"Bende sığar iki Cihan, ben bu cihana sığmazam
Yersiz, yurtsuz cevher benim, hiç bir mekâna sığmazam..."
Susmak yerine, yüreğinin kendine sığmayıp taşması, İnsanın yüreği Tanrının mekânıdır, Tanrı benim içimdedir, ben Tanrının içindeyim. İkiliği ortadan kaldırdık, Tanrı ile ben birim dediği için derisi yüzülerek katledilen Türk Ozanıdır Nesimi...
Tam adı, Ali İmameddin Nesimi... 14. yy’da yaşamış, Bağdat’ta doğmuş Irak Türkmenlerindendir. Anadolu’da yaşamış, Anadolu’yu dolaşmış bu yüzden Tebrizli, İranlı, Bağdatlı, Azerbaycanlı olduğu da söylenir. Bakü’de hala heykelleri bulunarak büyük saygı duyulan Tasavvuf Âlimi ve halk ozanıdır Seyyid Nesimi.
Seyyid Nesimi, Hallaç-ı Mansur Gibi “ Enel Hakkı“ savunur. Şiirlerinde Kamil İnsanın yüceliğinden söz eder. Nesimi'ye göre, kendini bilen varlığın özünü bilen her İnsan konuşan Kuran’dır. Onun için İnsan Tasavvuf deyimi ile “Kuran’ı Natık“ dır.
Nesimi, tıp, astronomi, matematik, mantık bilimlerini içeren bir eğitimin yanı sıra şiir ve müzik içeren meclislerde bulunmuş, hatırı sayılır eserler bırakmıştır. Anadili Türkçe kadar iyi derecede Arapça ve Farsça'ya da hâkimdir.
Ona göre İnsan, varlık güzelliğinin aynasıdır. Tanrı İnsan yüzünde kendini yansıttığı için İnsan olanın mutlak iyilik ve güzelliğe hizmet etmesi gerektiğini aksinin kendini inkâr olduğunu, varoluş nedenimizin Dünyayı ve insanlığı yüceltmek olduğunu vurgulamıştır söylediği her sözde yazdığı her şiirde...
Anadolu’da, Kalenderiler tarafından şiirleri benimsenmiş ve sıkça ibadetleri sırasında seslendirilmiştir.
Nesimi, Anadolu Bektaşilerin yedi ulu ozanından biridir. Bektaşi geleneği içerisinde o kadar kıymetli bir yere sahiptir ki Cemler de Nesimi Dar-ı diye bir dar-a çekme çeşidi vardır. Dar, bir duruş biçimidir. Secde halinde olan İnsanoğlunun Kamil İnsan mertebesine yükseldiğinde, ayağa kalkmasını, “Elif“ gibi dik duruşunu simgeleyen bu dar-a Nesimi darı demişlerdir. Ben Hak yoluna derimi yüzdürdüm, derimi yüzseler de yolumdan dönmedim deme şeklidir.
Timur’un Anadolu’ya saldırması sonucu Nesimi, ne yazık ki Halep’e gider. Halep topraklarında ölümün kucağına düşer. Tanrı Aşkını, Tasavvuf dili ile şiirleri ile halka anlatmaya başladıkça, halk tarafında sevildikçe din adamları tarafından dinsiz ve Allahsız olarak değerlendirilerek katledilmeden önce Arapça bir şiir okunması istenir, bunun üzerine Nesimi,
Har içinde biten gonca güle mine eylemem
Arabî, Farisi bilmem, dile minnet eylemem
Sıratı Müstakim gözetirim Rahimi
İblisin talim ettiği yola minnet eylemem
şiirini seslendirir. Bu duruma çok kızan Halep uleması, görüşlerinin İslama aykırı olduğu öne sürülerek öldürülmesi için fetva verirler. Mısır çerkez kölemen hükümdarı Muavyed Şeyhin onayını alan saltanat naibi Emir Yaşbek tarafından boynu vurulup derisi yüzülmek suretiyle katledilir.
Söylenceye göre, Nesimi'nin katline fetva veren Mollalar,
Nesimi'nin kanının o kadar kirli olduğunu söyler ki, o kandan bir damlası bile herhangi bir yerinize bulaşsa hemen kesip atmanız gerekir diyerek Nesimi'yi küçümser. Yine söylence odur ki, Nesimi katledilirken kanından bir damlası fetvayı veren mollanın parmağına sıçrar ve molla parmağını kesmez siler. Hiç bir şey olmamış gibi davranır. Bunun üzerine Nesimi
"Ben Hak uğruna canımı veriyorum ama sen inandığını söylediğin Allah uğruna bir parmağını bile vermiyorsun" der.