Nepotizm” de “kronizm" de ülkemizin başına hep bela oldu ama, son yıllarda AKP’nin tek başına yönetim anlayışında, en tavandan en tabana bu iki bela adeta alışkanlık hatta gelenek haline geldi. Bazı AKP’liler, bu konudaki eleştirilere, İslam referanslı cevaplar yetiştirmeye çalışsa da, ortaya çıkanın “vatandaşa hizmet" değil “hezimet" olduğu da bugün net olarak görülüyor. Türkiye’de Osmanlı’nın “hanedan" yapısı ortadan kalktıktan sonra ne yazık ki adım adım “nepotik" hareketler de başladı. Üstelik son 31 Mart yerel seçimlerinde “değişim" adına ve hatta “demokrasi" söylemleriyle CHP’nin tepesine oturanlar tamamen nepotizm formülleriyle başkan ve meclis üyeleri belirlediler. Yıllarca Recep Tayyip Erdoğan’ın yaklaşımlarını zaman zaman çok sert eleştiren Kemal Bey’in “grup başkan vekili" Manisalı Eczacı ve de şanslı Özgür Özel’in, AKP’yi genlerine kadar öğrendiğini de artık net olarak anlıyoruz.
Peki nedir bu iki belalı sözcük. Biraz günümüze de uyarlayarak açıklayalım şimdi. Çok basit olarak “nepotizm" kayırmacılık kavramının karşılığı gibi, bir güç olan şahıs, oluşturacağı kadrolarda liyakat, bilgi, donanım, yurttaşlık eşitliği kriterlerini yok sayarak, eşi dostu, köylüsü, etnik ya da dini birliktelikleri, tarikat ya da mason kardeşlikleri gibi özellikleri öne koyarak atamalar, görevlendirmeler yapar. AKP yıllardır görevin gerektirdiği donanıma sahip olmayan nice şahsı bu yöntemle abat etmiştir. 30 Ekim öncesi CHP’de de Özgür Özel ve “A takımı”, aday belirlemede örneğin İzmir’de “Malatyalı" olanı, İzmirli olana üstün kılabilmiştir. Ya da İzmir’de ilçelerdeki başkan adaylıklarında ve meclis üyeliklerinde örneğin Batman ilinden İzmir’e “meclis üyesi" dayatabilmişlerdir. Fakat ne acıdır ki İzmirli kimliği taşıyan kent dinamikleri, bu inanılmaz incitici ve yurttaşlık haklarına gasp girişimini kabullenmişlerdir. Fakat CHP’nin eski feodal anlayışlı demokrat görünüşlü nepotik beyleri İzmir’e reva gördükleri muhteşem saygısızlığı nedense İstanbul ve Ankara’ya dayatamamışladır. Neden acaba?
Nepotizm her seferinde kronizmi yaratır. Nasıl mı?
Yine basit olarak şöyle açıklayayım. Nepotizmle kilit makamlara veya yerlere getirilenler de aynı kendilerinin getirilme şekillerine göre bazı şahısları liyakat, bilgi, donanım açısından değil kendilerine yakınlıklarıyla kayırır. İşte bu kayırma da kronizmdir. Bugün İzmir belediyelerinde mobingi her şeye rağmen sürdüren hatta mobing sayesinden şirketlerin tepelerine bile tırmananlar kronizm ürünüdür. Hem nepotik hem de kronik şekilde öyle ilginç yapılanmalar olur ki, başka kentin başka ilçesinin belediyesinin “özel kalem müdürü" ki mesleği turizmi otelcilik, resepsiyonistlik de olabilir, bakarsınız 10 bin yaşındaki bir kentin “kültür sanat amiri” olabilir.
Zaman içinde nepotizm de kronizm de içerik, anlam ve yöntem olarak değişebildi ülkemizde. Ama İzmir’de bu hastalıklar 1922 yangını sonrası başladı. Yukarıda siyasi örneklemeleri yapsam da bu iki insanlık düşmanı hastalık, tüm alanlarda kendini göstermiştir. İzmir’in yangın alanının yarattığı bazı demografik sorunlar, emlak-ı metrukenin yağmalanması konuları bir gün gerçekten ortaya çıkarılırsa, bugün pek çok “saygın" siması dedelerinden belki de utanç duyacak iddiasındayım!
Ama CHP açısından dikkatimi çeken bir nokta daha var. CHP Başkanı Bay Özel, oldukça gereksiz bir şekilde kardeşinin işsizliğinden dem vurup, kendince belediyeleri uyarmıştı ya? Hep merak ederim, Bay Özel, çok sevdiği ağabeyi Sayın Veli Ağbaba’nın İzmir’deki acayip yapılanmalarını biliyor mu? Kendi kardeşi işsizken partili yoldaşlarının dibine kadar nepotik duygular taşıdığını duymamış mı? Ne yazık ki “ilm-i siyaset’in" olmadığı ülkelerdeki “demokrasi" böyle olabiliyor. İzmir’de ne yazık ki bazı karanlık neden ve amaçlarla 31 Mart seçimlerinde “alimler cahillere boğdurulmuştur"! Hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesinin mirasına sahip çıkması gerekenlerce.
NOT: Sevgili okurlarım, bir önceki yazıma özellikle İzmir belediyelerinin çalışanları tarafından pek çok geri dönüş oldu. Sayın Başkanlar şahsımı çizmiş olabilir ki bundan gurur duyarım. Çünkü “hancı ve yolcu" ne demektir bilirim. Size söz verdiğim gibi gelecek yazıda 2014 – 16 Nisan 2024 arasını yazacağım.