Bu hafta sonu üç büyük ustanın ölüm yıldönümü... Hepsi gönlümüzde taht kurmuş isimler... Özlem ve saygıyla anıyoruz.
İki Gözümün Çiçeği...
Televizyonda yarattığı karakterlerden Domates Güzeli Nadide Şerbet sonrası, "Domates Güzeli" lakabını alan, Işıklı pencere aracılığıyla evlerimize konuk olup, yüzümüzü güldüren, Arzu film ekolünün yetiştirdiği Yeşilçam'ın gülen yüzü... Ayşen Gruda... Oynadığı filmlerde yarattığı karaktere değer katan "Rolün büyüğü, küçüğü, ortası yoktur. Oyuncu oynadığı rolü büyütür.Küçücük bir rol bile hafızanıza kazınır. " diyen yıldız... Gerçekten oynadığı her rolde büyüdü, kalbimizde yer etti. Onu çok severdim (Annem ile adaş olması ve ona benzemesi de buna sebep olabilir. Annem de delidoludur, içindekini saklayamaz hemen söyler.) Kemal Sunal'ın iki gözümün çiçeği diye seslenişi... Vecihi'ye olan aşkı, bir başka filmde "İdealim yok televizyonun taksidi bitsin inşallah alacağım. " repliği, çoğumuzun kulaklarındadır. O içimizdeki çocuğa seslenen karakterlerle kalbimizde büyüdü. Tiyatroda ve sinemada devleşti. Aklından geçen düşünceyi seslendirebilen, örnek bir sanatçıydı. Son oyunlarından birini İzmir Narlıdere'de sahneledi. Hasta olmasına rağmen sahnede, setlerdeydi. 23 Ocak 2019 günü sevenlerini bu kez ağlatarak aramızdan ayrıldı. Pankreas kanseri tedavisi görüyordu...
Hadi fırsatı değerlendirin, sokağa çıkma yasağında açın bir Ayşen Gruda filmi, gülmeye çok ihtiyacımız olan şu günlerde ilaç gibi gelecek. Seni özledik İki Gözümün Çiçeği... Kalbimizde yaşıyorsun.
Bir Mum da Sen Yak!
Hep karanlıklar aydınlansın diye mücadele etti. Ölümle tehdit edildi. Korkmadı. Haksızlıklara karşı kalemiyle savaştı. Hiçbir güç o kalemi satın alamadı. Tarikat, siyaset, mafya, terör konularında yazdığı kitaplar hala güncel. Günümüzde yaşanan bir çok olayın köklerini onun eserlerinde bulabilirsiniz. Ben bir kitap fuarında tanışmış, kitaplarını imzalatmıştım. İlk eşimden ayrılırken mal paylaşımı sırasında en üzüldüğüm şey kitaplarının bir kısmının Emsal'de kalmasıydı. (Bir de antika radyom vardı ki o ayrı bir yazı konusu...) Akşamları birlikte onun kitaplarını okur, ülkenin daha refaha kavuşması için gereken yolları keşfederdik...
24 Ocak 1993,
Ankara
Karlı bir kış günü... Karlı Sokak... Saat 1330'da arabasına biniyor ve o an zaman duruyor. Patlama sesi yankılanıyor sokaklarda... Televizyonlarda son dakika akaryazısı... "Uğur Mumcu'yu kaybettik..." Devlet koruması altında olmasına rağmen koruyamadıklarımızdan. Katledilen ilk gazeteci değil, son da olmadı maalesef... Tek suçu doğru bildiklerini söylemek, araştırıp, yanlış gördüklerini yazmak. Kısaca mesleğinin gerektirdiği işleri yapmak... Devrin Başbakanı Demirel, "Suçluları bulacağız." diyor. Ama... Üç gün sonra düzenlenen törende milyonlar peşinde, karanfiller eşliğinde uğurlanıyor. "Uğurlar Olsun..."
"Vurulduk ey halkım unutma beni..."
28 yıl geçti. Unutmadık, unutmayacağız , unutturmayacağız... Pazar günü saat:20.00'da, her sene olduğu gibi, bir mum yakarak, Uğur Mumcu'yu anacağız...
Gaffar Baba...
Ali Gaffar Okkan.
Arı kovanına çomak sokan bir kahraman daha...
