Toplumda kadın ve kız çocuk deyince ilk akla gelen düşünceler genellikle, ev işlerine kendini
vermiş, çocuk doğurmak için olan varlıktır. Kadınların birçoğu da bu kısıtlı hayatı kabullenir,
bir kısmı da kabullenmek zorunda bırakılır. Ailelerine göre evliliklerinin birçoğunu gelecek
garantisi, maddi durumu iyi olan bir eşe sahip olmak ve her şeyi bu olay üzerine kurmak
zorunda kalan kadınlar… Bu döngü böyle büyür gider ; Belki de bazen bizi seven ailelerimizin
bizim iyiliğimizi istedikleri halde bazen çocuk yaşta,bazen de ileri yaşta bizim hayallerimizle
mutlu olacağımızdan haberleri dahi olmadığı için bize bu hayat tarzını zorunlu kılarlar.
Çocuk gelinler…
Ünzile ve diğer evlendirilen çocuklar belki de ne de çok istemişti okuyup Doktor, Avukat,
öğretmen ,mühendis,hemşire olmayı, ailelerinin‘’Sen kızsın, kızlar okumaz!‘’ demesi ile
bütün hayalleri bir anda yıkılmıştır.
10-16 yaşındayken yani hala çocuk yaşta olan kızlar, kendilerinden yaşça büyük
akrabası, komşusu ile evlendirilmiştir.
Kadın herkestir.
Kadınların, erkeklere karşı aynı haklara sahip olmak uğruna verdikleri savaşın farkına
varılmaması. kadın işi- erkek işi diye rol biçilmesi. Oysa, kadın ve erkek eşittir. Ne yazık değil mi?
Kadın herkestir aslında. Annedir, kaynanadır, eştir, çocuktur, abladır, haladır, teyzedir,
görümcedir, baldızdır, komşudur, patrondur, esnaftır, arkadaştır, sırdaştır, emekçidir. İnsandır…
Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünya çapında her yıl tahmini 12 milyon kız çocuğu
daha 18 yaşına gelmeden evlendiriliyor.
Koronada evlilikler arttı.
Pandemi çocuk gelinlerin sayısını artırdı: Her yıl milyonlarca kız çocuğu zorla evlendiriliyor.
Kız çocukları, salgının etkisiyle daha da yoksullaşan aileleri tarafından zorla evlendiriliyor.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nundan (UNFPA) yapılan açıklamada," Covid-19 nedeniyle
aksayan mücadeleler sonucunda 2020 ile 2030 yılları arasında şu anki hesaplamalara
ek olarak açıklamaya göre 10 yılda 13 milyon daha fazla çocuk evliliği olabilir.
Ailelerin çocuk yaşta evliliği, Covid-19'un neden olduğu mali sıkıntılara bir
çözüm olarak görmesi nedeniyle zorunlu evliliklerde artış olduğunu belirtiliyor.
Ayrıca ailelerin, evliliklerin çocuklar üzerindeki olumsuz etkileriyle ilgilenmediğini ifade ediyorlar.
Hüzünlü bir şarkı; Ünzile…
Tıpkı Ünzilenin hayatı gibi ;
Bu hikâye insanlığın öldüğü ve yerle bir olduğu bir hikâyedir. Ufak yaşta gördüğü baskıdan
dolayı artık kendine çizilmiş kadere razı gelmiştir. Olaylara ses çıkartamamaktır. Gördüğü
baskı ve yaşam biçimi onu dünyanın sadece kötü olduğuna inandırmıstır..
” Aslında Ünzile’nin hikayesi geri kalmışlığın hikayesidir. Hala Anadolu’nun bazı
bölgelerinde kız cocukları mal gibi alınıp satılmakta, bir ömür geçireceği kişi
başkaları tarafından seçilmektedir. Aysel Gürel’in kaleme aldığı ve Sezen Aksu’nun
seslendirdiği en hüzünlü şarkı: Ünzile.
Şarkıda, beş kardeş olan 'Ünzile' adlı kızın Şarkının bir bölümünde, "Ünzile kaç koyun ediyor?"
diye sorulmaktadır. Babası onu birkaç koyuna karşılık takas etmiş. On iki yaşında anne olmuş.
Çok baskı görmüş, dayak yemiş, horlanmış, insan yerine konmamış. Olmayan kaderine
boyun eğmiş ve dünyanın kötü bir yer olduğuna inanmış. Şimdi nerededir?
Kaç çocuk büyütmüştür? Kim bilir?
Çaresizliğin haykırışı…
Aslında Ünzile, Türk kadının hikayesidir. İnsan yaşamının hiçe sayıldığı yerlerin hikayesidir.
Aysel Gürel de çaresizliği bu şarkıyla anlatmaya çalışmıştır. Sezen Aksu’nun ve
Şebnem Ferah’ın müthiş yorumlarıyla ayrı bir anlam kazanmıştır Ünzile…
Bir de şarkıyı bundan sonra dinleyin. Eminim daha bir anlamlı gelecektir.
Çünkü bu bir şarkı değil çaresizliğin haykırışıdır…”