İnsan doğuyor, büyüyor, yaşlanıyor, yaşlandıkça yalnızlaşıyor. Geçmişin muhasebesini yaparken hatalarını görüp pişman oluyor. Dostları birer birer sonsuzluğa yürürken daha da içine kapanıyor. Çocukları, torunları bayramdan bayrama hatırlıyor. Yine de hayata tutunuyor. Az kalan arkadaşları ile sohbetler, komşu ilişkileri yaşama tutunmasını sağlıyor. Hayatı seviyor... Toprakla daha sıcak ilişki kuruyor ekiyor, biçiyor. Geriye kalan, hayata ekip, biçtiklerimiz değil mi zaten? Sonuçta toprağa döneceğimiz gün yaklaşıyor diye düşünüyoruz. Toprak çağırıyor sanki... "Ölüm Allah'ın emri ayrılık olmasa" 

YILDIZIMIZ KAYDI...

Teyzem... Anne yarım... İkinci annem... Yengem... Ayten Erciyas dün akşamüstü sonsuzluğa yürüdü. O içi kan ağlasa da kimseye belli etmez hep gülerdi. Deliliğe verirdi kendi... 

23 Nisan günü doğduğu için mi bilinmez çocukları çok sever. Onlarla çılgınca oynardı. Benimde çocukluğumun en renkli kahramanlarından biriydi. Yaramazlık yaptığımda kocaman dilini çıkarır önce korkutup sonra güldürürdü beni... Babamın amcası ile evli olduğu için hem teyzem hem de yengemdi. Annemle babamın teyze çocukları olduğunu söylemiştim zaten... Bu karışıklığı öyle bir anlatırdı ki... Küçük beynim algılamaz "teyze siz ne karışık sülalesiniz ya!" diye kestirip atardım. Anıları fıkra gibi anlatır, taklitler yapar kahkahalara boğardı bizi... Fuat Amcam ile ilişkileri dizi olurdu. Birbirlerini çok sever tatlı tatlı atışırlardı. Amcamın aforizmaları nesilden nesile aktarmaya devam etmekteyiz... Yıldızımızdı. Her konuda beni destekledi. Gölgesi hep üzerimdeydi... Doğum gününde nişan yüzüklerimizi parmağımıza takan da oydu. Gerçi sonradan çıkardık ama hayatımın en özel hediyesi Tuncama bu ilk adım sayesinde kavuştum.

GÜLE GÜLE ANNE YARIM...

Ailemizin en büyüğünü, bugün öğlen namazında, Akçay'dan uğurlayacağız. Üç buçuk saatlik bir yol olmasına rağmen senelerdir onu görmedim. Hayat koşuşturmasında  ihmal ettim. Oysa ne çok severdim onu? 

Eskiden İzmir'de otururdu. Güzelyalı, Göztepe, Hatay taraflarında her sene farklı bir eve geçerlerdi. Ama Fuar zamanı biz bir şekilde yanlarına giderdik. Amcam bizi gülerek karşılar, içeriye girmeden “ne zaman gideceksiniz?” diye sorardı. Fuarlı geceler sevdam o yıllardan kalma... Ailecek, kırmızı uçan balonun bileğim de pavyon pavyon gezerdik. Ramazan ağabeyimin elini hiç bırakmazdım. Biz büyüdük İhtiyar Delikanlı küçüldü. Bakalım bu yıl Cemil Başkan bir sihirli değnek ile fuarı değiştirecek mi? Yoksa Lunaparksız, gölsüz, ticari kısmı bitik bir fuar mı yaşayacağız? 