Makam peşinde olmayan, hiçbir tehdide aldırmayan bir polis... Huzur getirmek için yola çıkan, yardımsever, gençleri uyuşturucudan uzak tutmak için her yolu deneyen, halkın içinde bir görev adamı... Suçluların peşinde, en büyük hedefi Hizbullah terör örgütü... O kadar mücadele ediyor ki baskınların birinde kendisi için düzenlenecek suikast planlarını buluyor. Yılmıyor. Korkmuyor. "Ülkemi, bayrağımı çok seviyorum. Onu korumak için her şeyi yaparım. Bir canım var çocuklarımız için gerekirse şehit olurum" diyor.
Sadece Diyarbakır Emniyet Müdürü değil Gaffar Babamız o... Diyarbakırspor taraftarı, gençleri takıma kazandırmayı görev edinip, "Sapına kadar Diyarbakırlıyım" diyecek kadar halk adamı...
Uğur Mumcu katliamından 8 yıl sonra...
24 Ocak 2001
Emniyet Müdürümüz, Valiliğe intikal ediyor. Korumaları yanında... Şehirde elektrikler kesiliyor. Kapkaranlık bir sokakta pusuya düşürülüyor. Şehit oluyor Gaffar Baba... Polis telsizlerinde şok eden cümle "Başımız sağolun..." Faili hala meçhul... Bayrağa sarılı tabutu omuzlarda göz yaşlarıyla uğurlandı. Kankamla Diyarbakır ziyaretimde bir çok evde baş köşede fotoğraflarını görmüştüm. Çocuklara Gaffar ismini vermişlerdi. Gaffar isimli çocuklar şimdi yirmili yaşlarında...
Yıldızlar Kaymasın...
Kadınlar... Bu dünyanın yıldızları... Maalesef her gün yeni bir şiddet ya da cinayet olayı ile karşılaşıyoruz. Artık dur demenin zamanı gelmedi m? Kısa adı EŞİK olan Eşitlik için Kadın Platformu bugün itibariyle yeni bir kampanya başlattı. Kadın cinayetlerini, cins kırımı ve kadına karşı şiddeti önlemek için Meclis’i göreve çağırıyor ve bu konuda sözü olan herkesi de bir dakikalık videolarla kampanyayı desteklemeye çağırıyor. Telefonunuzu yatay tutarak çekeceğiniz videolarınızı [email protected] adresine e-posta olarak göndereceksiniz. Hadi başlayın. Hep birlikte sesimizi Meclis’e duyuralım ve cins kırımı durdurmak için harekete geçelim.
Menemensiz olmaz...
Aydın Pehlivan göreve başladı. Menemenlilerin nabzını tuttuk, memnun gözüküyor "Artık hizmet bekliyoruz." diyorlar. Diğer taraftan Av Deniz Karakurt, 'Valinin böyle bir yetkisi yok' ve 'Vali yardımcısı meclise Başkanvekili olamaz' gerekçesiyle iki farklı dava açtı. Menemen'de durum şu an böyle, du bakalim n'olcek...
Bizden...
Son Mühür Tv'de iki yeni program başladı. Eylem Aslan imzası taşıyan yapımlardan biri "Her Şey Yolunda..." her cumartesi saat:11.00'da... Diğeri Cuma akşam saat:20.00'da haftaya farklı bir bakış atacağımız, Serdar Koç ve Eylem Aslan'ın sunduğu "Sıcak Bakış" her hafta bir konukla gündemi değerlendirecekler. İlk konuğumuz EBSO Başkanı Ender Yorgancılar...
31 Ocak'ta basılacak gazetemizde konuk yazarlarımız var. Mustafa Balbay, Şebnem Bursalı, Misket Dikmen, Barış Yarkadaş, Eren Erdem bizlerle birlikte 1. Yıldönümümüzü kutlayacaklar... Reklam rezervasyonu yaptırmak için geç kalmayın. Anılar kutunuzda yer alacak bir sayı geliyor.
Radyo Ege dolu dizgin gidiyor. Açın radyonuzun sesini, gözünüz işinizde kulağınız bizde olsun... Zülfü Livaneli söylüyor... "Yiğidim Aslanım"
"Bugün efkarlıyım açmasın güller
Yiğidimden kara haber verirler
Demirden döşeği taştan sedirler
Yiğidim aslanım burda yatıyor
Ne bir haram yedi ne cana kıydı
Ekmek kadar temiz su gibi aydın
Hiç kimse duymadan hükümler giydi
Yiğidim aslanım burda yatıyor... "
Haftaya görüşebilmek üzere... Yaşasın can sisterlar... Daima gülümseyin...