En güzel fikir yolda çıkar. Bu fikir de öyle doğdu... Radyo Ege'nin gözbebeği Mustafa Karslıoğlu ile dostlarımızı ziyaret ederken, "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda ne yapalım?" diye düşünüyorduk. Asrın felaketi yaşanmış 11 il yerle bir olurken, tüm ülke etkilendi. Yaraları sarmak için dayanışma örneği oluşturularak, yardım kampanyaları düzenlendi. Her zaman olduğu gibi en çok çocuklar etkilenmişti. Radyoda bir çocuğun daha kurtarıldığı haberini duyunca, bayramda oradaki çocukları güldürmek için ne yapabiliriz diye sordum. Mustafa'm "Buldum" dedi. Tıpkı Vikinglerdeki Vicky gibi... (Zorunlu açıklama, Vikingler dizisi değil çocukken izlediğim çizgi film... Vicky sefin oğlu, tüm problemler karşısında durur düşünür gülümser ve burnunun kenarında elini gezdirir ve parmağını şıklatarak, 'buldum' diye bağırır, çözümü anlatırdı.) Çocuklar için oyuncak toplayıp, bayram öncesi hediye edecektik. Heyecanla ekip ile toplantı yaptık. Çocuklar hep gülsün ve oyun oynayarak iyileşsinler diyerek kampanyayı başlattık. Murat Başaran kampanyanın afişini hazırladı Eylem Aslan, Balamir Yıldız, Ayşegül Koç programlarında kampanyayı duyurdu. Sosyal medya sayfalarımızda afişleri paylaştık. Mahallemizi organize ettik. Dinleyicilerimizden oyuncak, kitap, boya kalemi, boyama setleri yağdı. Severek şarkısını dinlediğimiz Gülşah Hes de oyuncak getirdi. Reklamveren firmalarımız çalışanları ile birlikte destek olarak aldıkları hediyeleri radyoya getirdiler. Haber merkezimiz haberler yaparak kampanyayı duyurdu. DİLAY OYUNCAK ve FORBEST kolilerle oyuncak gönderdi. 13 Nisan tarihine kadar toplanan oyuncakları içlerine sevgimizi de katarak, hep birlikte paketledik... 

YOLA ÇIKIYORUZ…

14 Nisan Cuma günü öğlen saatlerinde arabaya yükleyerek, Mustafa ve Ümit Çelik ile birlikte Kahramanmaraş'a doğru yola çıktık. Uzun bir yolumuz var. Konya Kadın Han, Yedi Han Sofrası yemek molası  için bizi çağırıyor. İftarda karnımızı doyurunca rahatlayıp, yola çıkıyoruz... Bitmek bilmeyen Konya yapmışlar sanki... Arkada otururken uyukluyorum arada gözümü açıp neredeyiz sorusuna 'Konya' cevabı alıyorum... Konya yolunda karanlıkta sağ taraf deniz gibi gözüküyor. Adana'dan sonra  Mersin'i teyet geciyoruz. Annem ve babama uğramak geçiyor aklımdan ama Kahramanmaraş'da bekleyenimiz var. İZMİR ORGANİZASYON ekibi bizi karşılayacak birlikte ertesi gün yapacağımız dağıtımı planlayacağız. Her benzin istasyonunda duraklayıp, yakıt alıyoruz. Bizim yakıtımız ise çay, kahve... Yorucu ama keyifli bir yolculuk sonrası gece 02.00'de Kahramanmaraş Fuar alanına kurulan Çadırkent'e ulaşıyoruz. İzmir Organizasyon sahibi Uğur ve kurmayları bizi karşılıyor. Çaylar demlenmiş... Planlar yapılıyor. Kapıda bekleyen Jandarma timi Bornova'dan gelmiş. Arabayı görünce hemen yanımıza geliyorlar. Toprağım hesabı... Sohbet ederken gözleri parlıyor. İzmir'i özlemişler. Kolay mı 12 saat geçmesine rağmen biz de şimdiden özledik... Mustafa'yı uyutmak lazım. Sahur nasıl yapıyorlar diye merak ediyorum. Ortam oldukça temiz... Suriyeliler daha fazlaymış. Kimi Türkçe bilmiyor. Gözleriyle konuşuyor. Acı ile beraber umutta var. Her şey düşünülmüş. Tuvalet ve duş alanları da hijyen... Üç ana bölgeden yemek dağıtımı yapılıyor. Herkes sıraya girip, istediği kadar alabiliyor. Kahvaltı (peynir, zeytin, reçel, yumurta, fındık ezmesi) ve ezogelin çorba menümüzde... Tıka basa doyuyoruz. Ekip bize çadırda ayarlamış. Uyku tulumu bile var. Geniş çadırlarda 4 kişi kalabiliyor. Ama bazı çadırlar daha da kalabalık. Isıtıcı ya da soba var. Yatakların altında tahta paletler üzerine sunta konulmuş. Yatıyoruz ezan okunuyor 3 saat sonra uyanıyorum. Mustafa'yı da uyandırarak şehir merkezine bakmaya gidiyoruz. Ümit biraz daha uyumak istiyor yol baş ağrısı yapmış. Mustafa da topallıyor sürekli gaz fren ayağı şişmiş. Şehir merkezinde eczane arıyoruz. Yıkılmış binalar, yıkılmayı bekleyen yapılar, toplanan enkaz gözlerimiz doluyor. Vergi dairesi ön taraf sağlam yan tarafı çatlak içerideki eşyalar gözüküyor cam, pencere kalmamış. Navigasyon ile zar zor eczane buluyoruz. İş yerleri talan edilmesin diye saçla kaplanmış. İnsanların suratları asık... Eczacı merhemi veriyor. Gelen müşteri ile sohbet ediyoruz. "Çok şükür çocuklarımız yaşıyor. Evimiz yıkıldı ama hayat devam ediyor." Hayat ders veriyor. Yapıları doğru yere ve sağlam yapmak gerektiğini tokatı yapıştırarak öğretiyor. Tarihi eserlerde nasibini almış... Şehir, 2023 Expo'su hazırlığı yaparken yerle bir olmuş. Expo için yapılan alan konteyner kent olmuş. 

