İzmir’in en özel hastanesinin 9. Katında 9010 numaralı odada bekliyorum. Güneş batmak üzere…  Karşımda eski yuvam Ege Tv binası… Kayınbirader kolon kanseri ameliyatında… Zorlu bir ameliyat… İnançlıyız… Murat bu lanet hastalıktan kurtularak hayata gülümsemeye devam edecek… Umudumuz o yönde… Yaklaşık 23 yıldır kardeşim. Tanıştığımızda askerden yeni gelmişti. Hiç sinirlenmeyen, sakin, basketbol oynayan, bisikletle gezmeyi seven, alkol ve sigaradan uzak duran ve sürekli gülümseyen yapısıyla kısa zamanda anlaşmıştık. Ne olduysa yılbaşında bu hastalık ortaya çıktı. Yapılan ilaç ve ışın tedavisi sonuç vermedi. Ağrıları arttı. Prof. Dr Selman Sökmen ameliyat olması gerektiğini söyledi. Sonunda karar verdik. Ve ameliyat için Medicana Hastanesi’ne yatırdık. Sabah geldi testler sonucunda 15.30’da aşağı gönderdik.  Uzun süreceğini ve yaşanabilecek sıkıntıları Prof. Sökmen detaylıca anlattı. 7 saat sonra Ameliyatı bitirip, tekrar odaya gelerek mimikleriyle ameliyatı özetledi. Teşekkürler hocam… Kısaca çok kötü geçmemiş. Ancak kalıcı bir kolostobi torbamız var artık. Murat onunla yaşamaya alışacak. Buna da şükür… Beklerken hastaneyi gezdim. 5 yıldızlı bir otel gibi… Aşağıda Divan Restaurant var. Ye iç her şey mevcut… House keeping emrinizde… Tüm çalışanlar güler yüzlü… Bir hafta daha buralardayız. Bu lanet hastalık herkesten uzak dursun… Sağlık olsun… Bu arada hemşire odasında hastaların okuması için birçok gazete var. Ancak çoğu zaman okunmadan dönüşüme gidiyor galiba… Oysa gazete ne kadar önemelidir…  Çok yakında Milliyet Gazetesi de basılmayıp sadece dijital olacakmış. En çok bizim temizlikçi ablam Aysel üzülecek bu duruma… En iyi cam silici gazeteymiş. Ben arada SON MÜHÜR götürürüm artık. Gerçi kıyamıyorum gazeteme …

BİR EKMEK BİR GAZETE…

Küçükken evimize mutlaka bir gazete alırdık. Dedemle sofrada kahvaltı keyfimize gazeteyi katık ederdik. Babaannemin yaptığı yumurtaya ekmek banarken bazen gazetede girerdi. Hürriyet alırdık. O zaman Hürriyet, basının amiral gemisiydi. Patronlarında gazeteci olduğu zamanlar…  Babaannem “Kelebek nerede?” diye sorduğunda “camdan uçtu” diyemezsin o kadın eki Kelebek’i soruyordur. Gazetede haberler bitince bulmacası, köşe yazıları ve ayrıntıları okunmak için bizle dükkana gelir. Öğlen saatlerinde yandaki kuruyemişçi Satı ağabeyimin Güneş’i ile değiştirilir. Berber Osman’dan gelen Günaydın, Bulvar, Tan gibi daha sabun köpüğü haberlerin yer aldığı gazetelere şöyle bir bakılır. Cumartesi, dedem pek dükkana gelmez, gazetelerinde özel ekleri olur. Amcamla bütün gazeteleri alırız. Okur, mizah eklerine bol bol güler sevdiğim haberleri keser biriktirirdim. Sonra sevdiğim haberleri keser kendi gazetemi oluştururdum. Yolda gördüğüm gazeteleri bile okumaya çalışırdım. Yan yolcunun gazetesini okumak ayrı bir keyif olurdu vapurda, otobüste… Gazete sadece hayatımızı geliştirip, farklı bakış açılarına sahip olmamızı değil yaşamımızı kolaylaştıran bir araçtır. Bir gazete ile birçok şey yapılabilir. 

