" Değersiz olanı değerli ilan etmek, değerli olanı çamura bulamaktır kapital"

Karl Marx'a ait olduğu söylenen bu söz ne zaman aklıma gelse, gözlerimin önünde bir söylev ve bir görüntü beliriveriyor…

Ergenlik dönemlerimin sonu gibi zamanlardı, televizyonlarda şov programlarının gözümüze gözümüze sokulduğu dönemlerde…

Zamanının İmparatoru diye anılan, kapitalistlerin çiğ köftesi, isotun harman olduğu diyarların acı sesinin kendi ismiyle anılan şov programında kameranın içine baka baka anlattığı bir anısı vardı. O anlattıkça büyüdüğünü sanır, benim ergen yüreğime öküz otururdu sanki...

Egemenlerin İmparator'u şöyle diyordu şov programında;

Aşık Veysel, gözleri görmediği için çalışamaz, çok fakir olduğu için amele pazarına giderek bağlama çalar, para toplarmis.

Aşık Veysel' i egemenlerin İmparatoruna getirmişler. O da imparator ya, yağlı kapılarda nasıl el pençe divan duyulur iyi bilen bilirkişi

Aşık Veysel’i, nüfusunu kullanarak bir kaç zenginin yanına götürmüş, türkü söylesin diye. Fakat vahşi kapitalist akbabalar pek itibar etmemiş bizim Anadolu'nun gören gözü, kavruk yürekli halk ozanımıza..

.

Aşık Veysel de, Egemenlerin İmparatoru’na

“Kurban olduğum, sen beni yine işçi pazarına götür, onlar beni anlıyor, ekmeklerini benimle paylasiyorlardı.” diye söylermiş...

Değersizlerin değerli ilan edildiği bir çağda, her dönemin adamı olanlar, yağlı kapılarda gerdan kıranlar, egemenlere çiğ köfte yoğuranlar İmparator, İmparatoriçe ilan edilirken…

Ağma gözleri, gönül gözü, kırık bağlaması derin sözleri ile arşın direğini titreten Anadolu’nun kavruk yüreğinin sesi değerli ozan Aşık Veysel

İşçi pazarında amelelerin verdikleri ile geçinmeye çalışırmış.

Ben, duyduklarımın yalancısıyım. Eğer duyduklarım doğru ise…

Egemenlerin İmparatoru "yetmez ama" herkesi imparatorluğuma kurban ederim diyebiliyorsa…

Aşık Veysel in evinde misafir olmayı kendine şeref gören, Aşık Veysel'in hediye ettiği bağlamayı Veysel'in mezarının başında kırarak "Bundan sonra ben bağlama calamam" diyen Veysel'in ellerini öpen Fikret Kizilok'un o kadir kıymet bilen yüreğine kurban olurum ben…

Ne demişti sakallı dedemiz Karl Marks

" Değersiz olanı değerli ilan etmek, değerli olanı çamura bulamaktır kapital"

***

SON MÜHÜR gazetemiz ikinci kuruluş yılını kutluyor. Nice başarılara imza atan genç bir ekiple çalışıyoruz. Her hafta Cuma saat: 16.00’da birbirinden özel isimlerle “Sanatın Renkleri” programımız sizlerle oluyor.

Daha yapacak çok işimiz var. Değerini bilmemiz gerekenleri sizlerle buluşturmaya devam edeceğiz…

Tekrar buluşuncaya dek, sağlıcakla… Ustadan kulaklarımızda bir tını kalsın…

“Kara toprak…”

“Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sâdık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sâdık yârim kara topraktır

Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sâdık yârim kara topraktır

Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sâdık yârim kara topraktır

Âdem'den bu deme neslim getirdi
Bana türlü türlü meyva yedirdi
Her gün beni tepesinde götürdü
Benim sâdık yârim kara topraktır”