile dikkat çekiyordu. Şiddetten yanaydı, karanlık bir tarafı vardı. Bu kötü karakter Batman okurlarını, onu “sevenler ve sevmeyenler” diye böldü.
Joker ortaya çıktıktan 1 yıl sonra yani 1941’de Türkiye’de Birinci Coğrafya Kongresi yapıldı. Alanında uzman olduğunu söyleyen yabancılar ülkemize gelip Türkiye’yi 7 ana coğrafi bölgeye ayırdı. Ama bir gariplik vardı. İklim ve bitki örtüsü yönünden ayrılan illerin dağılışında tutarsızlık vardı. Bunu kabul etmeyenler azınlıktaydı ve seslerini duyuramadılar. Ortaya çıkan harita, sanki genç cumhuriyetin nasıl parçalanması gerektiğini akıllara yerleştirecek bir şablon gibiydi. Elbette çıkan sonuç, bu topraklarda gözü olanlar tarafından ülkeyi bölmek için yetmezdi.
Eğitim sistemi ve ekonomisi bozulmalıydı. Askeri düzeni ortadan kaldırılmalıydı. Kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye’de tarım öldürülmeliydi.
Joker, Batman’in karşısında sistemi bozan, kentteki adaleti alaşağı eden bir karakter olarak meşhur gülümsemesini takınırken ve hikayedeki gücünü arttırırken ülkemizde de 1948 yılında Köy Enstitüleri kapatıldı. Her gelen hükümet ile eğitim sistemi değiştirilerek hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin zihninde karmaşa yaratıldı. Dinsel eğitime yer açıldı. Bir süre sonra da tarım ürünleri ithal edilmeye başladı. Eyalet sistemine geçme konusunu ilk ortaya atan, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Kenan Evren oldu. Daha sonra da aynı konuyu farklı şekilde de olsa dile getirenler; Abdullah Öcalan ve Cumhurbaşkanımız oldu. Kenan Evren zamanında irticanın kapıları ardına kadar açılırken ABD’den 30 yıl sonra bizde de renkli televizyona geçildi.
Türk milletini sağcı solcu olarak bölmüşlerdi ama bu yeterli değildi. Din üzerinden de bölmeli,
kültürel yapı ters yüz edilmeli, ahlak çöküntüye uğratılmalıydı. Kenan Evren’den sonra gelen her hükümet bunun için elinden gelen çabayı gösterdi. Desteklenen yapımlar, zeka seviyesini yerle bir eden ve aileyi parçalayan programlar, adalet sistemindeki çöküş; yüzü kızarmayan, utanmayı unutan insanlar yarattı.
Bu arada ABD’de de Alan Moore tarafından ilk kez Joker’in anlatıldığı “Öldüren Şaka” adında bir çizgi roman yayımlandı. Kitap Joker'in "Bazen bu şekilde bazen de başka bir şekilde hatırlıyorum... Eğer bir geçmişim olacaksa, çoktan seçmeli olmasını tercih ederim" diyerek güvenilir bir anlatıcı olmadığını itiraf etmesini konu ediyordu.
Türk halkına, kültürel değerlerini ve tarihi unutturulmaya çalışılırken bunlardan bir haber lider tarafından idare edilmeye mahkum edildi. Her gün farklı söylemeler ortaya atan, günü kurtarmaya çalışan liderler ve onların yancıları ülke dibe doğru batarken koltuk sevdalarından, para hırslarından vazgeçmediler. Her şey öldüren bir şaka gibiydi ve onlar için renkli hayat ile şov devam etmeliydi.
Joker’in yükselişi sürdü. 2019 yılında solo olarak ilk kez bir filmde yer aldı. İçindeki kötülük kendisine kötü davranan annesine, onu taciz eden insanlara bağlandı. İlk filmde 6 kişiyi öldürse de toplumun bir bölümü tarafından kahraman olarak kabul edildi. Kötü olan sistem karşı olanlar, iradelerini başka bir kötünün yanında yer almaktan yana kullandılar.
Türkiye’de de farklı olmamıştı. Her şey kötüye giderken yani ülkede satılmayan önemli konumdaki kamu kurumu, şirket, liman, arazi kalmamışken, ekonomik çöküş derinleşirken, adalet sistemine güven kalmamışken, ülke yol geçen hanına dönmüşken, terör örgütleri cirit atarken, milyonlarca sığınmacı topraklarımıza yerleşmişken, Türkiye seçimini içerden içeriden çökertilmiş CHP’den yana yaptı.
80 milyonluk ülke yeni bir alternatif yaratamadı. CHP lideri Özgür Özel, ülkede bunca sorun varken, vatandaş erken seçim isterken hala Kürt sorunu diye dolanıp duruyor. Ülkeye zaman, para ve güç kaybettiriyor. Muhalefet ve iktidar, “İkili Delilik” içinde savrulurken koltuğunu korumaya çalışanlar, bölücülerle masaya oturanlar yarınlarımızı zora sokuyor.
Elbette bunları görerek ve farkında olarak 101 yaşındaki Cumhuriyetimizi her ne olursa olsun bölünmesine izin vermeden geleceğe taşıyacağız. Şanlı bayrağımızı indirtmeyeceğiz. Bunu da damarlarımızda gezen asil kanla ve aklımızla yapacağız.