Aslında sanılanın aksine farklılıklar çoğu zaman verimli olur. Çünkü değişim, her zaman bu farklılıklar sayesinde mümkün olmuştur. Bu sebepledir ki her kültür ve inanç, insanlığın ortak bilgi havuzuna katkıda bulunan bir parçadır. Her birimiz, kendi benzersiz düşünce dünyamızla bu havuza bir katkıda bulunuyoruz… Gel gör ki konuşmayı, tartışmayı, dinlemeyi ve anlamayı başarabiliyorsak…

Geçtiğimiz günlerde izlediğim bir televizyon programında yılbaşı ve Noel kutlamaları üzerine tartışmalar bir hayli hararetliydi. Konuklar, farklı görüşlere sahipti; kimisi, Noel’i sadece Hristiyanlara ait bir kutlama olarak görüyor, bu yüzden başka bir inancın da bu geleneği kutlamasını yanlış buluyordu. Diğerleri ise yılbaşının, herhangi bir dini kimlik taşımayan evrensel bir kutlama olduğunu savunarak, bu kutlamaların tüm insanlık için yeni bir yıl olduğunu söyleyerek anlamlı olduğuna vurgu yapıyordu. Konu anlamsızca derinleşti, konuşmak için konuşuldu... Her iki taraf da kendi bakış açısını savunurken, bir şey dikkatimi çekti: Farklılıkların birleşmesi değil, bu farklılıkların ne kadar ayrıştırıcı bir güce dönüştüğü! Aslında bir de konuşulan şeylerin farklılığı… Sosyal medyaya hiç girmiyorum. Neyi tartışıyorsunuz?


Her iki taraf da bilgili, yüksek derecede eğitimli olduğunu savunuyor… Hani, derler ya "Taşa tutulan masumiyet" işte tam da bu! Noel ve Yılbaşı meselesi yine ortalığı kasıp kavurdu. Şu "hoşgörülü" dedikleri toplumdan, eline taş alan bu kadar öfkeli bir kalabalık nasıl çıktı? İşin bu boyutuna sosyologların kafa yorması gerekiyor belki de.
 
Şimdi, Noel dedikleri ne? Hristiyanlar için İsa Peygamber’in doğumunu kutladıkları bir anma günü. Tarihi şuymuş, buymuş; eskiden Mart’ta kutlanırmış, sonra Aralık’a taşınmış.

Peki, Yılbaşı? O aslında kadim bir kutlama. "Nardugan Bayramı” diye bir şey var mesela. Türkistan coğrafyasında Türk topluluklarının yeni yılı kutladığı, ağaç süslediği, dilek dilediği bir bayram der tarihin tozlu sayfaları.
İnsanlar Noel’i kutlamıyor. Biraz dans biraz müzik, biraz sohbet biraz tombala. Adına yılın başı, yeni yıl diyorlar.

“Her şeyi anlamazsan…”

Gel gör ki kültür, akış halindedir. Yeniyi, farklıyı da katar kendine; gelişir, zenginleşir. Herkesin inancı, kutlama şekli kendini bağlar. Bu kadar basit. Benzer düşünen insanlarla bir araya gelip, farklı görüşlere kapalı bir yankı odasında kendimizi bulabiliyoruz. Bu durum, bireysel düşüncelerimizin evrensel doğrular olduğuna dair yanıltıcı bir inanç yaratabiliyor.  “Ben bu şekilde düşünüyorum diye insanlığın da böyle düşündüğü sonucunu çıkarmaya hakkım varmış gibi davranamam diyor” kitapta. Her insanın kendine özgü düşünme tarzının insanlığa yeni bir pencere açtığına inanıyorum. Başka bir yerde, aynı derecede geçerli ancak farklı bir şey vuku bulur. Bir detay var ki doğru nasıl anlatılır, bilgi nasıl paylaşılır?


Her şeyi bizden olmayan bir tehdit olarak görmek, aslında bizi kendimizden de uzaklaştırıyor. Oysa tarih, kültürlerin buluştuğu, birbirinden beslendiği hikayelerle dolu. Biz insanlar olarak bazen bilmeden açıklamaya çok meraklıyız. Hayatta karşımıza çıkan her şeyi bir kalıba oturtmak, bir çerçeveye sığdırmak istiyoruz. Ama ya o çerçevenin dışını göremiyorsak? Ya aslında bildiğin sandığın değilse?


Yani, şunu mu demeliyiz? “Her şeyi anlamazsan, hiçbir şeyi açıklayamazsın”
Yeni yılın sağlık, bereket, barış, saygı, bolca sevgi ve biraz daha "anlayış" getirmesi dileğiyle...

Mutlu yıllar!