Kolunuz, kanadınız kırılmış gibi hissettiğiniz anlar vardır... Sadece sizin değil, etrafınızdaki herkesin morali bozulmuş, bitkin hatta bitmiş gibi gördüğünüzü düşündüğünüz zamanlar... Bir çöküşe gidiyor, yoksunlaşıyor, yalnızlaşıyor gibi düşünüyor olabilirsiniz. Yaşadığınız topraklara hüzün çökmüş, üzerinizdeki yükler artmış, artık canınız fena halde acıyor olabilir... Politikacıların sözleri size yetmiyor, karanlık her geçen gün hayatınızı kaplıyor olabilir...
Aydınlığa ulaşmak, adalete kavuşmak, umudu yeşertmek için adım atmak gerekiyor. Bunu farklı yollarla ve içinizden geldiği gibi yapabilirsiniz. Ben bunun için evrensel bir dil olan sanatı seçtim. Sanatın farklı dallarında ürün vererek, bütün bir parçası olarak birlik olmaya adım attım. Aynı yolu seçen İzmir Aşkına Platformu üyeleri gibi... Tek kişiyken sesimizi duyuramadığımızı ve birlikteyken güçlendiğimizi bir kez daha hatırladım.
İzmir Aşkına Platformu…
Biz İzmir Aşkına Platformu olarak "Ey Türk Gençliği" diyerek gençliğe seslenen Atatürk'ün izinden gitmeyi, ülkemizin son yüz yılda yaşadıklarını bir müzikalle anlatmayı ve hatırlatmayı seçtik. Profesyonel olmayabiliriz ama İzmir Aşkına Müzikali'nde bilet satma kaygısından uzak, dans ve müzikle profesyonel bir iş çıkardığımızı söyleyebilirim.
2 günde 2 bin 200 kişi…
Etrafımda, hatta çok yakınımda olan bazı arkadaşlarım bizim henüz ne yaptığımızı anlamış değiller ama Hasan Tahsin'i de zamanında anlamayanlar vardı.
İzmir Aşkına Müzikali, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde 2 günde 2 bin 200 kişiye ulaştı. Duyduklarımız, aldığımız övgüler çok güzel ama yeterli değil. Bu müzikal daha çok insana ulaşmalı, İzmir dağları yeniden çiçeklenmeli, İzmir ateşi yeniden yanmalı... Bunun için çalışıyoruz.
Başta müzikalin yaratıcısı Filiz Güleç'e, Ottoman Dans Akademisi sahibi ve sanat yönetmenimiz Levent Yılmayan'a, koro şefimiz Süleyman Alasulu'ya, harika sunumuyla Murat Can Canbay'a, dansçılarımıza, sahnedeki ve sahne arkasındaki 80 arkadaşıma çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız...
Şimdi sahne bizim...