BİR TEBESSÜM YETER...
Şehir gezisinden sonra geri dönüyoruz. Ekip bizi bekliyor. Çadırkent çocuklarına hediyelerini verip, Konteyner kente gidiyoruz. 10 dakikalık mesafede... Çocuklar karşılıyor bizi, sıraya girmiş heyecanla bekliyorlar. Hediyelerini verip, oyunlar oynuyoruz. Zaman geçirmeden İskenderun'a doğru yola çıkıyoruz. Oradaki çocuklarında gönlünü almak amacımız. Orada da çocukların yüzünü güldürüyoruz. Burada, Mustafa'nın kardeşinin kaynanası ve kayınpederinin evi var. Kayınbirader bizi alıp bizi eve getiriyor. Ümit'in dayısı da Hatay'dan İskenderun'a geliyor. Burası nispeten daha iyi... Biraz daha dinleniyoruz... Gece dönmek niyetimiz ama yorgunuz. Tatlı bir yorgunluk bu... Hemen ikna olup sahur sonrası gitme kararı alıyoruz. Gözlerimizden uyku akıyor zaten maçı seyrederken uyuyoruz... Sabaha karşı yola çıkıyoruz. Hedef Konya... Orada dinleneceğiz. Yol sanki daha uzuyor. Öğlen saatlerinde Konya'daki Mevlana Türbesi'ne ulaşıyoruz. "Gel kim olursan ol yine gel" Geldik... Göründüğümüz gibi olmaya çalışıyoruz... Şehir çok güzel, modern, temiz... 1 saat sonra Afyon hedefiyle yola çıkıyoruz... Konya yine bitmek bilmiyor... Sonunda Afyonkarahisar... Ege'nin en uzak ucu... Kaymağın, sucuğun kenti... Tadımlık alışverişimiz sonrası hedefimiz İzmir... Toplam 2500 km yol kat ediyoruz. Çocukların yüzünü güldürdük ya o bize yeter. İzmir'e girerken Radyo Ege'de kraliçem söylüyor. "Gülümse"...

"Gülümse hadi gülümse
Bulutlar gitsin
Yoksa ben nasıl yenileyeceğim
Hadi gülümse..." 

GÜNÜN ADI ARDA... 
20 Nisan 2005 Çarşamba Alsancak Altınordu Hastanesi'ne giriş yapıyoruz. Ardam gelecek. Tunca ağabey olma heyecanı yaşıyor. Annem, babam, Nuran Sultan, Murat heyecanlı bir bekleyiş içindeler...  Kutlu doğum haftası... İs arkadaşlarım Emrah, Serkant, Serkan koşturuyor.. 16.30 Tülin yukarıya çıkıyor. Canı kıymetli, gözleri doluyor. Birazdan oğlumu kucağına alacak... Kapının önünde bekliyoruz. Akıllı Bıdık'ım saat: 16.57'de doğuyor... Alsancak Altınordu Hastanesi şimdi yok... Şimdi Dünya Göz Merkezi'ne yakın bir yerdeydi. Evet bugün günün adı Arda... Tam 18 yıl geçti... Büyüdü... Kocaman bir delikanlı oldu. Babasının kopyası... Gamsız gibi görünüyor ama her şeyi içine atan duygusal bir adam... Dünyaya geldiği an bize şans getirdi. Çok tatlı bir bebekti. Hiç üzmedi bizi... Hep gülümseyen yüzü ile mutlu etti bizi... Gururumuz oldu. İyi ki doğurmuş annen seni... Emeği geçenlere teşekkürler... Şimdi okul bitmek üzere... Tasarımcı, müzisyen, manken olmak gibi hedefleri var... Kız arkadaşı Rüzgar ile gelecek planları yapıyor... Bakalım... Mutlu olsun yeter... Arda Erciyas daima gülümse...

TEŞEKKÜRLER…

Kampanyaya destek olan sanatçılara, reklamverenlere ve ailemiz olarak gördüğümüz dinleyicilerimize çok teşekkür ederiz. Birlikte her türlü zorluğu yenebileceğimizi ve dayanışmanın önemini bir kez daha gördüm. Çocukların gözlerindeki ışık umudumuzu çoğalttı. Her şey çok daha güzel olacak. Küllerimizden yeniden doğup, o güzellikleri yeniden yaratacağız.  

DAİMA GÜLÜMSEYİN…

Eski bayramlar tadında nice mutlu bayramlara…