Yastayım... Bunca yıl yanına gitmediğim sadece telefonla görüntülü konuşarak ya da kuru bir mesajla geçiştirdiğim teyzemi son yolculuğuna da uzaktan dualarımla uğurlayacağım. Onu hep güçlü bir kadın olarak gördüm. O hep başı dikti. Kan kusar "ne güzeldi kızılcık şerbeti sen de içer misin?" derdi. Erciyas erkeklerini idare etmek zordur. Yıllarca amcam ile el ele yürüdü. Onu kaybedince biraz hayata küser gibi oldu. Şimdi yanına gidiyor. Fuat amcam ile yine el ele gönül gönüle olacaklar. Kocaman gözlerini açarak zaman zaman bağıracak ama sonunda yine koluna girecek... İki oğlu Asım ve Ramazan ağabeylerim ve bizlerin duaları hep yanında olacak. Dedeme, babaanneme, anneanneme, Fuat amcama, Ataman Dayıma, Seval yengeme selam dualarımız sizlerle... Yine yoldaşımız olun.

Ölüm ne garip şey, yaşayan için büyük kayıp, onunla yaşayamadıklarını özlüyor, yaşadıkların ise bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyor. Gözlerindeki yaşlar yağmur gibi yağıyor. Bardaktan boşanırcasına... Ölen için belki de bir düğün gecesi gibi... Sonsuzluğun başlangıcı, başka bir boyuta geçiş... Dönen olmadığı için seferinden bilemiyoruz. Güle güle teyzem...

FARKLI KONULAR VARDI...

Bugün çok farklı bir yazı yazmayı planlamıştım. “Siz plan yaparken kader kıs kıs gülermiş” kısa kısa o haberlere yer verelim. 

KISACA...

KISACA...

MBA Okulları yüzme takımının okullar arası turnuvada birinciliği... Çocuklar önce İzmir birincisi oldular. Sonra Konya’da bölge birinciliği ve Rize’de finallerde ülke birinciliği... Aferin çocuklar daha çok kupa ve madalya bekliyoruz sizden.... Gururumuz oldunuz....

17 Nisan Merhaba günü ilan edildi. Halikarnas Balıkçısı, Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın doğum günü... Bugün organize edilen Merhaba buluşması dünyaca ünlü genç piyanist İlyun Bürkev’e merhaba dememizi sağlayacak...

18 Nisan Cuma günü kitap fuarı, Kültürpark’ta açılıyor. Kitap Fuarı sonrası Lunapark iyi gelirdi ama...

İzmir’in dev yüreği, dev adamın ajansı, dev ajans 25. yılını kutluyor...25 yılda neler neler yaşandı? Hangi ünlülerle nasıl organizasyonlar yapıldı. Tarihi bir binada, İzmir İktisat Kongresi Binası’nda buluşuyoruz...

KISACA...

Bir çocuğun mezarında bile rahat etmemesi... Ahmet seni mezarında bile rahat bırakmıyorlar. Bir çocuğu gündüz vakti. Kadıköy pazarında bıçaklanmasını engelleyemeyenler, mezarında da koruyamıyor...

Kadınlarımız onlar da korunamıyor. Her gün en yakınları tarafından katledilen, şiddete mahsur kalan kadınlarımız... Kadına şiddet ve kadın cinayetleri bitmeli... 

Doğal olan normal doğum... Size ne? Benim iki oğlum da sezeryan ile doğdu.

Dünyada savaş... Ukrayna, Gazze... Ülkemde kutuplaşma...

Her biri başlıca bir yazı konusu olacak. Ama yastayım. Bu konular bir sonraki yazımda... Kaybettiğiniz kişi seksen yaşlarında bile olsa, şairin dediği gibi, her ölüm biraz erken oluyor.

AÇIN RADYONUN SESİNİ...

RADYO EGE’de eskimeyen bir şarkı... Yahya Kemal Beyatlı'nın şiirinden bestelenmiş. Hümeyra’nın sesinden dinliyoruz. Çok yakında onun şarkılarından oluşan bir anı albümü geliyor. Farklı seslerden o şarkıları yeniden hatırlayıp, gençlere sevdireceğiz. Teyzeme ve tüm kaybettiklerimize gelsin!

“Artık demir almak günü gelmişse zamandan... Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan... Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol... Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol... Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli... Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli... Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu... Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler... Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler... Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden... Birçok seneler geçti, dönen yok seferinden...”