“Muhabirsiz medya” saçmalığı başladığından bu yana, sayfalarda “kopyala yapıştır” haberciliğine kayıldığından bu yana ne yazık ki gerçekler de ya “gölgeli” ya da örtülü. 

Eğer bundan 25 yıl önceki “İzmir Basını” olsaydı, bağımsız televizyonları, haber rekabetindeki gazeteleri yaşasaydı, bugün İzmir böyle “yol geçen hanı” mantığında olmaz ve kim olursa olsun İzmir’e “babasının çiftliği” muamelesi çekmez, onu bunu dayatmaz, İzmir’i başka kentlerle mukayese küstahlığına giremezdi. Çok isterim bir gün Sevgili Cem Bakioğlu çıksın ve “gerçekte” Ege TV’yi neden kapattı anlatsın veya EGE TV satışa çıktığında İzmir’de bir İzmirsever zengin neden çıkmadı anlaşılsın. 

Konuyu bakın nereye getireceğim şimdi, bağlantıyı siz kurun, zira ne yazık Türk milletinden sağlı sollu gerçekler hep gizlenip göz boyanıyor.

1993-94’lerden beri neredeyse tek gittiğim yer Karaburun ve Mordoğan. Rahmetli Fehim Aytekin’in Karaburun yolu için haykırışlarını İnterStar’da haber yaptığım zamanları hala hatırlarım. Karaburun ve çevresinin o yıllardan sonraki ilginç ve rant kokan değişimlerini hep yazdım, konuştum. Hele 2011 yazında tarihi derinliği olan Yayla Köyü’nün başına gelenler, muhteşem bir miras olan Sazak Köyü’ne reva görülen rant saldırılarını hep duyurmaya çalıştım. Karaburun’da estirilen “Lodos’un” devleti yanına alıp derebeyliğe özendiğini, adeta “Beyazıt Paşa” gibi davrandığını herkes bildi ama “paranın yüzü tatlıydı”. Tıpkı Efem Çukuru’na saplanan o “altın madeni” gibi… 

2011 yaz ayında güya “doğal enerji” adına, yaşayan insanları değil sadece kendi cüzdanlarını düşünen vicdansızların “pervanelerinin”, arıları, oğlakları nasıl korkuttuğuna tanık oldum. Başka ülkelerde yerleşim merkezlerine uzak kurulması kural olan pervanelerin, Yayla Köy merkezine metreler uzağına dikilmesi milletvekillerinin de valinin de dikkatini, çekmemişti. Zira gelenler, Beyazıt Paşa ordusu gibi insan hayatını hiçe sayanlardı!

Karaburun’a yol yapıldı ama yurttaşlar için değil, AKP’nin sevdiği “pervanecilerin”, pervanelerini rahat taşıması, kafalarına göre dağlara kondurması içindi. 

Aslına bakarsanız, araştırılmaya muhtaç ama bana 1993’ten beri Karaburun’un hissettirdiği, Börklüce’den bu yana önce Osmanlı’nın sonra Cumhuriyet’in kestiği cezanın bitmemesidir. Bu ceza sadece pervanelerle hafifledi ki bu da doğru sonuçlar vermedi. 2016’da Aziz Bey’in danışmanlığına seçildiğim de Fener Patriği Bartholomeos Hazretlerine Karaburun ziyaretinde eşlik etmiştim. Patrik Hazretleri’nin o zamanki Başkan Ahmet Çakır’a söyledikleri bugün gibi hafızamda. Ama Patrik Efendi’nin öneri ve uyarıları da işe yaramadı, zaman da Karaburun’dan yana olmadı. 

Bu bayram da Karaburun Mordoğan’daydım… 

Bu kez hiç gitmediğim uçlara gittim. O mükemmel koyları gördüm. Gördüm ama o toprakların yerli sahiplerinin yaşadığı zulümlere de şahit oldum. Bağdan bahçeden umudunu yitiren yerlilerin elinden görgüsüz İstanbul ve İzmir kompradorları arazi topluyormuş. Hele bir “aile” musallat olmuş ki, sağa sola reklam bile vermiş “Karaburun Değişim Bekliyor” mu ne? Garip olan, mevcut yerlilerin de akıllarının çalıştığı, turizme katkı sunmak istemeleri belediyelerin de vekillerin de dikkatini çekmemiş. Son yerel seçimde kaymakam adayla birkaç AKP’li vekil dolaşmış, “imar” vadetmiş,” turizm desteği” vadetmiş. Ama seçimi CHP kazanınca ne olmuş biliyor musunuz? Bazı yerlilere cezalar yağmış 75 bin lira, 95 bin lira. Kızları gibi sevdikleri Karaburun Belediye Başkanı da bir şey yapmıyor, topu hep hükümete atıyormuş. Başkan İlkay Hanım’ı aradım ulaşamadım. Ama işin üzerindeyim. Fakat şöyle toparlayayım, yaşı oldukça ilerlemiş bir yerliden şunu öğrendim. “Oğlum bize bırakmak istemiyorlar, buraları birileri kendilerine ayırdı, günü geldiğinde gelirler, biz de yok paraya verir ya gideriz ya da gömülürüz”! 

Şimdi anladınız mı benim “asabi tansiyonum” neden hep yüksek. Birileri mevki makam ve menfaat devşirirken, birbirilerine girerken “egemenliğin gerçek sahipleri” bu halde… 

Kim duya, kim anlaya, kim bir şeyler yapa? İşte bu nedenle Cemil Tugay’ın uyanık, dirayetli, dirençli, basiretli ve merhametli olmasını istiyorum. Zira bu beş yıl çok, çok önemli! 

GELECEK YAZI…

Gelecek yazı için bir hafta beklemeyeceğim. Gelecek yazının tek konusu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay. Onu kızdıracağım, dikkatini çekip düşünmeye sevk etmeye çalışacağım. Çalışanlarına yapılan muhteris ve menfaat hedefli zulümleri ve mobbingleri yazacağım. Kızsa da çizse de ben Cemil Tugay’ın başarılı olmasını istiyorum. Ama gözlerini açmasını da farkını halkına hissettirmesini de. Halkı onu, genel sekreter dayatmasında destekledi, şahidim. O da halkını dinlemeli, araya kimseyi koymadan hem de! 

[email protected]

WhatsApp Numaram: 05401968178