Toplumun yozlaşmasının en büyük göstergelerinden biri, bireylerin sorumluluk almayı bırakıp, suçu başkalarına yıkma eğilimine girmesi. Artık klavye başında herkesin bülbül olduğu gibi gerçek hayatta da çözüme katkı sunan çok az kişi var. Oysa çözüm, suçlu aramakta değil, sistemleri iyileştirmekte ve toplumsal bilinci artırmakta yatıyor.

Kartalkaya’da çıkan yangın, vicdanlarımızın da yandığını hatırlatan bir felaket oldu. Bu kez unutulmaması gereken bir gerçek var: Kartalkaya’daki otel yangını, göz göre göre gelen bir felaketti. 78 insan öldü, 36’sı masum çocuktu. Hepsi masumdu…

Bu yangın vicdanını da yakıp kül eden bir ihmaller zinciri!

Kartalkaya Otel

Toplum olarak bizler de bu düzenin bir parçasıyız. Klavye başında adalet arayanlar, sosyal medyada linç kampanyaları yürütenler…

Eksikleri görüp susanlar, haksızlığa göz yumanlar, bireysel sorumluluk almaktan kaçanlar...

Her konuda fikrimiz var!

Adalet mahkeme salonlarında tecelli ederken, şimdilerde sosyal medya mahkemelerinde de görülüyor.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan milyonlar, yargısız infazlarla insanları ya kahraman ya da suçlu ilan ediyor. Klavyenin başındaki öfke, gerçekle buluştuğunda ise kimse ortada kalmıyor. Bu, adalet duygusunun içinin boşaltılmasına ve toplumsal güvenin sarsılmasına neden oluyor.

Peki ya suçlular?

Yangının ardından yapılan soruşturmalar, otelin baştan sona bir ihmal yumağı olduğunu ortaya çıkardı. Tutuklamalar gerçekleşti ancak bu sadece buzdağının görünen kısmı.

Otelde can güvenliği tamamen ihmal edilmiş!

O otelde, bir felaketin eşiğinde olduğu biliniyormuş!

Ceplerinden üç kuruş çıkmasın diye atmadıkları takla kalmamış!

Ne söylesek eksik!

Peki bir ihmalin, bir göz yummanın bedeli?

Kâr uğruna insanların hayatını hiçe sayanlar…!

İnsanların can güvenliği kâr hırsına kurban ediliyor!