Bir zaferi yazmak için elime almıştım telefonu... Maç izlerken yazıyordum. Ancak siz plan yaparken kader kıs kıs gülermiş. Hem yenildik hem de acı bir olay yaşadık... Hayat kısa kuşlar ötüyor... Herkes konuşuyor.
TATSIZ MAÇ...
Dortmunt'da ikinci maçımıza çıktık. 4 gün önce sağanak yağış altında Gürcistan'ın 3-1 yenmiştik. Bugün günlük güneşlik bir gün... İlk maçımızdaki kadrodan 4 isim yok. En çok Arda Güler'in olmamasına üzüldüm. 39 yaşındaki Ronaldo'nun tahtına aday gösterilen, 19 yaşındaki Arda'nın karşılıklı oynamasını keyifle izleyecektik. Neyse kazanalım da önemli olan o... Grubumuzdaki diğer maç da Gürcistan ve Çekya 1-1 berabere kaldı. Son dakika Gürcistan golü kaçırdı. Bizim için güzel sonuç... Bu kez kırmızı forma yerine beyaz forma ile çıkıyor Milliler...
Maç başabaş bir mücadele şeklinde geçiyor. Bizim Çocuklar kendilerine güveniyor... Kalemiz Altay'a emanet... Mert hafif bir sakatlık geçirmiş... Mert Müldür de yok. Onların yerinde Zeki ve Kerem var.
Dakika 21de golü yiyoruz. Bernardo Silva tecrübesini konuşturdu. Abdülkerim 24'de sarı kart görüyor. Bu Çekya maçında cezalı olması anlamına geliyor.
28'de büyük bir hata yapıyoruz. Samet geri pası Altay'a değil kaleye gönderiyor. 2-0... Böyle bir hata yapılmamalı... İlk yarı bu sonuçla bitiyor. Umutlar ikinci yarıya kalıyor.
İkinci yarıya Yusuf ile başlıyoruz. Orkun çıkıyor. Portekiz de iki oyuncu değiştiriyor. Hadi çocuklar...
Dk 55 Tribünler Arda Güler sesleri yükselirken, Ronaldo, Fernandes'e al da at diyor. Fernandes'e skoru 3-0 yapıyor.
Dk 69'da nihayet Arda oyuna giriyor. Hadi Bakalım...
DAHA BİTMEDİ
76'da Samet sakatlanıp çıkıyor. Ronaldo ile fotoğraf çektirmek için seyirciler sahaya giriyor. Beş kere oyun duruyor. Bugün günümüzde değiliz. Bir dönem Beşiktaş oyuncusu olan 41 yaşındaki Pepe oyuncularımıza izin vermiyor. Maç 3-0 bitiyor. Önümüzdeki maça bakacağız... 4 gün sonra Hamburg da Çekya ile oynayacağız. O maçta mutlaka puan almamız lazım.
*
EVLAT ACISI...
Maçın son dakikalarında telefon acı acı çalıyor. O kadar değiştir şu melodiyi dedim Tülin Sultana... Kötü bir haber geliyor. Komşumuz İlknur oğlunu kaybetmiş.
Henüz 31 yaşında... Urla'da balkonda otururken kalp krizi geçiriyor. Yalnız olmasından dolayı ilk müdahale yapılamıyor. Hemen taziyeye gidiyoruz. İlknur, Ercan, Belinay şokta... Acıların en büyüğü... Evlat acısı... Kardeş acısı... Belinay, ağabeyi ile ilgili anılarını anlatıyor Alihan, Elif ve Çağla'ya... Gözlerden yaşlar boşalıyor... Bize de o haber vermişti. Hayatın ne kadar kısa olduğunu ve insanların birbirine sıkıca sarılmaları gerektiğini bir kez daha anlıyorum. Teselli etmeye çalışıyoruz. Çalan telefonlar... İlk soru nasıl olmuş? Ne farkeder ki... Oğlunu kaybetmiş kadın. Onun yanında dur. Baş sağlığı dile... Bu da yanlış biliniyor. Başın sağ olsun. O öldü sen sağ ol onun yerine de yaşa demek değil... Burada ki baş, yara anlamında yaran iyileşsin. Eskiden başın sağ alsın denirmiş. Sonra başın sağ olsun olmuş... Sessizce bekle, acısını yaşayanın anlatmasını bekle... O anılarını anlatır onunla yaşayamadıkları daha ön plandadır. Hayat mücadelesinde birbirimize zaman ayıramadığımızın farkına varırız. Biraz isyan edilir. Her ölüm erkendir ama 31 yaş, en verimli olacağı yaş gerçekten çok erken... Evladını toprağa vermenin tarifi mümkün değil. Urla'dan Buca'ya getirilmiş adli tıp otopsi yapacak. Sonra yavrumuz sabah Urla'ya getirilecek. Gasilhane de yıkanıp, kefenlenecek. Biraz sakinleşiyor. Bir şeyler yedirip, ilaç içiriyoruz. Şimdilik yapacak bir şey yok.