GAZETENİN FAYDALARI…

Kuponlar kesilir bir sürü eşyaya sahip olunur. Bir dönem televizyon bile verilmişti. Sabah gazetesi ilk çıktığı yıllarda bu promosyon çalışması artmış insanlar tüm mutfak malzemelerini kuponla almıştı. Kuponlar kesilince gazete dörde bölünür,  paket kağıdı gibi kullanılırdı. Manav Ahmet ağabeye kese kağıdı yapar harçlığımızı çıkarırdık. İki kuyruklu muhteşem uçurtmaları da gazete kağıdından yapardık. Gazeteyi sıcak suda eritip, beyaz tutkalla karıştırarak masklar, heykeller yaratırdık... Mükemmel bir temizlik aracıdır, dükkanın camlarını bezle değil gazete ile silerdik lekesiz pırıl pırıl bir vitrine kavuşurduk. Maça gittiğimizde okunmuş gazeteyi yarı fiyatına alır. Okuyup minder yapar ya da şapkamız olurdu. Geçen gün Buca Belediyesi’nde çocukların defilesinde, gazeteden yapılmış elbisesini görünce ayakta alkışlamışım. Çocukken amcam ve tayfası ile kovboyculuk oynarken, Kızılderili kıyafetleri gazeteden oluşurdu. Silah ve kılıç yapardık. Yeni doğan bebeğin ilerde bakması için o günün gazetelerini almak arşivlemek de çok güzel bir hediyedir.” İleride, gör bak sen doğunca dünya nasıldı?” deriz. Öğlen yemek yerken sofra bezimiz olur hem yer hem bilgimizi arttırırdık. Badana yaparken yerlere serilir halıya boya damlaması engellenirdi.  Sobayı tutuşturmak için gazete küçük parçalara ayrılır ince odunların arasına serpiştirilirdi. Çeyize kaldırılacak eşyalar kırılmasın diye gazeteye sarılırdı. Ayakkabılar, çantalar modeli bozulmasın diye içi gazete parçaları ile doldurulur. Yerler silindikten sonra çamur olmasın diye gazete serilir. Pilav demlensin diye gazete kağıdı kapağın altına konur. Ev taşınırken bardaklar gazeteye sarılır. Dolapların içine gazete serilir. Külah yapılır içine çiğdem konur kordona çıkılır kabuklarına da bir başka külah ev sahipliği yapar. Sahilde içilen meşrubat gazeteye sarılır. Hem içilir hem de dertleşilir. Evde can dostlarımıza minder olur. Bazen yelpaze bazen de sinek kovucu olur. Bekar evinde perde yerine geçerdi. Camda spor sayfalarını okumak ayrı bir keyifti. Anahtar deliği, kapı aralıkları gazete ile kapatılır. Kısaca gazete haberdar etme dışında daha birçok derde derman olur. Yani her eve gazete girmeli…

BAYRAM GAZETESİ…

Sabah Gazetesi’nin muhalefetine kadar Cemiyet,  Bayram Gazetesi çıkarırdı. Alışkanlığınız olan gazetelerden uzak olsa da faydaları aynıydı. Sabah gazetesi değişik isimlerle bayramda çıkınca diğer bayram tüm gazeteler çıkarken bir daha Bayram gazetesi çıkmadı.

GÜLE GÜLE MİNİK…

8 senedir yanımdan ayrılmayan kara kedim Minik evden sonsuzluğa kanatlandı. Yaşlı, bir gözü görmeyen, kuyruğu kırık, böbreği taşlı kızım son günlerde oldukça zayıflamış evin kuytu köşelerine saklanmaya başlamıştı. Diğer kızım Nohut ile de çok anlaşamıyorlardı. O oyun oynamak isterken Minik kaçıp gizleniyordu. Geçen gece hastaneden eve dönüşte balkonun önünde tasmasını buldum. Evin her yerine bakıp onun kokusunu aradım. Eskiden gömleğimi koklayıp “üf yine mi Minik diye sinirlenirken şimdi gel ve kokunu bırak” diyorum. Sanırım artık o bir melek… Balkondan kanatlanıp uçtu sonsuzluğa…

Radyo Ege’de Sezen söylüyor. “Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim sevişen yaramaz çocuklar gibi…” 

DAİMA GÜLÜMSEYİN…