İndirim varsa alınmaz, İhtiyaç varsa alınır. Alışverişin yazılmayan kuralları vardır. Öncelikle alışverişe kesinlikle tok gitmek gerek. O kadar çok fuzuli şeylere para harcıyoruz ki en basiti kaç çift ayakkabınız var? Marketlerde ara ara bir çikolata alana ikincisi bedava ya da yarı fiyatına gibi kampanyaları duymuşsunuzdur. Gidin bakın o gün standları resmen talan etmişler. Nasıl bir algı ise indirime girdi sende al. Al al dursun sonra zamlanır. Ya arkadaş sadece indirime girdi diye alışveriş yapılır mı? Evinde bir tane ya da iki tane var ama o ürün indirime girdi mi, kaçırma bak sakın hemen al diye illa bir tane de yönlendirici lider kendiliğinden türer.
Şık olmak için bir sürü kıyafetinize ihtiyacınız yok. Temizliğinize dikkat etmemiz kafi. Ha tasarruf olsun diye de tabii ki aynı çorabı ve çamaşırı bir hafta da giymemek gerek. Geçen bir haber de gördüm dişlerinizi fırçalamıyor ve sürekli pis kokuyorsanız emsal bir karar almıştı Yargıtay boşanma sebebi bile sayılıyor. mBu kendinize kıyafet almayın da demek değil ama hiç düşündünüz mü sabah uyanıyoruz ve gardolabın karşısına geçip ne giysem bugün diye düşünüyoruz. Demek o kadar çok var ki karar veremiyoruz. Hele şu düğün sezonun da birkaç saat için alınan abiyelere acıyorum. Bir daha başka düğünde de giymezler. Niye? Eeee herkes gördü. Gerçekten o kadar çok israf ediyoruz ki ihtiyacımız kadarını değil de indirime girmiş olanına bakıyoruz.
Cep telefonlarına zaman zaman böyle indirimler geliyor. Adamın bir şahsi, bir şirket hattı var ne yapacaksın üçüncü telefonu? Ama yemez içmez ve bir daha bu paraya alamayız der o telefonu da alır. Maşallah zaten öyle bir pazarlama stratejisi var ki her sene bir üst modeli çıkıyor ve sizi daima yenisine yönlendirecek kampanyalar yapılıyor. Eskiyi getir yenisini götür hala popülerliğini koruyor. Malum bu zamanda iki düşünce hakim biri paranız varsa yiyin zaten birikmiyor ve zengin de olamayacağınız gibi bir şey de alamayacaksınız bari yedim diyin kendinizi bir şeyden mahrum etmeyin. Yiyin için keyfinize bakın. Bu biraz uzun oldu ama daha böyle uzar gider. Diğer düşünce ise tamamen tasarruf tedbirleri kapsamında ihtiyacınız olanı alın indirime gireni değil. Siz böyle yapınca zaten para biriktirmeye de başlıyorsunuz. Ah o kredi kartları, mümkünse hiç kullanmayın değilse de en azından sadece bir tane kredi kartınız olsun.
Hepimizin amacı ve gayesi elbette mutlu evlilik ve çoluk çocuk varsa onlara iyi bir gelecek bırakmak. Bu çoğu zaman paraya dayalı yapılmak istenir ancak çocuğumuza bırakacağımız en büyük miras onları merhametli dürüst ve çalışkan bireyler olarak yetiştirmekten geçer. Zor zamanlardan geçiyoruz
Piyasa da yaprak kımıldamıyor...
Ev araba almaktan sakınırken diğer tarafta da müsrif harcamalarla aslında büyük bir serveti elimizle itiyoruz. Ah o abur cuburlara harcadığımız paraları bir gözümüzde önemseydik. Eskiden mahallenin bakkalından nakit alışveriş yaptığımızda para üstü olarak çoğu zaman sakız ya da gofret verilirdi. Belki de abur cuburlara böyle alıştırdılar bizi. Kasanın etrafında bir sürü abur cubur konur ve şimdi bir de bazı üç harfli marketlerde kasalarda kotayı tutturmak için bazı ürünler sattırılıyor. Bir de sanki yok işte şu kadar alışveriş yaptınız sözüm ona çökelek şu kadara geliyor gibi.
Zaten serbest piyasa iyice kendini dağıtmışken krizi fırsata çevirmek isteyenlere inat ihtiyacınız olmayanı sadece indirime girdi diye evinize sokmayın. Bir arada o sıfırlar atılmadan önce bir milyoncular vardı gerçi hala var şimdi de 1 TL Günleri adı altında yapılıyor. Reklama bak kapıda koca bir afiş ne alırsan 1 TL. Ya iyi de neler alırsan değil ki o. Adam öyle bir kaptırıyor ki alışverişe çok ucuz bunlardan çok alalım. Sonuç bir sürü boş alışveriş çoğu da birkaç gün içinde çöpe gidiyor. Çöpe atılan ekmeklerin sadece matematiğini yapabilsek bu memlekette kimse aç kalmaz. Kışlık için domatesinizi yapın kışlık barbunya, bezelye bunlara eyvallahım onlar kışın hayat kurtarıyor.
Ama bunun dışında üstü çizilmiş bir etiketi sadece indirim de diye tercih etmek de ne bileyim bilemedim ne diyeyim ha buldum müsriflikten başka bir şey de değil. Elbette arada bir kendimizi şımartalım bütçemizi de şaşırtalım buna da ihtiyacımız var. Ama bunlar ödül gibi olmalı. Her zaman değil. Misal ailenizle sevdiklerinizle şahane bir serpme kahvaltı yapmaya gidin ama bunu her gün ya da çok sık yaparsak bir anlamı kalmıyor. Ona da zaten belirli bir süre sonra bütçe yetmemeye başlıyor. Sözün özü şu ki arkadaş ihtiyacın olanı tüket kısma oradan ama her ucuz ve indirime gireni de satın alma. İngilizlerin güzel bir sözü var. "Biz ucuz mal alacak kadar zengin değiliz." Pahalı al gerekirse indirime girmesin. Ama ihtiyacın kadarını alırsan ekonomini düzeltirsin. Herkes kendi içindeki ekonomiyi düzeltirse büyük projelere bile gerek kalmaz. Hadi işleriniz rast gitsin.