Pazar sabahı tekrar gidiyoruz. Sokakta davul sesi... Bir tarafta cenaze, diğer tarafta düğün. İki sokak üste, Ahmet ile Zeynep de müjdeli haberi cep telefonuma veriyor. Kızları doğmuş... Hayat akışında... İlknur'un kardeşleri Ayvalık ve Alaşehir'den gelmiş. Komşular, eş, dost... Anılar yine konuşuluyor. Biraz daha sakin ama gözyaşları dinmiyor. Hakan ikindi namazına mutakip Urla'da defnedilecek.
HALKIN NABZI...
Cenaze Törenleri ve taziye evlerinde her şey konuşuluyor. Ege TV Program Müdürü Sevil hanım en iyi haber kaynağının cenaze törenleri olduğunu söylerdi. "Halkın nabzını tutarsın." Gündem sürekli değişiyor. Alaşehir ekmeği, üzüm rekoltesi, bitcoin, korona günleri ve nihayet 'bu biontech yüzünden kalp rahatsızlığı arttı.' Konu ne zaman buraya gelecek diye merak ediyordum. 'Sıcaklar on gün sürecek dikkat etmek lazım. AFAD uyardı.' Orman yangınları... Mardin, Diyarbakır kayıplar... 'Asgari ücret artar mı?' 'Emekli ücreti ne olur?' 'Bahçıvan buradan geçiyor ne güzel bizim orada yok ama karpuz kilo 20 TL olur mu?' Tekrar Hakan'a gegor konu... Gözyaşları... Yeni konu açmak lazım... 'Bayramda ne yaptınız? Kurban bayramı tatil Bayramı oldu.' 'Gençlerin hiçbir şey umurunda değil bizden sonra bayram da kalmaz bir telefon, bir kulaklık onlara yeter...' Gözüm içeri gençlere kayıyor. Haklılar galiba hepsinin kafası telefona gömülü baş parmak soldan sağa kayıyor... Ama haksızlık yapmamak lazım damarlarına basıldığı zaman gözleri bir şey görmüyor. Benim onlara güvenim sonsuz... Gündem Türkiye gibi o kadar hızlı değişiyor ki konudan konuya atlıyorsun maksat kafayı dağıtmak...' Yaz geldi domates hala 25 TL... 50 TL altında meyve yok...' 'Çekya'yı mutlaka yenmeliyiz' 'Yeni 5 lirayı gördünüz mü?' 'Yakında kağıt 500 TL'de çıkar. Adamların en büyük parası ile motor alırken bizimki ile karpuz alamıyoruz' 'Çay içer misiniz?' 'Çay derdinde Edor Çay ve Seğmen Reçelleri halka arz edilecekmiş' 'Ben Petkim aldım yükselecek diyorlar' Tüm Ekonomistler burada sanki... Farklı dünyalarımızdan birlik olmaya geldik. Acılar paylaşılacak...
URLA...
İzmir'in en güzel ilçelerinden biri, üzüm bağları, şarap evleri... Hakan burada yaşamaktaydı. Şimdi de... Konvoy halinde geliyoruz. Sessiz sakin... Yanımızdan kornalar basa basa bir başka konvoy geçiyor. "Evleniyoruz... Mutluyuz" Korna sesi yetmiyor. Davul ve zurna da eşlik ediyor. Bir tarafta hüzün, bir tarafta kahkaha... 4 Nikah 1 Cenaze diye bir film, Sezen'in Düğün ve Cenaze albümü vardı. Hayat devam ediyor. Alışacağız mutlaka ama boşluk dolmayacak... Gasilhaneye geliyor. Yıkama arasında görmek isteyenleri davet ediyorlar. Hakan'ın gül yüzünü görüyoruz. Acımız artıyor. Dişimizi sıkıp Belinay ve İlknur'un sakinleştiriyoruz. İkindi vaktine doğru, okuduğu okulun,
Şehit Kemal İlkokulu'nun karşısındaki Hamidiye Üzümcü Camii'ne getiriyoruz Hakan'ı... Burada son görevimizi yapıp, sonsuzluğa uğurlayacağız. Haklarımızı helal ediyoruz. Kuşçular Mezarlığı'nda toprağa veriyoruz. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.
Topraktan geldik toprağa gideceğiz. Kimseyi kırmadan, kavga etmeden, kardeşçe yaşamak gerek.
ALLAH RAHMET EYLESİN...