Tünelin ucunda ışığı görüyoruz görmesine de, o ışığın bizim için iyi mi, yoksa kötü mü olacağı konusunda kafalarımız karışık…
1950’lerde başlayan, 60 ve 70’lerde zirve yapan ‘köyden kente göçün’ zirve noktasına tırmandık, şimdi hep birlikte o zirveden kazasız belasız nasıl ineceğimizi merak ediyoruz…
Pandemiyle başlayan, ‘Yeni Türkiye Ekonomi Modeli’ olarak lanse edilen ekonomi yaklaşımıyla unutulan enflasyon geçeğiyle bir kez daha karşılaşan Türkiye’de, Rus-Ukrayna çatışması istenen ve gereken tüyü dikerek el salladı bize…
Dedeleri ve babaları köyden kente göçenlerin, doğup büyüdükleri, okudukları, sokaklarında oyun oynadıkları, iş aradıkları, ekmeğinin peşinde koştukları kentte yaşamaları artık hiç ama hiç kolay değil…
Rus, Ukraynalı, Arap, İngiliz, Alman, Fransız için ‘aaa ne kadar ucuz’ denilen her şey, kentli insan için ‘yok artık, ne kadar pahalıya’ dönüşmüş durumda…
Kentlerde yaşamak, Z kuşağı için inanılmaz zorlaşıyor…
İstenen kiraları verebilmek için bir zamanların gözde meslekleri olan ‘doktor, avukat, mühendis’ için bile büyük sıkıntı…
Bodrum’da, Çeşme’de, Kuşadası’nda, Fethiye’de, Antalya’da bir öğretmenin öğretmen maaşıyla hem ev kirası verip hem evini geçindirmesi için Heterodoks bir sihirbaz olması gerekiyor…
Çok değil 10 /15 yıl sonra söz konusu tatil beldelerine Türk insanı tıpkı Yunan adalarına düzenlenen turistik gezilere gider gibi gidebilecek…
Tek fark, giriş ve çıkışta pasaport kontrolünün olmayacak, o kadar…
Gözde turistik tatil beldelerinde başlayan değişim Antalya’da başladı, İstanbul ve İzmir gibi yerlerde kendini ufaktan hissettirecek şekilde ‘büyük kentte yaşamak için kararlı mısınız?’ diye sorduracak kıvama geliyor…
İşsizlikten kıvranan bir gencin iş bulması sorun, hadi iş buldu, alacağı asgari ücretle evlenip evini geçindirmesi nasıl olacak sorusunun cevabını kimse bilmiyor…
Önümüzdeki 50 yılda yabancıların kıyılarımıza yönelik ilgi ve alakası devam edeceği neredeyse kesin olduğuna göre, ya çocuklarınız ya da torunlarınız köklerinize yani köklerinizin olduğu köylerinize göçecek demektir…
Sığınacak köyü olmayan için Anadolu’nun içlerine doğru yolculuk hiç de uzak bir ihtimal değil…
Türkiye’nin son 50 yılında seçim sandığına da yansıyacak şekilde ‘laik-dindar’ geriliminde kıyı kesimleri her daim laiklerin ön planda olduğu yerler arasında yer almıştı…
Önümüzdeki 50 yılda ‘laik-dindar’ gerilimi yerini ‘zengin-yoksul’ gerilimine bırakacak ve kıyı kesimleri sermayenin, iç kesimler emekçilerin yeni mekanı olacak…
Yeni Türkiye Ekonomi modeli sadece ülke ekonomisini değil, ülkenin sosyolojik yapısını da tepeden tırnağa değiştirmeye aday…
Ne yazık ki siyaset, ‘siyaset üstü tartışılması gereken konuların’ tartışılmasına izin vermiyor...